CAMIŞLARIN EFENDİSİ
Yüzüklerin efendisi olur da Çamaşırların Efendisi olmaz mı, Bugün yine Tarihi Amisos kentinde yaşanan hikayeler dizimize devam edeceğiz, hikaye kahramanımız bundan yaklaşık 1300 yıl önce Amisos kentinde yaşamış insanlardan seçilmiş olup hikaye kahramanımız Amisos Kentinin doğu yakasında bulunan Ciharişembe diyarında dünyaya gelmiş Hanif Dinine inanan bir ailenin çocuğu. Mektebi iptidaiye den sonra Teoloji vasatiyyesinde okuduktan sonra Teolog olarak İmparatorluğa bağlı Amisos kentinde işe başlar. Fikri yapı itibarı ile Turancılık ve Irkçılık temeline dayalı Müteharriki Milliye adlı fırkaya gönül vermiş bir insan olup yaşam biçimi olarak yapmış olduğu Teologluğa uygun olmayan bir yaşam biçimini sürdürmekteymiş. Teoloji ilmi okumuş olmasına rağmen Teolog olarak çalışmak ona zül gelirmiş, bu nedenle de sürekli olarak başka bir işe geçmek için çareler aramış. Camış lakabını alma nedeni ise anlayışsız, ilkesiz ve vefasız bir karaktere sahip olması imiş, kimin kayığı gıcırsa ona binermiş, geçmişteki dostlarının tamamını anında satma konusunda çok üstadmış.
Camışların Efendisi İmparatorluğun Tavil adam lakaplı siyasetçinin Hizbinden Kanara Reisi olan Tranociris adlı yöneticinin başında bulunduğu Kanaraya geçmek için bir hayli uğraş vermiş. Tranociris Camışların Efendisini Kanaraya almak istese de siyasi referansa ihtiyaç duymaktaymış, Camışların Efendisi önce İmparatorluğun Temsilciler meclisinde Amisos Kentinin üyesi olarak çalışan Çakırların seçilmişi lakaplı kişiyi bulmuş. Ancak Hizbin Amisos Fırkası Reisi olan Kervancıbaşı lakaplı siyasetçi bunu kabul etmemiş, bunun üzerine Camışların Efendisi Kanarada görev yapan Arier Şaron’un dedesi Kenan illerinin adamını bulup devreye sokmuş. Kenan illerinin Şaron dedesi de Kanaranın temsilciler meclisinde görev yapan Molla Kasım’ı bulup Kervancı başına icrada bulunmasını istemiş ve bu surette Kanaraya postu atmış.
Ancak Kanarada ona verilen vazife Teoloji ilmiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir görev imiş, Camışların Efendisinin Kanaradaki vazifesi Muusiki Cemiyeti sevk ve idareciliği imiş, ilk zamanlarda bu işi dürüstçe yapmaya başlayan Camışların Efendisi daha sonraları Muusiki Cemiyetindeki güzel hatunlar ve paranın tadını alıp yoldan çıkmaya başlamış. Oturmaya evi olmayan Camışların Efendisi önce Ev almış ardından Yazlık almış, ardından dönemin en pahalı bineklerini satın alıp binmeye başlamış. Ancak tüm bunları yapabilmek için kendisine lazım olan altın, mangır gibi nakitleri bulabilmek için önce Kanaranın yaşlılara ve hastalara bakmakla yükümlü vazifelerini özelleştirme işine girmiş. Bu özelleştirme işini de dönemin Amisos kentindeki en büyük Sabateistlerinden olan ermişlerin dölüne verdirmiş, verdirmesine verdirmiş ama işin arka planındaki asıl ortağı kendisi imiş.
Bu büyük işi yıllarca ermişlerin dölüyle ortak yapıp malı götürmüş, ne zaman ki Sabateistlerin imparatorluktaki büyük isyanları bastırılıp bir bir toplanmaya başlamışlar bizim Camışların efendisinin Ermişlerin dölü de zindanı boylamış. Olayın tüm imparatorlukta duyulmasının ardından Tranociris verilen işi iptal etmek zorunda kalmış, bu durumdan da en büyük zararı Camışların efendisi çekmiş çünkü aldığı yüklü paraları artık alamaz olmuş. Bunun üzerine yeni bir plan ortaya koyan Camışların Efendisi Dülberlerin Fendi ile her türlü işi bitirdikten sonra Fercverenler Cemiyeti üzerinden Dilberlerin Fendine büyük miktarlarda altınlar ve gümüşler akıtmış. Bu altınlardan kendisi de hissesini almakla yetinmeyip Dilberlerin Fendiyle de işi pişiriyormuş. Bu arada olan Tranocirise oluyormuş çünkü Camışların efendisi onu boynuzluyormuş.
Camışların efendisi çalıştığı Kanarada güzel hatunları sürekli kadrosuz olarak yetkilendirip bu surette onlardan her türlü yararlanma cihetine gidiyormuş. Ancak bu arada beyaz hatunlarıyla meşhur Prusya Krallığına da sürekli gidip orada da hatunlarla iş çevirmekten geri kalmıyormuş. Sizin anlayacağınız bizim Camışların Efendisi son geldiği noktada daha önce savunduğu her şeyi kaybedip tam tersini yapmakla kalmayıp, başındaki Tranocirisi de boynuzlamaktan geriye kalmıyormuş. Bir yandan Prusya Gemi seferleri, bir yandan Muusiki cemiyetindeki hatunlar, diğer yandan Fercverenler cemiyetindeki hatunlar derken yardımcıları olan bayanlara en son sıra geliyormuş. Ama devranı ne kadar sürmüş sonu nasıl bitmiş derseniz izin verin de onu da başka bir yazıda paylaşalım, şimdilik bu kadar kalın sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.