OMÜ REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ
Ögrenci, akademisyen ve idari personeli ile yaklaşık 50 bin kişinin mensubu olduğu OMÜ Rektörlük seçimleri var bu hafta.
Sekiz yıldır Prof. Dr. Hüseyin Akan hocamız yönetti üniversiteyi. Ramazan ayında HaberAKS Tv'de yapımını ve sunumunu yürüttüğüm İftara Doğru programında sayın rektörümüz üniversite bünyesinde yaptığı çalışmalar ve yenilikler hakkında bilgiler verdi. Görev süresi dolan hocamız hakkında her hangi bir değerlendirme yapmak istemiyorum şu aşamada.
Benim de mezunu olduğum OMÜ Raktörünün kim olacağından ziyade, nasıl bir Rektör profili olması gerektiği benim için daha önem arz etmektedir.
Konuşan ve yazan biri olarak üniversitenin seçilecek ve atanacak rektörü ile ilgili görüşlerimizi belirtip, toplumsal beklentilerimizi ifade etmek en doğal bir değerlendirme olsa gerek.
Yaklaşık 15 hocamızın rektörlük için müracaatı alkışlanacak mı, yoksa üzülecek bir durum mu bilmiyorum. Bu soruyu canlı yayında kendisine sorduğum Hüseyin Akan hocamız, ince bir ironi yaparak tüm adaylara bir gönderme olmak üzere, "Hüseyin Akan üniversiteyi idare etmişse, herkes idare eder" demektir bu kadar aday çokluğu diye cevap vermişti. Bu cümleyi düzeltme yapmak istememe rağmen sayın hocamız cümlenin altını çizmekte kararlı oldu.
Aday çokluğunun daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ancak, bazı aday hocalarımızın elli altmış yıllık misyonlarına uygun olmayan yerde durmalarını ve ekiplerini kendi zihin düzlemleriyle örtüşmeyen hocalarımızdan oluşturduklarını anlamakta zorluk çekmekteyiz.
Seçim sonucunda altı aday arasına girecek hocalarımızla ilgili isimler üzerinden değerlendirme yapacağız elbette. Ama, seçim sürecinde daha çok ilkelerin konuşulması gerektiğine inanıyorum.
Bugüne kadar genellikle Rektörlerin Tıp merkezli ve teknik isimlerden olduğuna şahit olduk. Bu dönemin konjonktürel süreci de dikkate alınarak, rektörün sosyal bilimcilerden olmasının, sürecin iyi değerlendirilmesinde ve süreç içinde üniversiteden daha verimli bir şekilde istifade edilmesinde önemli olduğunu düşünmekteyiz.
25 yıldır sivil toplum kuruluşları ile ilgilenen, basında yer alıp, toplumu tanıyan, siyasetle de bağlantı kurmuş birisi olarak, ülkenin düşünülen yeni süreci ve gerekli toplumsal dönüşüm için sosyal bilimci bir rektörün tercih edilmesi ihtiyaçtır. Sosyal bilimcilerden de, ülkenin sürecine uygun zihni kodları ve yönetim vaatlerine sahip olan adayların değerlendirilmesi daha uygun olacağı düyüncesindeyiz.
Rektörlük, küçük hesaplara sermaye yapılıp, ucuz sonuçlara kurban edilmemelidir. Rektörlük, ben de varım diyen herkese bırakılacak kadar basit bir makam değildir. Kısır çekişmelerin ve özel hesapların savaş alanı hâline gelmeyecek kadar yüksek bir değere sahiptir.
Süreç içerisinde biz de, düşünce ve görüşlerimizi paylaşarak, yeni dönemin imar ve inşasına katkı sağlayacağız.
Zaman içinde rektörlük atamaları için daha başka yöntemlerin geliştirilmesi ve seçim sisteminin kaldırılmasının daha uygun olacağını, hatta ilkeleri ve sınırları netleştirilerek sivil isimlerden de atama yapılmasının da tercihler arasına alınmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.