BUYURUN BURADAN YAKIN
Ülkeyi yöneten insanların yapmakla mükellef oldukları şeylerden birisi de gelecek nesilleri şekillendirmektir. Gerek eğitim bakımından gerek ahlaki bakımdan gerek ekonomik bakımdan gerekse de nüfus planlaması bakımından gelecek nesilleri yönlendirecek politikaları oluşturmak hem hükümetlerin hem de devletin asli görevlerinin başındadır. Popülist politikalar üreterek ülke geleceğinden ziyade toplumun beklentilerini ve rahat yaşam biçimini sağlayacak uygulamalar yapılırsa kısa vadede kazançlı çıkılabilir ancak uzun vadede hem ülkenin hem de halkın kaybedeceğinden kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Neden böyle söylediğime gelince; eskiden tarım ve esnaf ekonomisine dayalı olan ülkemizde, tarımı da sanayiyi de ticareti de geride bırakacak uygulamalara imza atılarak adeta memur devleti haline getirecek özendirmeler yapıldı. Ne yapıldı derseniz; herkes devletin bir kapısına anahtar uydurup yattığı yerden maaş alma derdine düştü. Liseyi bitiren üniversiteye gidebildiyse gitti, gidemediyse de dışarıdan bir diploma alıp devletin kapsından içeri girmenin yollarını aradı.
Neden böyle oldu derseniz; eskiden memurlar esnafa ve tüccara heves edip memurluğu bırakıp ticarete atılırlardı. Neden böyleydi, çünkü esnafın ve tüccarın geliri en üst düzeydeki memurdan fazlaydı. Esnaf, kazandığıyla hem adam çalıştırır hem de evini arabasını alırdı. Memur ise emekli olmadan böyle bir imkâna sahip olamazdı. Şimdi durum nedir derseniz; son ekonomik sıkıntılar olmadan önce karı koca çalışıp da evi, arabası, yazlığı olmayan memur çok azdı. Şimdi bile karı koca çalışan bir ailenin evine en az elli bin lira para girer. Orta halli hiçbir esnafın böyle bir para kazanma şansı yoktur. Herkes üniversite mezunu olacak, eğitim seviyemiz yükselecek diye yırtınıp durduk ama sonunda ortalık üniversite mezunu gençlerle doldu. Bu gençlere masa başı dışında iş verseniz kesinlikle yapmazlar, arayınız ki sanayide, inşaatta veya piyasada usta bulasınız.
Tam on aydan beri yurda tadilat yapmakla uğraşıyoruz, usta bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş. Bulduğunuz ustaların da yüzde doksanı doğru konuşmaz, sözünde durmaz, işini doğru yapmaz, işe gelmez, telefonlara bakmaz. Sizin anlayacağınız çıkın çıkabilirseniz işin içerisinden. Bunu bu hale getirenler buyurun buradan yakın, hayırlı uğurlu olsun size. Adam, bir kapının camını takmak için bir hafta sonraya randevu veriyor, randevusu gelince de telefonlarınıza bakmıyor, ne yaparsınız bu adama? Adam mermerci, bir mutfak tezgâhını yapmak için on beş gün sonraya randevu veriyor zamanı gelince de gelip yapmıyor, aradığınızda da elli tane yalan söyleyip sizi atlattığını zannediyor. Sanayide işveren arkadaşlarla konuşuyorum, emin olun hepsi çileden çıkmış durumda, elimizden bir kaza çıkacak diye korkuyoruz diyorlar. Bunun nedeni usta kıtlığıdır, ustalar bol olsa böyle bir durum yaşanır mı? Ustalar neden az? Yukarıda belirttiğim nedenlerden ötürü az. Kimse sanayiye gidip çalışmak istemiyor, herkes devlet kapısına anahtar uydurup oturduğu yerden maaş alma sevdasında.
Avrupa’da durum nedir derseniz; onların politikaları işe göre eğitim ve adam yetiştirmektir. Okuyan öğrenciler bir yandan da çalışacakları iş yerlerinde staj mahiyetinde eğitim alıp okulları bittikten sonra işlerine devam etmektedir. Mesele adama göre iş değil işe göre adam yetiştirip sanatkârından teknikerine, mühendisinden doktoruna herkesin yapabileceği işlerde eğitim almalarını sağlamaktır. Okulu bitiren insanlar soluğu bir siyasetçinin yanında alıyorlar, onlardan medet umuyorlar, amaçları devlet memurluğu. Deseniz onlara ki bir meslek edinin, devlet memurluğundan daha fazla para kazanacaksınız, yapmazlar. Çok değil on, on beş sene sonra sanayilerde çalıştıracak adam bulunmayacak. Suriyeliler ve Iraklılar sınır dışı edilsin emin olun usta bulmak için aylarca bekleyecek bu millet. Buna mutlak surette bir çözüm bulunmalı. Başta devlet bu yönde politikalar belirlemeli ardından da toplum olarak gençlerimizin yeteneğine göre yapmaları gereken neyse onu yapmaları için mücadele edilmeli. Allah-u Teâla, her insana farklı meziyet vermiş; kimisi sanatkârlığa meyillidir, kimisi ilme, kimisi de fenne. İlla da şu olacaksın diye çocuklarımızı zorlamanın hem onlara hem topluma hem de kendimize karşı yaptığımız bir yanlış olduğunu unutmayalım. Sanırım matlup hâsıl oldu, bu günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.