BİR KAÇ KONU ÜZERİNE

Hafta sonu olması nedeniyle bugün birkaç konuyu ele almak istiyorum. Neden birkaç konu derseniz üzerinde durulması gereken konuları tek yazıda ele alma şansı bulamadığımız içindir. Bunlardan ilki Çarşamba TSO Başkanlığı'na yeni seçilen Ahmet Yılmaz'ın dakika bir gol bir olarak nitelendirilebilecek bir hatasını ele almak olacak.

Ahmet Yılmaz'ı insan olarak severim ancak gerek siyasi açıdan, gerekse sosyal açıdan bazı uygulamalarına ciddi anlamda itirazım var. Örneğin, bir kişiyle ilgili önce olumsuz bir tavır sergiliyor veya aleyhinde verip veriştiriyor ardından aradan çok kısa bir zaman geçmesine rağmen ya, o kişiyi gidip ziyaret ediyor veya telefonla arama gereği duyuyor.

Bu doğru değil. Konumuz da bu değil zaten.

Ahmet Yılmaz Çarşamba TSO seçimlerinde beklenmeyen bir başarı elde ederek seçimi kazandı. Oturduğu koltuğun neyi temsil ettiğinin farkında mı bilmiyorum ama geçtiğimiz günlerde şehrimizdeki iş yerlerini ziyarete gelen bir iş adamının peşine takılarak onun personeliymiş gibi her gittiği işletmeye onunla birlikte gitmesi kendi şahsı adına normal karşılanabilir ancak Çarşamba esnafını temsil eden odanın başkanı sıfatını taşıdığı sürece böyle bir davranışta bulunması ona asla yakışmaz.

İşin daha da enteresan tarafı , o iş adamının işletmesinin temsilcisi pozisyonundaki şirket sorumlusu Yılmaz'ın karşısındaki listenin yönetiminde bulunduğu apaçık ortadadır.

Ahmet Yılmaz'ın seçimi kaybetmesi için çalışan birisi olduğu açıkça ortada iken, Yılmaz birlikte hareket ettiği arkadaşlarına bu ziyaretleri nasıl izah edecek doğrusu merak ediyorum.

Süleyman Demirel gibi “dün dündür, bugün bugündür” diyecek ise söyleyecek sözümüz yok. ilkeli duruş adına bu yapılanı tasvip etmek ise mümkün değildir. Şehrimizin en büyük ilçelerinden birisinin TSO başkanı sıfatı ile bir iş adamının peşine takılıp onun işletmelerini gezmesini ben kendisine çok gördüm. Kendisi o iş adamının maaşlı personeli ise ona saygı duyarım. Benim bildiğim kadarı ile böyle bir durum olduğunu zannetmiyorum.

Yazımın başında da söylediğim gibi Ahmet Yılmaz'ı insan olarak severim. Umarım bundan sonra böyle hatalar yapmaz da bizi de yazı yazmak zorunda bırakmaz.

Gelelim ikinci konumuza;

Malumunuz geçtiğimiz hafta şehrimizde Türkçe olimpiyatları yapıldı. Olimpiyatlarla ilgili biz dahil herkes bir şeyler yazıp çizdi. Kimi çok olumlu karşıladı, ilgelenmeyenler de oldu.

Bizim gazetede köşe yazısı yazan bazı arkadaşlarımız bu konuda olumlu yazılar yazdı ve biz de yayınladık. Bir okurumuz, yazarımızın yazısına “Keşke Adnan Bahadır'da bu dediklerinizin farkında olsa” şeklinde yorum yazmış.

Ne güzel, eleştiri hakkını kullanmış. Bizler de bu yorumu yayınlamaktan çekinmedik, yayınladık.

Bununla birlikte biz bu konuda dün ne düşünüyor isek, bugün de aynı şeyleri düşünüyoruz. Olimpiyatları şahsen izleme fırsatım olmadı, olsaydı izlemek isterdim. Kapanış şarkısını tesadüfen dinleme fırsatım oldu, Sayın Vali ve protokol üyeleri şarkıya hep birlikte eşlik ettiklerinden dikkatimi çekti.

Şarkının adı veya nakarat kısmı “Hep birlikte yeni bir Dünya kurduk” ifadesi olması ise çok manidar geldi bana. Sorarım size hep birlikte kurulan yeni dünya düzeni nasıl bir dünya düzeni dir? İslami bir dünya düzen mi? Yoksa insani bir dünya düzeni mi? Yoksa Filistinde, Myamamar'da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde inim inim inleyip katledilen mlüslümanlara karşı kurulan ittifakın temsil ettiği düzen mi? Yoksa tüm dinleri bir araya getirmek üzere yola çıkılan ve adına dinler arası ittifak denilen saçma sapan yeni dünya düzeni mi ? çok merak ettim doğrusu..

Ben bu eleştirileri yapınca bazı okurlarımızın tepkisini aldığımı da çok iyi biliyorum ancak benim ölçüm Kuran ve sünnettir. Yapılan etkinlik bu ölçülere uygun ise boynum kıldan incedir, yok yapılanların karşılığı ne Kuran'da ne de sünnette yok diyorsanız o zaman kimse kusura bakmasın biz bildiğimiz doğruların sonuna kadar arkasında durmaya devam edeceğiz.

Kuranı Kerim'in arapça indirilmesi ne arap kavmine üstünlük sağlar ne de arapça lisanına. Daha önce indirilen kitaplar hitap ettikleri kavimlerin lisanları ne ise öyle indirilmiştir. Ne Tevrat'ın ne de İncil'in dili arapçadır. Demek ki dillerin Cenabı Hak nezdinde kıymeti harbiyesi yoktur.

Zaten öyle olsa idi “Sizin Allah katında en makbul olanınız takvaca en üstün olanınızdır” ayeti celilesi olmazdi. Ya” arap olanınız en üstünüdür” derdi ya da “arapçayı en iyi bileniniz Allah katında üstün olanınızdır” derdi.

Demek ki bu işler yeni dünya düzeni kurmakla veya türkçe şarkılar söylemekle olmuyor öyle değil mi? Yeni dünya düzeni bundan 1500 yıl önce cehalete karşı savaş açmış olan Allah Resülünün getirdiği ve dünyanın sonuna kadar devam edecek olan düzendir. Bunun dışında yeni dünya düzeni arayışlarına girenler başka kapıya gidecekler.

Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın alemi yok.

Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR