BUNA ALÇAKLIK DENMEZSE NE DENİR?
Atalarımız akılsız adamdan dostun olacağına akıllı adamdan düşmanın olsun demişler. Düşmanın alçak ve şerefsiz ve ise onunla ilgili bir şey söylememişler. İnsan düşmanına karşı dahi onurlu, ilkeli ve dürüst mücadele etmez ise ona ne denir siz takdir edin. Yaklaşık yedi yıl önce yaşadığımız A Takımı olayı yaşandığında bizimle ilgili her türlü olumsuz haberleri yapanlar, aradan geçen onca yıl her fırsatta o davayı bizimle ilişkilendirmek için ellerinden geleni yaptıklarını bilmeyen yok sanırım. Geçtiğimiz Pazartesi günü dava bizim lehimize BERAAT ile sonuçlanınca bunu haber yapan bazı gazeteler bizim beraat etmemizden hiç bahsetmemiş. Sanki biz beraat etmemişiz de Samsunspor kulübüne topladığımız paralar ile ilgili İçişleri Bakanlığı'ndan izin istenmesini büyük bir suç gibi lanse etmeye çalışmaları alçaklık değil de nedir.
Beraat edenlerle ilgili resimleri yayınlayan bazı gazeteler benim resmimi koyma cesaretini bile gösteremedikleri gibi beraat edenleri yazarken başkalarının adını yazıp, benim adımı yazmamışlar. İçişleri Bakanlığı'ndan izin alınacakların isimlerini yazarken ise benim dışımdakilerin sadece soyadını yazıp benim adımı ve soyadımı kullanmak suretiyle beni suçlu ilan etmeye uğraşmaları onların içerisinde bulundukları haleti ruhiyenin dışa yansımasından başka birşey değildir.
Bakınız bizim gazete olayı haber yaparken en ufak bir ayırım yaptı mı? O gün bize dost görünüp düşman olanları daha sonra tanımamıza rağmen bugün o düşmanlarımızla ilgili en ufak bir yanlı haber yapmayı bir yana bırakın, köşe yazılarımda dahi o insanların hakkını teslim etmekten asla gocunmadım. Herkes kendisine yakışanı yapmalıdır. Onlar kendilerine yakışanı yaptıysa biz de kendimize yakışanı yapmak zorunda olduğumuzun bilinciyle işimizi yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.
Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki yanımda çalışan personeli düzüp hamile bırakmadım. Hamile bıraktıktan sonra Yurt dışına getirip orada kürtajda yaptırmadım. Emniyet mensubuna faize para verip ardından paranın aslı ödendiğinde faizini de isteyip nezarethaneye atılıp anama avradıma küfredilmedi. Yurt dışına gidip orada bulunan bayanlara manikür pedikür yaptırmadım. Yurt dışında arkadaşlarımla birlikte aynı bayanla birlikte olmadım. Yine yurt dışında yediğim naneleri çekip birilerine servis edenlere bedel ödemek zorunda kalmadım. Daha da ötesini söylemek gerekirse eşimi sırf namuslu ve şerefli olduğu için alemlere benimle birlikte gitmediği için boşamadım. Bırakın çoluğumu, çocuğumu, anamı babamı, kardeşlerimi yedi sülaleme varıncaya kadar her şeyim açık ve net ortada. Dört yüz sene öncesine varıncaya dek sülalemi araştırıp soy kütüğünü çıkarttım ki bakalım acaba soyumda sopumda yanlış olan insan var mı? Allah'a binlerce kez şükürler olsun ki şerefli ve onurlu bir ecdadın torunuyum.
Samsunspor kulübü ile ilgili geçmişte kimlerin ne yaptığı açıkça ortada. Allahını seven kulüpten nasiplenmiş, kimisi elindeki daireleri kulübe satmış, kimisi araba satmış, kimisi gıda satmış, kimisi kulübün parasını kullanmış ama sıra bize gelince bırakın kulüpten tek bir kuruş nasiplenmediğimiz gibi, kulübün ayakta durabilmesi için her türlü fedakarlığı yapmış olmamıza rağmen ne kulüp yönetimi ne de şehirdeki insanlar bizlere sahip çıkmadılar. Bırakın bizlere sahip çıkmayı adeta bizi şehrin Ali diboları ilan etmişler. Kimisi köşesinde bizi yazdı, kimisi sokakta bizi konuştu. Kimisi ise ailemizden birisini gördüğünde ona imada bulunmaya çalıştı. Babam anlattı; Eskiden beri tanıdığımız görüştüğümüz oğlu, kızı, damadı siyasetin göbeğinde olan Çaykaralı bir amca evimizin karşısında yine Çaykaralı olan bir esnafın dükkanında bizzat Babama senin oğlun Belediyeyi yedi bitirdi. Aynı adam daha sonra ortak bir dostumuz şehrimize geldiğinde misafirim oldu ve birlikte yedik içtik. Hiçbir şey yokmuş gibi bana davranmaya çalışsa da ben gerekli mesafeyi koydum. Bu adamcağızın oğlunun iş alabilmek için Belediyecilere ve TOKİ yöneticilerine verdiği rüşvetleri de çok iyi biliyorum. Bu şehirde basın camiası öyle bir hale gelmiş ki kimin eli, kimin cebinde belli değil. Elli lira ver istediğin haberi yaptır. Adam gibi işini yapanlar ise çetecilikle suçlansınlar. Ben bu işten birşey anladıysam vesselam...
Son günlerde basın camiasında bazı gelişmelerin yaşandığını yazmıştım. Tam çözemediğim bir olayı da dün çözdüm. Büyükşehir Belediyesi'nin yarı resmi el ahram yayını olan gazetenin Genel Yayın Yönetmeninin neden ayrıldığına anlam verememiştim. Gazetenin sahibi oflu hemşerim belediyeden aldığı payı (Bir yılda resmi rakamlara göre dörtyüz bin lira) artırmak için böyle bir numara çekmiş ama karşı taraf bunu yemeyip gazete kurmaya karar vermiş. Şimdi Ankara yolunda yeni yer tutulmuş. Gazetenin matbaasıda orada kurulmuş. Resmi ilan alan bir gazete de satın alınmak üzere yolun sonuna gelmişler. İşin içersinde bu kez patron olarak oflu yok, muhacir bir eski belediyeci yeni iş adamı varmış. İş adamının piyasadaki lakabı çok alkol aldığı için küçük abdestini tutamadığından altına işeyen adam olarak piyasada ün yapan zatı muhteremmiş. Bu konuyla ilgili ilerleyen günlerde arka planda olup bitenleri yazacağım.
Bir de şehrin en eski gazetesini satın almak üzere olan arkadaşlara bazı tavsiyelerim olacak; O gazetenin matbaası bir vatandaş tarafından icrada el konulmuş durumda. Şu an itibarı ile ilgili gazete yedi emin olarak o matbaayı kullanıyor. O vatandaşın parasını ödemek zorunluluğu olduğunu unutmasınlar. Ayrıca yeni Türk Ticaret Kanunu'na göre gazeteler aynı Limited Şirketler gibi Kurumsal kimlik kabul ediliyorlar. Gazetenin adı, sahibi değişmiş olsa bile satın alanlar geçmiş iki yıldan yasal olarak sorumludurlar. Gazeteye açılmış çok sayıda tazminat davaları var onlar bittiğinde alacaklılar aynen gazetenin kapısına dayanacağını da unutmasınlar. Bu onlara dostane uyarıdır. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.