TİCARET AHLAKI…
Yaşam tarzının İslamın kurallarına göre şekillenmiş olmasına kısaca İslam ahlakı denir. İş ahlakı, görev ahlakı, ibadet ahlakı, aile ahlakı, ticaret ahlakı vs gibi. Genel ahlak içerisinde yerini alan bu ahlak konuları da Kur’an vahyine ve Peygamber uygulamasına göre şekillenmiş olması halinde onlar da İslam ahlakı olarak isimlendirilmektedir. İslamın yaşam tarzı da denen, İslam ahlakının uygulandığı bireylerde ve bu bireylerin içinde bulunduğu toplumlarda huzur ve mutluluk vardır. Halkı Müslüman olan ve İslam ülkeleri diye kabul edilen ülkelerin insanlarında, dışardan bakıldığında kaos yaşanıyor görülse de, kendini gelişmiş olarak tanımlayan ülkelerin insanlarından çok daha huzurlu ve mutlu oldukları mutlaktır. Her davranışının ve tavrının ibadet olduğuna inanın bir insan her zaman huzurludur ve mutludur. Ölümden kaçarak, yaşamaya çalışanların uykusu bile stresli geçmektedir. Kendinden başkasını düşünemeyen, aile düzeni olmayan, paylaşma duygusundan habersiz insanların huzurlu ve mutlu olması mümkün değildir. İslam ahlakına sahip olmayanların görünüşte mutluluk sergilemeleri, varlıklarının hormonlu halinden başka bir şey değildir. İslam ahlakı; insan ahlakı ve fıtrat ahlakıdır; ki Yaratan kudretin, yarattığı kullarına uygun olarak sunduğu ilahi kurallar manzumesinden oluşmaktadır.
Ticaretin, İslam hukuk kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmesi de “Ticaret Ahlakı”nı oluşturmaktadır. Kur’an mesajları ve Hz. Peygamber tavsiyeleri ticareti teşvik etmektedir. Bir çok sahabe ticaret yapmış, hayatının iaşesini ticaretle karşılamıştır. Mekkeden Medineye hicret eden muhacırlar kendilerine bir çok imkan sunan ve kardeş olarak ilan edilen Ensar’dan ortaklıktan ziyade ticaret yapabilmelerine katkı olması için yardım talebinde bulunmuşlar, her birisi de ticaret yaparak içinde bulundukları topluma katma değer oluşturmuşlardır. Peygamberimizin gençliği ticaret geçmiş, evliliğinin Mekkenin en güçlü tüccarlarından olan Hz. Hatice annemizle yapmıştır. Peygamberlik döneminde de ticaretine devam etmiş, böylece hem ticaretin önemini anlatmış hem de kurallarını öğretmiştir. Rızkın çoğunun ticarette olduğu anlayışı, ticaret pratikleriyle de tecrübe edilmiştir. Ticaret yapanların zaman zaman zarar ettikleri görülse de, kaybettiklerine tekrar sahip oldukları da bir gerçektir. Ticaretine yalan ve haram katmayanların, kaybetmeleri bile ibadettir, zira böylece sabır imtihanından geçmiş olmaktadırlar. Yalan ve haramla elde edilen kazanç değil ele geçirmedir ki, bunların zamanla elden çıktığı tecrübelerle sabittir. Peygamberimiz haramla elde edileni “Köpük” kavramıyla tarif etmiştir. Haramla ele geçirilenler, hormonludur ve çok görülür. Ancak köpük gibi aslına döndüğünde hiçbir şey kalmadığı görülmektedir.
Peygamberimiz, toplum katmanlarını üç ana grupla ifade etmiştir. Bunlar; alimler, amirler ve tacirlerdir. Ticarette ortaklığı öven Peygamberimiz, kudsi hadiste; iki ortağın üçüncüsünün Yüce Allah olduğunu bildirmiştir. Müslümanın kimliği her konuda garanti belgesi niteliğindedir. Bu garanti ticarette çok daha önem arz etmekte ve ön plana çıkmaktadır. Her ne kadar, Müslüman kimliği garanti belgesi olarak görülse de, ticaretin sürecinin mutlaka kayıt altına alınması ilahi bir sorumluluktur. Ticaretin bedeni; alış verişi yapmak, Ruhu ise; doğruluk, güven ve nezakettir. Bu değerlerin eksik veya hiç olmaması; o ticareti sorunlu hale getirir ve ticaretin ruhu hırpalanmış olur. Bereketi ortadan kalkar, Allahın rahmeti o ticarete ulaşmaz. Sadaka ile ticareti taçlandırmak, kazanılandan zekatın dışında da ihtiyaç sahiplerine katkı sunmak bereketin kaynağıdır. Ümmetin fitnesi maldır. Mal genelde ticaretle elde edilir. Elde ediliş sürecinde hak ihlali olan mal o insan için fitnedir, helal yoldan kazanılan ise; berekettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.