7-28 ŞUBAT KONFERANSLARI VE CAN DÜNDAR ÜZERİNE...
Bugün Canik Belediyesi'nin tertip ettiği 7-28 Şubat Konferansı ile 28 Şubatçı kesilen bazı şarlatanları ve Can Dündar meselesini konuşmak istiyorum. 2007 yılındaki A Takımı operasyonundan sonra Ocak 2008 de kurduğumuz gazetenin resepsiyonunun ardından bugüne dek ne bir konferansa ne bir yemeğe ne de bir protokol davetine katıldım. Neden katılmadın derseniz, Belediyede görev yaptığım dönemde protokollerden o kadar bıkmıştım ki anlatamam. Neredeyse tamamı sanal olan protokol porogramlarında samimiyetten uzak konuşmalar, sohbetler artık yeterince sıkmıştı beni. Ardından da can sıkıcı A takımı operasyonu olunca kendime bir program yaptım. Nasıl bir program yaptın derseniz, önce siyasette bana yanlış yapanlarla hesaplaşma, ardından da topluma yanlış yapanlarla hesaplaşma programı yapmıştım. Gerçekten de dediğim gibi önce şahsıma yanlış yapanlarla hesaplaştım, ardından da topluma yanlış yapanlara gereğini yaptım, yapmaya da devam ediyoruz. Bu yoğun tempoda bırakın protokollere, yemeklere katılmayı, mahkemelerden, operasyonlardan zaman bulup evime zor gittim. Yaptıklarından pişman mısın derseniz, asla ve kat'a pişman değilim. Bu iş için ödediğim tazminatlar ve gazeteyi kurarken yaptığımız masraflar tamı tamına bir milyon doların üzerinde bir para tuttu ama helal hoş olsun hedefimi tutturdum.
Gazete bırakın para kazanmayı zarar etmiyor ise bu işte en başarılı noktaya gelmişsiniz demektir. Hamdolsun biz de iki yıldan beri gazeteye tek bir kuruş katmaksızın kendi kendini götürmekte. Gerek okunma, gerek saygınlık, gerekse tiraj noktasında da istediğimiz noktayı yakalayınca biraz da kendi işlerimize dönelim dedik ve 2014 yılından itibaren ağır ağır işlerimize dönmeye başladık. Önce Ladik'te bir kümes yaptık, ardından ikinci kümesi yaptık. KÖYTÜR sıkıntı yaşayınca kümeslere kilidi vurup, sektörün rahatlamasını beklemeye başladık. Bu arada asıl işimiz olan Yap-sat İnşaat Müteahhitliğine dönme kararı aldık ve Atakent'te yeni bir arsa satın alarak, Baba mesleğimize yeniden başladık. Bir ay kadar önce tâ seksenli yılların başından itibaren tanıştığım Gazeteci Yusuf Ziya Cömert aradı, yeni bir ulusal gazete kuracaklarını Samsun kısmı ile ilgilenmemi isteyince işlerimin yoğun olduğunu ancak kendisi ile olan dostluğumuza binaen destek vereceğimi söyledim. Gazete nasip olursa 7 Mart Pazartesi günü bayiilerde olacak adı da KARAR gazetesi.
Canik Belediyesi'nin organize ettiği 7-28 Şubat Konferansı'nın katılımcılarından Savcı Sayan da bir arkadaş vasıtası ile beni arayınca konferansa katılmam şart olduğunu düşünerek konferansa katıldım. Konferans beklediğimden daha kalabalık ve coşkulu idi. Katılımcıların konuşmalarına gelince fevkalade güzel konulara değindiler. Ahmet Kekeç'in anlattığı ayrıntı beni şoke etti! Bu ayrıntıyı haber olarak da verdik. 7 Şubat'ta Cumhuriyet Savcıları Mit Müsteşarını ifadeye çağırırken o kadar enteresan bir organizasyon yapmışlar ki aklınız şaşar! O günkü Başbakan Erdoğan rahatsızlığı nedeniyle ameliyat olacağı saatte Hakan Fidan ifadeye çağrılıp tutuklanacakmış. Hakan Fidan kendisine yapılan çağrının ardından önce dönemin Cumhurbaşkanı Gül’ü aramış, Gül olayın vahametini bilmediği için gayet samimi bir biçimde ifade vermesini söylemiş ama Hakan Fidan olayın vahametini bildiğindenTayyip Bey'e ulaşmak için elinden geleni yapmış. Erdoğan'da ameliyatı bilinçli olarak bir saat geciktirmiş ve Hakan Fidan bundan istifade ederek kendisine ulaşmış. Olayı öğrenen Erdoğan, "Sakın ifadeye gitme, gerekirse zor kullan" demiş ve bu operasyonu engellemiş, bu olay gerçekten çok enteresan bir olay.
Diğer konuşmacılar da gayet güzel şeyler söylediler. Savcı Sayan Doğu'da Kürt sorunu olmadığını, Kürt milliyetçiliği sorunu olduğunu, bunu da dış güçlerin organize ettiklerini söyledi. Yusuf Ziya Cömert Samsunla ilgili anılarını anlattıktan sonra 7 Şubat'ta Yeni Şafak
Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni olduğunu konuyu manşetten veren ilk gazete Yeni Şafak olduğunu, bunu da kendisinin yaptığını söyledi. Diğer konuşmacılar da güzel şeyler söylediler, hasılı gayet güzel bir konferanstı. Osman Genç bu tür konferanslar yaparsa fevkalade verimli olacağı kanaatindeyim. Ayrıca bu konferanstan ötürü kendisini tebrik ediyorum.
Yazımızın sonuna gelince iki hususa değinmek istiyorum. Birincisi bu ara herkes, 28 Şubat mağduru olunca benim 28 Şubatı savunasım geldi. Meğer bizim sosyal demokrat ruhlu Vezir Hazretleri bile 28 Şubat düşmanıymış da benim haberim yokmuş! Vay benim halime!... Son bir konuya değinip yazımı bitirmek istiyorum. Can Dündar konusunda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı eleştirenlere bir çift sözüm olacak. AYM bu kararı, Can Dündar için değil de şeriatçi bir gazeteci için verseydi herkes bunu alkışlamayacak mıydı o halde neden bu kadar yaygara koparıldı anlamış değilim. Kaldı ki AYM'nin 12 üyesinin bir kısmını eski Cumhurbaşkanı Gül, bir kısmını da Şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan atamadı mı? Beyler yapmayın etmeyin biraz ilkeli biraz da doğrudan yana tavır koyalım. Bu ülkede herkes kadar Tayyip Beyi ben de seviyorum ama bu her dediği doğru anlamına gelmez. O nedenle bu çıkışına katılmıyorum. MİT tırlarının durdurulması yanlıştı, bu yanlışı yapanlarla ilgili gereği yapılsın ama bunu haberleştirene ceza vermek kanaatimce yanlış. Olayı yapan değil de haberleştiren cezalanırsa adalet bunun neresinde? Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.