REZİL OLMAYA GEREK VAR MI?
Bugün birkaç konu üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan birisi biyokütle santralinde yaşanan kaza ve bir işçinin kaybolma iddiası. Bir diğer konu SASKi’de çalışan sözleşmeli personelin daire başkanı olarak atandığı yönünde yapılan haberler olacak. Şunu açık ve net belirtmek isterim ki benim olaylara bakış açım hakkaniyet ve doğruluktan yana olmaktır. Olayların muhatapları şuralı olmuş buralı olmuş veya hemşehrimmiş değilmiş asla bakmam. Bunun en bariz örneği de benim hemşehrim olan böyyüük demir tüccarlarının yanlışlarını yazdığım gibi Adil Öksüz olayında onlara yapılan algı operasyonlarında yanlarında durmamdır. Benim derdim kimsenin yanında veya karşısında durmak değil, doğruları yazmaktır. Bazı okurlarımın biyokütle santrali konusunda yanında durduğumu, santralin zehir saçtığını yazmalarının hakikatle uzaktan yakından ilgisi yoktur. O santralde şu anda yüz ellinin üzerinde insan çalışmakta ve bu insanların tamamı o bölgenin insanları. Şayet çevreye en ufak bir zararı olmuş olsaydı veya birilerinin dediği gibi ekili alanlara ve tarıma zararı olsaydı ufak bir kaza yaşanınca anında basına koşanlar gibi bölgede tarım yapan insanlar anında olayı basına yansıtır ve her gün haberler yapılırdı. Olayların arkasında olanların derdini çok iyi biliyorum. Bir kısmı siyaset derdinde, bir kısmı rant derdinde, bir kısmı alternatif hammadde tedarikçilerinin kıskacında, bir kısmı da bu işin reklamı peşinde.
Dilerseniz önce santralde çalışan bir işçinin santrale girişinin olduğu ama çıkışının olmadığı ve kaybolduğu yönünde yapılan haberlerin gerçeğinden başlayalım. Kaybolduğu iddia edilen işçi daha sonra bulundu ama kimse onun haberini yapmadı. Neden yapmadı? Çünkü yaptıkları haberin tamamen uydurma ve art niyetli yapıldığı ortaya çıkacaktı da ondan yapmadı. Peki, olay nedir derseniz; çalışan işçinin özel ticari sorunları varmış, kimseyle de görüşmek istemiyormuş. Gecenin bir saatinde santralin arka tarafından çıkıp gitmiş, daha sonra eşi santrale gelip yaygara çıkarınca kamera kayıtlarından olay ortaya çıkmış ama doğruları yazmak kimsenin işine gelmediğinden yazmamışlar. Diğer kaza geçiren işçiye gelince; orada da durum yapılan haberlerden çok farklı. Zaten işçi gerekli açıklamayı yaptı, yapılan haberleri de mahkemeye taşıyacağını söyledi. Peki, orada olay nedir derseniz; işçi ufak bir kaza geçirmiş, iş yeri olaya anında müdahale edip hastaneye getirmiş. İşçinin gözleri yıkanıp pansuman yapılınca birisi çıkıp o resmi çekip basına servis edince beklemede olan bazıları anında olayı abarta abarta haber yapıp sanki işçinin gözleri kör olmuş gibi kamuoyuna lanse etmeye çalıştılar. Oysaki yaşanan basit bir iş kazası, o işçi şu anda işine devam etmekte. Dedikleri gibi olsaydı işine devam edebilir miydi? Bu haberleri yapanlara şunu sormak isterim; bu şehirde işçi çalıştıran büyük işletmelerin bir kısmında geçmişte öyle kazalar oldu ki anlatamam. Bir kısmı ölümlü oldu bir kısmı da sakatlandı ama kamuoyundan bunlar gizlendi. Bunlarla ilgili tek bir haber yapabildiler mi? Piyasada hayırsever iş adamları diye gezen bazı sanayici ve iş adamlarının iş yerlerinde sürekli bu tür kazalar olduğu için iş yerlerine özel ambulans alıp kaza geçiren işçilerini onunla hastanelere nakledenleri neden yazmazlar? Bizim bunları bilmediğimizi mi zannediyorlar? İnsan bir şeyi yaparken azıcık insaflı ve vicdanlı olmalı.
Gelelim son konumuza. Mustafa Demir’i seversiniz sevmezsiniz bu ayrı bir konu. Yaptıklarını zaman zaman ben de eleştiriyorum ancak sırf onu yıpratmak için olur olmaz haberler yapmanın, sürekli gündemde tutmanın doğru bir yayıncılık anlayışı olmadığı açıkça ortada. SASKİ’de sözleşmeli mühendisin odasına daire başkanı yazma konusu komik bir habercilik olayı, bunu haber yapmak gülünecek bir olay. Konu nedir derseniz; bir önceki genel müdür döneminde sözleşmeli alınan bir inşaat mühendisine geç o odada otur işlere yardımcı ol, boş durma denmiş. O da daire başkanı odasında çalışmaya başlamış. Daire başkanı yazan yazının altına ismini yazmış. Bu işin prosedürünü bilenler şunu iyi bilirler ki bu işin resmiyetinde üstte isim altta daire başkanı yazar, üstte daire başkanı altta isim asla yazmaz. Hiçbir kamu kurumunda bunu göremezsiniz. Her kurumda olduğu gibi belediyede de gruplaşmalar olduğundan karşı grup olayı anında basına servis etmiş. Basın da çok büyük bir şey bulmuş gibi buna dalmış. Oysaki olay çok basit bir boşta kalan elemanı çalıştırma olayıdır. Bunu günlerce gündemde tutmaya çalışmak abesle iştigal değil de nedir? Olayları işimize geldiği gibi değil de doğrusunu yazsak ne olur? Göbeğimiz mi çatlar yoksa üç kuruş alamadık diye rezil mi oluruz? Bu kadar açık ve net bir olayı kamuoyuna farklı yansıtmak rezillik değil de nedir? Takdir kamuoyunun, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.