TEKNOLOJİYE KARŞI TAVIR
Televizyonların ilk çıktığı yıllarda, bir köyde bir televizyon, bir mahallede iki veya üç televizyon bulunurdu. Mahalle sakinleri televizyon seyretmek için birbirlerine giderlerdi. Özellikle çocuklar belli saatlerde televizyonu bulunan komşunun evini mesken tutarlardı. Bu durum zamanla komşuların yükünü ağırlaştırıyor, morallerini bozuyor, istemeyerek de olsa gelenlere karşı bir takım tavırlar oluşturuyordu. Televizyonu bulunan komşunun, bütün köyün ve mahallenin yükünü çekemediğini gören diğer komşular, çocuklarını gerekçe yaparak, imkanlarını zorlayıp bir bir televizyon almışlardı. Yetmişli yılların sonuydu, bizim jenerasyon on beşli yaşlardaydık. Köyümüzde de tek tek televizyon alımları başlamış, kısa zaman sonra neredeyse birkaç hane hariç herkesin televizyonu olmuştu. Akşamları aile fertlerinin durak yeri televizyonun karşısıydı. Ülke genelinde de durum benzer vaziyette idi. Bu gelişmeler olurken, bir taraftan da yeni ortaya çıkmış olan bu elektronik araca karşı dini değerlendirmeler de yapılıyordu. Kanaat önderi haline gelmiş veya kendisine itibar edilen kimselerin bu konudaki görüşlerine kulak veriliyordu. Bir taraftan televizyon izlenme oranları yükselirken, diğer taraftan da, bu cihazların gavur icadı, günün deccali olduğu söyleniyordu. Bunun için de mütedeyyin rengi ön palana çıkmış olan aileler televizyon almıyor, televizyon alan aileler içinde bu yönü ağır basan aile fertleri de televizyon seyretmekten uzak duruyordu. Özellikle yılbaşı gibi bazı gecelerde televizyon seyretmenin günah olduğu ifade edilerek. daha önceki gecelerde televizyon seyredenler bile bu gecelerde televizyonlarını açmıyorlardı.
Yeni çıkan ve insan hayatının bir parçası haline gelen televizyonlara o günlerde karşı çıkanların sayısı çoktu. Buna rağmen her gün izleme oranları yükseliyor, karşı çıkanlar da bir taraftan yavaş yavaş televizyonun karşısına geçiyordu. Çok iyi niyetle ve hasbi düşüncelerle karşı çıkılan televizyonlar, zamanla her ailenin baş köşe aracı ve cihazı haline geldi. Öylesine alışkanlıklar oluştu ki, aile bireyleri, aile fertlerini görmeden önce televizyonun başına oturur oldu. Günümüze geldiğimizde artık televizyonların gavur icadı olması konusunda hiçbir söylem duyulmuyor. Televizyonlar, alenin birer ferdi gibi, sabahleyin ilk kalkan kişinin açtığı ve akşam en son yatan kişinin kapattığı cihaz olarak, evin en gözdesi durumuna gelmiş oldu. Ayrıca, ihtiyaç olabileceği düşüncesinden hareketle bir çok ailenin evinde, mutfak dahil her odada bir televizyon da bulunuyor artık. Televizyonlar öylesi bağımlılık meydana getirdi ki, aile fertlerinin her birinin takip ettiği diziler, haberler, belgeseller ve açık oturumlar bulunmaktadır. Farklı televizyonlardan farklı programların izlenmesi, aile içinde aile fertlerinin birbirine yabancılaşmasının da sebebi oldu. Boşanmalara, kavgalara ve ihanetlere varan sonuçlar bu vesileyle ortaya çıktı. Toplumun genlerine kadar nüfus eden televizyon programları, değer yargılarını da alt üst ederek, yeni değerler oluşturdu. Televizyon başta olmak üzere, teknolojik gelişmelere karşı direnç göstermeyi kerâmet zannedenler, aslında kendilerine ve evlatlarına ihanet edenler arasında yer aldı. Zamanla direnç gösterdikleri teknolojiye karşı özlem duyarak, karşı oldukları teknolojinin kurbanları arasında yer aldılar ve teknolojinin “yem”i oldular. Halbuki, teknolojiyi ve her türlü yeniliği, kendi değerleri ölçüsünde kullananların berbat değil abât, rezil değil vezir olacağı bilinseydi, teknolojik gelişmeler felâkat ve sefalet doğurmazdı. Şimdilerde; bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar internet üzerinden yeni bir dünyayı ve yaşamı aile ortamlarına taşımaktadır. Bunlara karşı tavır alma yerine, uygun kullanma koşullarını geliştirmek gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.