Ülkemizde Para Nasıl Harcanır?
Başlığa bakıp ta, ne biçim soru bu? diyorsanız, yazıyı sonuna kadar okumanızı isteyeceğim. İlk duyduğumda, benzer bir tepkiyi ben de vermiştim. Ülke sorunlarıyla ilgili bir seminerdeydim. İktisatçı olan konuşmacı, bu soruyu sordu ve bir hocalarının bu sorunun cevabı ile ilgili görüşünü aktardı. Bence harika bir tespitti. Neden bu halde olduğumuzun cevabını da taşıyan ilginç bir tespit. Sizinle paylaşmak istedim.
Paranın kaynağı ve kimin için harcandığına göre, bizde para dört şekilde harcanırmış:
Bunlardan birincisi, kişinin kendi parasını kendisi için harcadığı durummuş. Bu durumda alacağımız malın hem fiyatına, hem de kalitesine dikkat edermişiz.
İkinci durum, kişinin kendi parasını başkası için harcadığı durummuş. Bu durumda da alacağımız malın fiyatına bakar, kalitesi ile fazla ilgilenmezmişiz.
Kişinin, başkasının parasını kendisi için harcadığı durumsa, üçüncü durummuş. Böyle durumlarda da, alacağımız malın kalitesine bakarmışız. Fiyatının yüksek oluşu bizi fazla ilgilendirmezmiş.
Son durum ise, başkasının parasının başkası için harcandığı durummuş. Bu durumda malın ne fiyatına, ne de kalitesine bakarmışız.
Son duruma en güzel örnek, kamu parasının harcanmasıdır. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Belediyelerimiz ve diğer kamu kurumlarında, her gün onlarca örneğini görmemiz mümkün. Pek çok sokağımız yazın toz kışın çamur içindeyken, göz önündeki sokakların sürekli sökülüp yapılması; aman ödenek geri gitmesin diye, gerekli gereksiz alınan mefruşatlar; kamu kurumlarındaki şişkin kadrolar, sadece birkaç örnek.
İktisatçılar, iktisat biliminin konusunu, kıt kaynaklardan en fazla faydayı sağlamak olarak tanımlarlar. İhtiyaçlarımızı hiyerarşık bir düzende sıralayarak, alttaki bir ihtiyaç tatmin edilmeden, üstteki bir ihtiyacın ortaya çıkmayacağını söylerler. Buna göre, karnı aç olan bir insanın önce karnını doyurması, giyinme ihtiyacını bundan sonra, uygun bir yerden, gidermesi gerekir. Karnı açken, lüks bir mağazadan giyinme ihtiyacını giderip, karnının açlığını umursamayan insan akılcı hareket etmemiş olur.
Bireyler şahsi ihtiyaçları için çoğunlukla, bu değerlendirmeye uygun olarak, akılcı hareket ederler. İhtiyaçlarını, en fazla faydayı sağlayacak şekilde sıraya koyar, bütçeleri oranında da tatmin etmeye çalışırlar. Ne yazık ki, birey olarak gösterilen bu özen, kamu kaynaklarını kullanırken gösterilmez. Kamu yatırımları planlanırken, bilhassa belediyelerde, ülkenin veya beldenin ihtiyaçlarından çok, siyasi çıkarlar ya da eş dost çıkarları ön plana alınır. Yatırımlar, halkın en fazla faydalanacağı alanlara değil, siyasal ya da bireysel çıkarlara göre planlanır. Yapılan işin daha çok kişi tarafından görülmesi ve mümkünse oy olarak geri dönmesi için her çareye başvurulması esastır. Aynı kaynaklarla, çok daha fazla faydanın sağlanabileceği yatırımların yapılması, oya dönüşmeyebileceği kaygısı ile, sonraya ertelenir. Ve bu erteleme sürer gider.
Kamu adına, bugün için gerekli olup olmadığına bakılmaksızın, borçlanılır. On yıl sonra yapılmasında bir kayıp olmayabilecek işler, siyasi rant uğruna, acilen ve borçlanılarak yapılır. Sonra da, borcumuz çok diye şikâyet edilir. Ama ne gam: Çocuklarımız, olmazsa torunlarımız ya da onların torunları öder.
Kamu adına planlama ve harcama yapan herkes, kendi parasını kendisi için harcarken gösterdiği titizliği göstermezse, geleceğimizin bugünden iyi olacağını düşünmek safdillik olur. Ve böylelerine ben hakkımı helal etmiyorum, siz de etmeyin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.