MANEVİYAT MERKEZİ CAMİLER
Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle, 1-7 Ekim tarihleri arasında bir dizi program ve etkinlikler tertip edilmektedir. Bu hafta için belirlenen, “Cami, Şehir ve Medeniyet” konularının ele alındığı konferans, panel ve programlar gerçekleştirilmektedir. Biz de, bu hafta münasebetiyle, gerek köşe yazılarımızda, gerekse radyo ve televizyon programlarımızda, “Cami, Mabet ve Maneviyat” konularını işlemeye gayret ediyor, bu konunun canlı tutulması ve cami merkezli bir hayatın güzelliği ile insanlık tarihinde caminin yerini sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.
İlk insanla başlayan cami süreci, fıtrat üzere yaşayan her insanın ihtiyacı olduğu bir mabettir. İlk insan Hz. Adem, ilk mabet de Alla’ıh evi olarak tarif edilen Beytullahtır. İnsanların İslam fıtratı üzere yaratıldığını bildiren Peygamberimiz, bu fıtratın insan için yaşadığı sürece huzur ve mutluluk kaynağı olduğunu da zaman zaman hatırlatmıştır. Hz. Adem Cennette işlediği suçun cezası olarak yeryüzüne indirildikten sonra sürekli affını dilemiş, affedilme sürecinin ifadesi olarak da kendisine Cebrail ile birlikte Kabenin ilk temelinin atılması görevi Yaratan tarafından verilmiştir. Kabenin Rüknü Yemani ile Hacerül Esved taşı arasındaki bölümün yer altındaki temelini attıktan sonra Rüknü Yemaninin önünde Hz. Adem işlediği günahtan affı ile ilgili bir defa daha kurumsal olarak tövbe etmiştir. Tövbesinin kabulüne işaret olarak Cebrailin yönlendirmesiyle Arafata doğru yönelmiş, sonrasında Mescid-i Nemirenin bulunduğu yerde yaptığı tövbenin ardından da Cebel-i Rahmede, Cennetten, birlikte işledikleri suç nedeniyle ayrıldıkları insanlığın annesi Hz. Hava ile buluşmuştur. Bu sürecin merkezinde Beytullahın temelinin atılması ve burada yapılan duanın izleri vardır. Hz. Ademin gönlünün temizlendiği en kritik nokta Beytullahın temelini attıktan sonra yaptığı duadır.
Dua ve tövbelerin yapılmasında elbette ki zaman ve mekan aranmaz ve beklenmez. Ancak, belli zaman ve mekanlarda yapılan duaların İlahi adrese ulaşması ve Yaratan tarafından karşılık bulmasıyla ilgili olarak Kuran mesajlarına ve Peygamberimiz beyanlarına dayalı bir kabul vardır. Ayrıca, her insanın hayatında tecrübe edilir ki, camilerde ve kutsal kabul edilen zamanlarda yapılan duanın, ruhu dinlendirmesi ve gönül rahatlığının sağlanmasında özel bir etki gücü söz konusudur. İnsanın Rabbı ile buluşması, kalbini temizlemesi, gönül huzuruna kavuşması gibi manevi açıdan gerekli olan tüm gelişmelerin cami merkezli olduğu bir hakikattir. İnzivaya çekilmek, dünya meşgalelerinden uzaklaşmak, beşeri sorunların etkisinden kurtulmak için en güvenli liman camilerdir. Aç kalan gönüllerin beslendiği, kararan kalplerin yeşerdiği, çökmüş zihinlerin dirildiği manevi kışlalardır camiler.
Allah; topraktan yarattığı ilk insan Hz. Adem'in ruhuna nurundan üflemiştir. Sonraki süreçte yaratılan her insan için bu ilahi sünnet devem etmektedir. Her insana anne karnındayken ruhu ve bu ruhun besleneceği kaynak olan Allahın nuru üflenmektedir. Söz konusu nurun dünyadaki merkezi Kabedir. Bu nedenle Kabeyi gören bedenlerin ruhları adeta Kabeye doğru akmaktadır. İlahi nur operatörü olan Kabe'den şarz olan gönüller dinlenmekte, kendini huzurlu hissetmektedir. Camiler de Kabe'nin/ Beytullah'ın şubeleridir. Caminin bizatihi kurumsal kimliği gönlün rahatlamasına yetmektedir. Manevi hayatın gelişmesinde camiler ana karargah görevi görmektedir. Cami merkezli yaşayan insan ruhu ölmemekte, sürekli zinde ve canlı kalmaktadır. Bu nedenle de cami merkezli yaşam ve ibadet övülüp, tavsiye edilmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.