SÜBYANCI KARDEŞLERİN..
SÜBYANCI KARDEŞLERİN SERÜVENLERİ II
Her pazar olduğu gibi bugün de siz değerli okurlarımızın hoş vakit geçirebilmesi için tarihi Amisos kentinden hikayeler sunarak sizleri eğlendirmeye devam edeceğiz. Hikaye kahramanlarımızı geçtiğimiz hafta sizlere tanıtmaya çalışmıştık. Dilerseniz unutmuş olanlarınız için tekrar ufak bir hatırlatma yapalım. Katip sübyancı ve Yenen sübyancı adlı kardeşler kendi çocukları yaşındaki hatunlarla düşüp kalkmaktan zevk aldıklarından sübyancı unvanını almışlardır. Her iki hikaye kahramanı da dönemin matbuatı umumiyyesinde görev almaları nedeniyle birisi Katip sübyancı, diğeri ise inandığı çok tanrılı dinin gereği olan nefsine her istediğini verme inancı gereği nefsini yenen adam anlamında sübyancı Yenen unvanını almışlardır.
Sübyancı Katip'in hatunlarla olan münasebetleri imparatorluğun her köşesinde dilden dile dolaşır olmuş, Batumiya kenti olarak tanımlanan Karadeniz'in en doğusundaki kentlerden başlayarak, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü bölgelere kadar unvanı yayılmış. Yaptığı en önemli işlerin başında hatunlara güzel görünebilmek için her türlü cilveleri onlara gösterip, ardından onları ikna edip, bir yatağa attıktan sonra kucaklarına birer çocuk vererek onları kendisine bağlamak imiş. Bu konuda o kadar maharetli imiş ki nerede ise bölgedeki üç çocuktan birisi ona aitmiş. Katip sübyancı etrafındakilere dermiş ki: Ah şu krallık bir seçimle olsa değmeyin keyfime, sadece birlikte olduğum hatunlarla çocukları bana oy verse bu imparatorluğun kralı ben olurdum.
Bizim sübyancı kardeşlerin maceraları o kadar fazla imiş ki Amisos kentinde çocuklarını uyutacak anneler onlara bu hikayeleri anlatarak uyuturlarmış. Sübyancı Katip o kadar karaktersiz bir adam imiş ki kendisine dışarıdan gelen misafirleri söğüşlemeden göndermezmiş. Bu misafirlere önce evin bir aylık ihtiyacı olan yeme içme malzemelerini aldırırmış, ardından ise onlara kervansarayların yolunu gösterip, onları kapıya koyarmış. Bu arkadaşları o kadar bunalmışlar ki sonunda sübyancıya bir oyun oynamaya karar kılmışlar.
Yaz aylarında yaylaları ile meşhur olan Botamiya kentine bizim sübyancıyı davet edip, orada ona ziyafet çekeceklerini söylerler, bedava mezara bulsa aylarca orada yatmaktan zevk alan sübyancı katip hemen soluğu Botamiya'da alır. Arkadaşlarıyla birlikte yiyip, kafayı çektikten sonra, herkes masallar, hikayeler anlatmaya başlar, aralarından bir tanesi başından geçmiş olan gerçek hayat hikayesini anlatmak istediğini söyleyince herkes pür dikkat onu dinler. Zavallı adamcağız başlar anlatmaya günlerden bir gün yolum Amisos kentine düştü orada daha önce tanıdığım bir arkadaşa müracaat ederek misafir olmak istedim, bu arkadaş önce beni bir alışveriş merkezine götürdü ve cebimde ne kadar param varsa evinin yiyecek ihtiyacını karşıladı, ardından yolda gelirken bir kervansarayın önünde bana işte sana kalacak yer burada kalırsın diyerek beni yolun üzerinde bıraktı. Cebimdeki paramı da aldığı için sokaklarda sabahlamak zorunda kaldım deyince bizim Katip sübyancı başına gelecekleri anlamış ama iş işten geçmiş, güzel bir dayak yedikten sonra Amisos'un yolunu tutmak zorunda kalmış.
Katip sübyancının birlikte olup zarar vermediği ferdi vahit olmamış, insanların ya paralarını, ya itibarlarını veya işlerini zarara sokabilmek için elinden gelen her türlü entrikaları yapmakta üzerine yokmuş. En büyük özelliklerinden birisi kafasının sadece ve sadece yıkmak üzere çalışması imiş, yaratıcı onu yaratırken sadece tek yönlü bir düşünce yapısını ona vermiş olmalı ki yapıcılıktan yana en ufak bir düşüncesi yokmuş. Bu nedenle içerisinde yaşadığı toplumun düzenini yıkabilmek için elinden ne gelmişse hepsini yapıyormuş, bu gemi batarsa ben de bu gemi içerisinde batarım düşüncesi yokmuş.
Sizlere Sübyancı kardeşlerin serüvenlerini önümüzdeki haftalarda da sunmaya devam edeceğiz, bu hikayeleri sunma nedenimiz tarihin tekerrürden ibaret olabileceğini düşündüğümüzden nasıl ki Yüce Rabbimiz bizlere bizden önceki kavimlerin yaşadıklarını anlatarak tedbirli olmamızı istiyor, naçizane ben de siz değerli okurlarımıza tedbirli olabilmeniz için bu hikayeleri anlatmaya çalışıyorum. Bu tür insanların toplumumuzda da olabileceğini o nedenle çok temkinli olmamız gerektiğini, tabiri caizse sürekli olarak elimiz arkamızda yürümemiz gerektiğini, aksi halde bu tür şerefsizlerden çok büyük kazık yiyebileceğimizi bilmekte yarar var. Önümüzdeki hafta bir başka hikaye ile buluşmak üzere mutlu pazarlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.