ÇARŞAMBA’DAN FARKLI SESLER GELMEYE BAŞLADI
Konumuza girmeden önce şu anket konusuna biraz değinmek istiyorum. Gerçi bu konuda daha önceleri hem haber yaptık hem de köşe yazımda biraz değinmiştim. Ancak Ak Parti Genel Başkan yardımcısının yaptığı açıklama çok enteresan geldi bana. Açıklamayı yapan isim bu işlerden sorumlu Genel Başkan yardımcısı; ‘‘Samsun ilinde bizden habersiz anketlerin yapıldığını öğrenmiş durumdayız. Bu konuda araştırmalarımızı hukuki boyutta yapmaktayız, sorumluluğu olanların tespiti halinde ilgili disiplin kurulu gereğini yapacaktır’’ demiş. Bu ifade çok enteresan bir ifade, bunu Çiğdem Karaaslan değil, başka bir Genel Başkan yardımcısının yapmış olması da olayın Ak Parti Genel merkezinin bilgisi dâhilinde kontrol altında olduğunun delilidir. Bu konuda kimin ne yaptığı da üç aşağı beş yukarı ortadadır. Ama seçim öncesi kimse bununla ilgili isim ortaya çıkarmaz. Çünkü bundan en çok zararı Ak Parti görür. Ancak şu da bir gerçek ki bu işi yapanların kendi ayaklarına kurşun sıktıkları da açıkça ortada. Aday adayı olmak farklı bir şey, aday açıklandıktan sonra kafalarına göre anket yaptırmak çok farklı bir şey olduğu ve bunu hiçbir siyasi partinin affetmeyeceği de ortada.
Siyasete birilerinin referansları ile iteleyip, kakalamaları sonucunda girip aday olup seçildikten sonra uzun yıllar siyasette kalan arkadaşlar, makamların sanki babalarından kalma mirasmış gibi hareket edip ‘ben yoksam ortalığı yakar yıkarım’ mantığıyla hareket etmeleri sadece ve sadece kendilerine zarar vereceğini, başka hiçbir işe yaramayacağını da bilmelerini isterim. Bu insanların bundan on beş sene önceki mal varlıklarına bir bakın. Çay içmeye para bulamadıkları açıkça ortada. Şimdi ise adeta Karun gibi zengin oldukları sadece kendi malları mülkleri değil yandan çarklı gazeteleri, eşlerinin, çoluk çocuklarının özel araçlarına varıncaya dek aylık milyonları bulan giderleri olduğu açıkça ortada iken neylerine güvendiklerini de çok merak ediyorum. Sadece akrabalarının son on beş yıllık mal varlıklarına bakılsa kaçacak delik arar bu arkadaşlar. Ama bunu kimsenin bilmediğini zannedip her türlü gideri yapmaya çalışmalarına ne demeli aklım almıyor. Bu işler gazetelerin yönlendirmesiyle olsaydı, çok farklı kişiler aday olurdu. Siyasetin S’sini bilmeyen zavallı adamların bu arkadaşların yönlendirmesiyle yazdıkları yazıların da ne kadar inandırıcı olduğu açıkça ortada. Bu arkadaşlara tavsiyem hiç seslerini çıkarmadan oturdukları yerde otursunlar, lazım olurlarsa birileri onları gider bulur, yok çok zıplarlarsa adamı öyle zıplatırlar ki aklınız şaşar.
Gelelim yazı başlığındaki konumuza; Belediye Başkanları içerisinde görüşmediğim tek Belediye Başkanı Çarşamba Belediye Başkanıdır ancak görüşmediğim için de adamla ilgili olumsuz hiç bir yazı yazmadım. Zira adam doğru şeyler yapmış ise yanında olmak benim karakterimin gereğidir, bu nedenle de sürekli olarak hakkında olumlu yazılar yazmıştım. Geçtiğimiz hafta sonu Çarşamba, Terme bölgesinde birkaç eski dostu ziyaret edeyim dedim, kimin yanına gittiysem ‘neden Çarşamba’da olup bitenleri yazmıyorsun’ diye tepki alınca şaşırdım kaldım. Benim bildiğim Çarşamba Belediyesi’nin tek kuruş borcu yok. Belediyenin kasasında yüz milyon lira nakit para var. Başkanla ilçe teşkilatının ve Başkanın arası çok iyi. Yani herkes mutlu, ilçeler arsında en rahat ilçe Belediyesi Çarşamba Belediyesi olarak biliyordum. Ancak yaptığım araştırma sonunda o kadar enteresan bilgiler geldi ki aklım şaştı.
Gelen bilgiler ne derseniz; ‘Belediyenin işçi maaşlarını yarım ödediği, tam ödeyemediği, yeni yapılan köprüye ödenmesi gereken on altı buçuk milyon liranın bir kuruşu dahi ödenmemiş, müteahhit güçlü olmasaymış iflas edermiş. İşçilerin maaşları tam yatmamış, yarım yamalak yatmış, Belediyenin kasasında tek bir kuruş yokmuş. Zaten Belediyenin 2019 yılı tahmini bütçesi yüz milyon liraymış, bırakın kasada yüz milyon lirayı tek kuruş bile yok’ diye iddialar var. Bu iddiaları dışarıdan duysam hiç ciddiye almazdım. Belediye’de çalışan personel dahi böyle diyorsa ortada bir sorun var demektir. Ben bu denilenlere yüzde yüz doğrudur demiyorum ancak tahmini bütçesi yüz milyon lira olan bir Belediyenin kasasında değil yüz milyon lira on milyon lira bile olması zordur.
Bu işin ekonomik boyutu, bir de Hüseyin Dündar’la ilgili söylenen şu, daha önceki tüm ilçe Başkanları ile kavgalı idi, ne zamanki ortağını ilçe Başkanı yaptırdı kavga bitti. Ama bir buçuk yıldan beri onunla da kavgalı denilmekte. Hatta ‘Hüseyin Dündar’ın Halit Doğan’la konuşmadığı ve aday olmasından ötürü çok rahatsız olduğu, hakkında dosyalar hazırlayıp Ankara’ya getirdiği’ söylendi ama doğru mu yalan mı onu da bilemiyorum. Bildiğim tek şey Hüseyin Dündar’ın Belediye Başkanı olduğu günden bu güne dek hiçbir ilçe Başkanı ile anlaşamadığıdır. Halit Doğan’la anlaşmasından da mutlu oluyordum ama bir buçuk yıldan beri onunla da arasının olmaması üzücü bir durum. Siyaset uzlaşı sanatıdır, ilçe Başkanıyla konuşmayan bir Belediye Başkanı hizmet nasıl yapacak, üç dönem şu veya bu şekilde hizmet etti, artık evine çekilip işine gücüne bakma zamanı geldiği kanaatindeyim. Belediye Başkanlığı çok zor ve yorucu bir meslek bana göre iki dönemden fazla yapılmamalı ama Ak Parti üç dönem demiş diyecek bir şey yok. Üç dönem bu işi yapan arkadaşlar bir dönem dinlendikten sonra tekrar siyasete dönerlerse daha verimli olacakları kanaatindeyim. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.