BU İŞİN ŞİFRELERİ BELLİ
Konumuza girmeden önce bir iki hususa açıklık getirmek istiyorum. İlk konumuz Rektörlük seçim sonucunda yapılan atama olacak. Malumunuz biz bu atamayla ilgili olarak öncelikli olarak Şenol Eren’in atanmaması için bir hayli mücadele ettik. Neden buna gerek duydun derseniz, çünkü OMÜ tam sekiz yıl çok kötü yönetilmişti, bu yönetimin yaptıklarını ortadan kaldıracak bir yönetime ihtiyaç vardı. Şenol Eren iki yönüyle sıkıntılı bir profil verdi. İlki Akan’a kayıtsız şartsız teslim olacakmış gibi bir görüntü vermenin yanında Cemaatle de ciddi anlamda arasını iyi tutup oylarına talip olmasıydı. İkincisi de yanında taşıdığı bazı insanlar O’nun adına o kadar kötü şeyler söylediler ki aklınız şaşar. Bir kısmı Genel Sekreterliğini açıkladı, bir kısmı Rektör yardımcılığını açıkladı, bir kısmı yerim sağlam dedi. Bunlar yetmezmiş gibi Akan’ın O’na destek verdiğini açıkça ortaya koyması O’nun ipinin çekilmesine neden oldu.
Hakyol Vakfı’ndan geldiğini duyduğumuz ama hiç görüşme fırsatı bulamadığım Bünyamin Şahin ise daha makama oturmadan triplere girmiş, O’na destek veren bazı iyi niyetli kişilere gelen şikayetlerle ilgili görüşme gereği dahi görmeyecek kadar işi garanti görmüş. Haydar Bey'e gelince insan olarak çok iyi bir insan ancak eşi Birnur Hanım’ın yanlış zamanlarda yanlış ziyaretleri ve açıklamaları onun da ipinin çekilmesine neden oldu. Yılmaz Can Hoca’ya gelince. Onun da iki handikabı oldu. Handikaplarından biri, Giresun’da Rektör Vekilliği yaptığı dönemde istediği kişileri öğretim üyesi olarak almış olması, Rektörlük seçimlerinde iki oy alıp seçimi kaybetmesi… İkinci handikabı ise daha önce de bahsettiğim gibi Canikli kardeşlerin Giresun’daki Rektörlüğünü istedikleri gibi atatmış olmalarının yanında, bir de Samsun’daki Rektörlüğe müdahil olmalarıdır.
Bu üç arkadaşın açıkladığım nedenlerden ötürü devre dışı kalmasından sonra atanacak tek isim Prof. Dr. Sait Bilgiç oldu, kanaatimce iyi de oldu… Neden iyi oldu derseniz, Akan’ın harabeye çevirdiği OMÜ’yü ancak Sait Bilgiç gibi otoriter birisi yapabilirdi. O nedenledir ki yapılan atama doğru bir atama olduğu kanaatindeyim, Sait Bilgiç Hoca her ne kadar Milliyetçi kökenli ise de inançlı, namazında niyazında bir insan olduğunu biliyorum, umarım beklentilere cevap verir, Buradan kendisine hayırlı olsun diyerek ikinci konumuza geçiyorum.
Manşet haberimizde de gördüğünüz gibi Şenol Eren kendisi ile ilgili yaptığımız bir haberi mahkemeye taşıyarak tekzip talep etmiş. İşin garibi de daha önce Suat Kılıç bizi mahkemeye verdiğinde O’nun avukatlığını alan Hüseyin Dereli’nin, o zaman Suat Kılıç’ı çok güçlü zannederek bize karşı davasını aldıktan sonra Suat Kılıç’ın davasını geriye çekmesi sonucunda ortada kaldığı gibi şimdi de Şenol Eren’in kesin Rektör olacağını düşünerek bu davayı almış olmasıdır. O zaman kendisine demiştim ki yanlış yapma, bu tür işler senin işin olmamalı. Bana dediği aynen şuydu, abi bir hata ettik, özür diliyorum, bir daha olursa o zaman ne dersen de, demişti. Ama aynı Dereli aynı işi ikinci kez tekrar etmiş olmasına rağmen ben bir şey demiyorum; sadece şunu söylemekle yetiniyorum: İnsanın karakteri değişmiyor, dün ne ise bugün de odur. Bu güne kadar bu tür tekzip taleplerinin yüzde doksanı kabul edilirdi, biz de şaşar kalırdık. Demek ki mahkemelerde açık tavır vardı; hamdolsun 15 Temmuz’dan sonra o da hallolmuş olmalı ki bu tekzip talebi reddedildi. Zaten haber içeriğinde hakaret yok, kişilik haklarına saldırı yok ama arkadaşımız birilerinin gazına gelmiş olmalı ki mahkemeye kadar gitti. Ama hak yerini buldu, talebi reddedildi. Bu konuyu da burada kapatıp geçelim asıl konumuza
Bir kaç gün önceki köşe yazımda enteresan bir dosyanın geldiğini yazmıştım, dosyayı avukatıma incelettiriyorum, şayet yayınlanmasında yasal bir sorun yok derse yayınlatacağım ama yasal sorun var derse o zaman da buradan sizlere bazı şifreler vermek kaydı ile sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. Gelen dosyada FETÖ’nün her kesimdeki adamlarının tek tek isim listesi var. Listeyi okuyunca önce bu listeyi hazırlayan herhalde kafayı yemiş dedim ama aradan geçen kısa zaman diliminde yapılan operasyonlarda gözaltına alınan isimleri görünce gelen listenin doğru olduğu kanaatine vardım. Listede aşırı sağcısından aşırı solcusuna, radikal İslamcısından ülkücüsüne varıncaya dek her kesimden adam var. Hatta ve hatta Lionsundan Rotaryanına varıncaya dek çok farklı kesimlerden isimler var. Bu isimlerin iki ortak özelliği var. Birisi Cemaat mensubu olmaları, ikincisi birinci şarta bağlı olarak, yani Cemaat mensubu olmak şartı ile para kazanmak. Allah sizi inandırsın adamlar o kadar enteresan yapılanmışlar ki aklınız şaşar, hiç ummadığınız insanlar bunlarla beraber hareket etmişler. Peki, esnafın veya tüccarın Cemaat’ten olup olmadığının şifresi nedir derseniz, ticari hayatın normal akışı içerisinde kazanılma imkânı olmayan bir parayı kim kazanmış ise işte o Cemaatcinin ta kendisidir. Örnek mi istiyorsunuz? Eski Sanayi de bizim bobinajcı İrfan Usta var, İrfan Usta çok dürüst bir esnaftır ama ekonomik durumu belli bir noktanın üzerine çıkamaz, niye, çünkü dürüst çalışır. Ama O’ndan çok daha sonraları veya O’nunla aynı yıllarda işe başlayıp Sanayii sitesinin bir köşesinden bir köşesine kadar dükkanları olanların bu serveti nasıl elde ettiklerinin şifrelerini bulmak çok kolay. Çünkü devlet ancak gereğini yapmaya başladı. Bizim İrfan Usta K9 Alman Kurdunun ayakkabısını boyatmaya uğraşırken, birileri de malı götürmüş ama biz yine de İrfan Usta’nın yaptığının doğru olduğuna inananlardanız. Bu konuyu detaylı olarak inceleyeceğiz; ancak yerimiz bitti, bugünlük bu kadar. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.