ŞEHİRLERİN OLUŞUMUNDA CAMİLER
Şehirlerin oluşumunda o toplumun örf, adet ve gelenekleri ile inanç değerlerinin etkili, hatta belirleyici olduğu bilinmekte, bu unsurların izleri oluşan şehirlerin her tarafında görülmektedir. Tarihten beri, mabetlerde o toplumu inşa eden değerlerin yansımaları, yine o toplumun tecrübe ve birikimlerine etki etmiş, bunlar da oluşan şehirlerde kendini göstermiştir.Şehirlerin oluşumu ve şekli, toplumların medeniyet merkezi olması bakımından hayati öneme sahiptir. Örneğin; İslam medeniyetinin hakim olduğu şehirlerde caminin bulunduğu merkez hemen kendini göstermekte, o şehre cami kendi mührünü vurarak, şehrin merkezini oluşturmaktadır. Şehrin merkezinde bulunan cami, etrafında bulundurduğu medrese ve diğer müştemilatı ile o toplumun hareket merkezini oluşturmaktadır. İnsanların ortak olarak ihtiyaç duydukları unsurlar ve ortak olarak kullandıkları alanlar o şehrin merkez camiinin etrafında bulunmaktadır. Böylece, merkezde bulunan cami, o şehrin günlük akışını belirlemekte, ticaret, siyaset ve toplu ibadet o merkezde yapılmaktadır.
İslam medeniyetinde, şehirlerin mimari yapısı ve mühendislik hizmetleri de yine cami merkezli olmaktadır. Kenar mahallelerden merkeze giden yollar merkez caminin bulunduğu ve o toplumun ortak alan olarak kullandığı merkeze çıkmaktadır. Ancak, son dönem yerleşim planlarında ve şehirleşme yapısında, gittikçe İslam medeniyetinin geleneği haline gelmiş cami merkezli yapılaşmadan uzaklaşıldığı görülmektedir. Her ne kadar tüm mahallelerde cami alanları imar işlemleri sırasında bırakılıyorsa da, mahallelerin cami merkezli oluşturulması geleneğine çok da dikkat edilmediği müşahede edilmektedir. Bu nedenle; camiler genellikle ara alanlarda kalmakta, daha sonra cami merkezli oluşumların geliştirilmesi de zorlaşmaktadır. Camiler; Müslüman toplumun örf, adet, gelenek ve inanç değerlerine göre imar ve konumdan uzaklaştıkça, o toplumun camiden istifade etme oranı da gittikçe azalmaktadır. Toplumun tüm ihtiyaçlarının görüldüğü merkez olmaktan çıkan camiler, sadece ibadet etme mekanları haline getirildiği için, toplu ibadet yapılması bile, bu vesileyle azalmaktadır. İstenilen ve beklenen ihtiyaçları karşılamayan camiler, zaman içinde boş ve sembol mekanlar haline gelmektedir. Camilerin estetik yapısının da merkez olması bakımından hayati öneme haiz olduğu tecrübe ile görülmektedir. Örneğin, Selçuklu ve Osmanlı mimarisiyle yapılmış tarihi camilerin merkez olduğu ve insanları kendisine çektiği kadar, son dönem imar anlayışına göre yapılan camilerin diğerleri kadar cazibe oluşturmadığı tecrübe edilmektedir.
Camiler, aynı zamanda Müslüman toplumun kendisini ifade eden kimlikleridir. Bu nedenle; diğer inanç mensupları, Müslüman bir toplumun bulunduğu ülkeleri ziyaretinde, o toplumun başta camileri olmak üzere, mabetlerini ziyaret etmeyi gelenek haline getirmişlerdir. Ziyaret ettikleri toplumu inanç değerlerinin yansıdığını düşündükleri camiler üzerinden tanımaya ve izah etmeye çalışmaktadırlar. Ülkemiz özelinde ifade edecek olursak, Selçuklu ve Osmanlı mimarisiyle yapılmış tarihi camilerin, son dönem mimari yapısıyla inşa edilmiş olan camilere göre çok daha öncelik gördüğü fark edilmektedir. Günümüz camilerinin toplumsal değerlere göre ve şehirleşme yapısına göre merkez oluşturmadığı, tarihi olarak ifade edilen camilerin şehrin merkezinde bulunup, günün medeniyet yansıması haline geldiği için de ilgi ve cazibe merkezi olmaktadırlar. Camiler, o toplumun medeniyet göstergesi, şehirleşme yapısının öncüsü, anlayış ve geleneğinin ifadesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.