ÜMMETİN SORUNLARI
Dünyada iki milyara yakın Müslüman bulunmaktadır. Bunların büyük bir bölümü Ortadoğu, Afrika, Balkanlar, Kafkaslar ve Anadolu topraklarında yaşamaktadır. Bir kısmı da dünyanın diğer ülkülerinde dağınık bir şekilde hayatını sürdürmektedir. Dünya nüfusunun üçte biri oranında olan Müslümanların, dünyayı şekillendirirken bu onanda idari yetki ve etkileri söz konusu değildir. Dünyayı Birleşmiş Miletlerin beş daimi üyesinin kararı yönlendirmekte, dünya üzerindeki idari ve coğrafi şekillendirmeler bu ülkelerin görüşleri çerçevesinde yürütülmektedir.
Ümmetin en büyük sorununun, kendilerine ait yol haritasını kendilerinin belirleyememesinden kaynaklandığı bir gerçektir. Kendi gelecekleriyle ilgili temel yönlendirmelerin, dünyanın egemenleri tarafından yapılması veya yapılmaya çalışılması ümmeti zor durumda bırakmaktadır. Neredeyse bütün Müslümanlar, Müslümanların birlik olamayışından, bu halde yaşanması halinde her zaman Müslümanların geleceğini diğerlerinin belirleyeceğinden şikayet ettiği görülmektedir. Bu sızlanma ve şikayet her ne kadar doğru olsa bile, şikayet edenlerin şikayete hakları yoktur. Zira söz konusu bu tespiti aklı başında olan herkes yapabilmektedir. Önemli olan reel politikalar geliştirmek, bu politikaları gerçekleştirmek ve dünya egemenleriyle aynı masanın etrafında buluşmayı başarabilmektir.
Altı yüz yıl dünyaya hükmeden Osmanlı döneminde, dünya Müslümanları rahat yaşamış, istediği gibi nefes almış, istediği gibi hayat sürmüştür. Biraz da rehavet içinde bulunmuş ve geleceğe, yani bugüne dönük her hangi bir tedbir alınmamıştır. Şimdi; yalnız, başsız ve dağınık olmaktan şikayetçi, hatta bir çok İslam toplumunun idarecilerinin dünya egemenlerinin piyonu olduğundan rahatsız olduğunu belirten bir İslam toplumu vardır.
Bugün, tabi kaynakların ve yer altı zenginliklerinin büyük bir bölümüne sahip olan İslam coğrafyasının adı, mazlum coğrafya olarak isimlendirilmiştir. Bu isimlendirme bile, tek başına Müslümanların durumunu anlatmaya yetmektedir. Yoksulluk, fakirlik, güvensizlik ve yalnızlık gibi; hiçbir şekilde İslam dini ile örtüşmeyen algının muhatabı durumunda olan Müslüman toplumun her bir bireyi, önce kendisine düşen bedeli ödemeli ve ortaya konması gereken tavrın göstererek, can ve mal ile de olsa her türlü fedakarlığı göze almalıdır.
Ümmetin bunun dışında bir çok sorunları vardır ama bu ana sorunun dışındaki her bir sorun tali olarak nitelendirilmelidir. Kendilerine ait ve nüfusları oranında etki gücünü yetki gücüne dönüştüremeyen İslam toplumları, sürekli bulundukları durumdan şikayetçi olarak yaşamaya devam edeceklerdir. Son yıllarda, başını ülkemizin çektiği ve sayın Cumhurbaşkanımızın büyük bir cesaretle dillendirmeye çalıştığı “Dünya Beşten Büyüktür” seslendirmesi de, yazımıza konu ettiğimiz hususun tercümesidir. Başta ülkemiz Müslümanları olmak üzere, tüm dünya Müslümanlarının bu sese kulak vermezi zorunludur. Aksi halde dağınık bir biçimde ve etkisiz olarak dünyanın üçte bir nüfusuna sahip Müslümanlar, kendi durumlarından şikayete devam edeceklerdir.
Ümmetin temel sorunu, başsızlık ve sessizliktir. Baş olunca mutlaka ses çıkacak, ses çıkınca da Müslümanlar ait olduğu yeri bulacaktır. Ülkemizden dünyaya işittirilen bu sese; kulak vermeli, sahip çıkmalı, arkasında durmalı ve bedelini ödemeye razı olunmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.