TAKİYYE VE İHTİYAT
Kâmil Mü'min olmanın özelliklerindendir "Güven" duymak. Güvenen ve güvenilen olmak, Peygamberimiz tarafından ısrarla üzerinde durulduğu bir konudur. Atalarımız bu konuyu izah için, "Senet gibi söz" demişlerdir sözleri ve vaadleri için.
Aile ilişkilerinde, toplumsal ilişkilerde, eş-dost ve arkadaş ilişkilerinde güven duygusu her zaman yer almakta ve işin merkezinde durmaktadır. İlişkiler güven üzerinden inşa edilmektedir.
Her ne kadar güven duygusu mü'min olmanın gereği ise de, Müslümanlar arasında da zaman zaman ilişkilerin manfaat ve çıkarlar üzerine kurulduğu görülür. Ya da taraflardan biri veya her ikisi ilişkilerini, diğeri ile paylaşmadan kendi çıkarı üzerinden hesap ederek başlatır.
Takiyye yapmakla ihtiyatlı olmak birbirinden çok farklı şeylerdir. Takiyye aldatmak, ihtiyat tedbir almaktır. Bir araya gelenler menfaat ve çıkarlarını hesap etmiş ama bunu paylaşmamışlarsa bu takiyyedir, işe başlamadan bibirine kumpas kurup, birbirini aldatmaktır.
İntiyatlı olmak ise çok farklı bir anlama gelir ki tamamen tedbir amaçlı Peygamberi bir eylemdir. Yanlış yapmamak, mağduriyete neden olmamak ve güvenin zedelenmesine fırsat vermemek için çaba sarf etmektir ki bu mü'min özelliğidir.
Zaman zaman bir araya gelip, iş ve ilişki kuranların bir süre sonra birbirleriyle boğaz boğaza geldikleri görülür. Siyasette, ticarette, idarede, sosyal hayatta hatta ilim irfan gibi kutsal çalışmalarda bunun örneklerine rastlanır. Hasbi zannedilenlerin ne kadar hesabi olduklar menfaatlar söz konusu olunca hemen belirgenlik kazanır.
Hasbi olduğunu zannettikleriniz; hesabi, hasabi ve harami çıkınca ya oradan ayrılacaksınız ya da onların diliyle ve haliyle yürüyecekseniz. Ya yerde paspas ya elde temizlik detarjanı ya da olmanız gerektiği yerde adam olacaksınız.
İtibar; ömrün özeti, bedellerin karşılığıdır, kolay kazanılmadığı gibi hoyratça harcan(a)maz, çıkar ve menfaatlere kurban yapıl(a)maz . Hele de, seviyesiz ve çapsız kişiler için asla feda edilemez.
Takiyye ve ihtiyat her toplumda, her ortamda ve her kişide bir şekilde tezâhür bulabilir. Bu duygular insan fıtratında vardır. Asl olan bu fıtrat duygularının iman ve islam ölçüsünde şekillenip, yansıma bulmasıdır. Birbirini aldatmaya dönüşen davranış takiyyedir ki, bu tür insanlar fıtrat zaaflarının esiri olmuşlardır.
İhtiyatla davrananlar da, hata ve kusurları en az'a indirmenin gayreti içine gitmişlerdir ki, fıtratın sahip olma duyusuna karşı zaaferi elde etmişlerdir. Takiyyeci kimse nefsinin esiri olurken, ihtiyatlı kimse nefsine karşı zaferin sahibi olmaktadır.
Hangi toplum katmanında olursa olsun kurulan ve kurulacak ilişkilerde ihtiyatlı olmak lâzım gelir. Bu durum, güvensizlik değil, aksine güveni zedelememek için bir gayrettir.
Takiyyecinin şerrinden ancak ihtiyatlı olmakla emin olur insan. İhtiyat, bir çeşit test etme, tanımaya çalışma, mesafe ayarı yapma ve karşı tarafı tartma anlamına gelecektir ki takiyyecinin şerrindenen az zararla ancak böyle kurtulunur.
Münafıklık amellerini hatırlatan Peygamberimiz; güven duygusunu ve birbirinden emin olmayı müslümanın duruşu olarak izah etmiştir. Birbirinden emin olmayanların mümin olamıyacağını bildirmiştir.
Müslüman mutlaka ihtiyatlı olmalı, takiyyeciden uzak durmalıdır. Takiyye yaptığını fark ettiği anda şartları, çıkarları ve manfaatleri hiç hesaba katmadan takiyyeciden uzaklaşıp, kurtulmalıdır.
Mü'min için kural; doğru, dürüst ve güvenilir olmaktır. Takiyye, doğruluğun önündeki en büyük engel, aldatmak için kullanılan en tehlikeli kumpastır. Mü'min uyanık olmalı, bir ısıtıldığı yerden bir daha ısırılmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.