Mehmet Büyükalbayrak

Mehmet Büyükalbayrak

Neyzen'den Kurtarıcılara...

 Bugün Neyzen'le ilgili yazmağa çalışacağım. Birkaç fıkra ve bir alıntı ile ne kadar anlatabilirsem.  Neyzen Tevfik... Neyzen Tevfik Kolaylı... Baba memleketi Bafra'nın Kolay Beldesi... Soyadını oradan almış.  Hemşehrimiz yani... 1879 yılında Bodrum'da dünyaya gelmiş. Döneminin Diyojen'i... Ney'le bütünleşen ve onunla anılan bir bohem... Bir derbeder... Bir ayyaş... Bir filozof... Özetle Neyzen...
 O'nunla ilgili, dostlarımla sürekli paylaştığım bir anekdot var. Nerede okuduğumu hatırlıyamıyorum ama, bazen (tabiri mazur görün) “cuk oturuyor”.  Kimse üstüne alınmasın, ya da istiyen istediği gibi değerlendirsin. Belirli bir kişi veya olay için yazmadığımı öncelikle belirteyim de sonra başım ağırmasın.
 Sinemanın ülkemize yeni geldiği yıllar... Neyzen, merak edip sinemaya gitmiş. Bir Hollywood filmi... Kötü adam, genç kızı kaçırmış... Tam tecavüz edecekken jön gidip kızı kurtarmış... Atının terkisine alıp emin bir yere getirmiş... Ve dinlenmek için attan inince genç kızı öpmeye başlamış... Sahne aşağıya doğru kayıyor...  İzleyicilerin alkış sesleri arasında Neyzen'in sesi yankılanmış sinemanın karanlığında:
 “- Yuh olsun insanlığın haline!.. Kurtardıktan sonra hemen sineye çekiyor... Bu da faydalanmak için kurtarmış...”
 Doğru mu, yoksa uydurulmuş bir fıkra mı?.. Ne olursa olsun... İnsanlığın halini ne güzel özetliyor... Ya da, bizi kurtarmaya soyunanların niyetini...
 Neyzen, midesinden rahatsızdır... Doktora gider... Doktor içkiyi yasaklar... Birkaç gün içmez ve içkiyi bıraktığını da çevresine duyurur. Ama, Neyzen bu... Dayanamaz, tekrar içmeye başlar. Dostları sorarlar:
 -Hani miden rahatsızdı, içkiyi bırakmıştın, ne oldu, iyileştin mi?
 Cevap, tam da Neyzen'e göredir:
 -Yok, ben iyileşmedim de, içkiyi bana yasaklayan doktor öldü...
 “Doktor ölünce kalkan yasaklar”... İşte Neyzen...
 Neyzen'i anlamak zor... Bir de Mîna Urgan'ın anlatımı ile bakalım O'na. Bir Dinozorun Anıları'nda anlatıyor Mine Urgan:
 “Neyzen'i tanıdıktan sonra, Yavrunun Çayhanesine dadandım. Öğleyin arkadaşlarımla birlikte Eminefendi kahvesine ya da başka bir yere gideceğime, onları atlatır, doğru oraya koşardım. Neyzen bazen gelir, bazen gelmez, bazen konuşur, bazen susar, bazen de ney üflerdi. Arkadaşlarım, benim Şehzadebaşı'nın bir batakhanesinde herkesten gizlenmesi gereken tehlikeli bir aşk serüveni yaşadığım kanısına varmışlar; bu sırrı çözebilmek için, beni izlemeye karar vermişler.
 Bir öğle vakti, Yavrunun Çayhanesine girer girmez, kızların ikisi peşimden oraya daldılar. Bizim çok alafranga Fransız Edebiyatı bölümünün en alafranga iki kızıydı bunlar. Onların hemen arkasından Neyzen gelince, fena halde telaşlandım. Neyzen çok alıngan, müthiş öfkelenen, öfkelenince de çok kırıcı olabilen bir insandı. Arkadaşlarım O'nu kızdıracak bir şey söyleyecekler diye ödüm kopuyordu. Nitekim korktuğum oldu. Neyzen Tevfik diye bir fenomenden hiç haberleri olmadığından, O'na kim olduğunu sordular. “Neyzen” sözcüğünün ne anlama geldiğini öğrenince de “bize ney çal öyleyse” dediler. Neyzen'in onların canına okuyacağını sanıp fenalıklar geçirdim. O'ysa büyük bir sükünet içinde, “ney çalınmaz, ney üflenir” dedi. Sonra neyini kılıfından çıkardı, üflemeye başladı. Ben büyülenmiş dinlerken, arkamdan hafif hıçkırık seslerinin geldiğinin farkına vardım: Böyle bir müziği ömürlerinde ilk kez duyan iki alafranga kız, biribirlerine sarılmış, hüngür hüngür ağlıyorlardı.”*¹
 Çaldığı sazla bu derece bütünleşen, “neyzen” denince, “ney üfleyen sanatçı”dan ziyade, onun adı hatırlanan başka bir kişi var mıdır acaba?

*¹ Bir Dinozorun Anıları Mîna Urgan YKY (31. Baskı İstanbul 1998)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Büyükalbayrak Arşivi
SON YAZILAR