DEMEK Kİ ŞEHRİMİZDE PARALEL YAPILANMA YOK!..
Her fırsatta söylediğim şeyi tekrar ederek sözlerime başlamak istiyorum. Üzülerek ifade etmek gerekirse, bu ülkede dün kahraman olanlar bugün rahatlıkla Vatan haini ilan edilebiliyorlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında hain ilan edilen kesim, Âlimlerin büyük bir kısmı ile dinini samimi yaşamak isteyen Müslümanlardı. Merhum Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarını okursanız, bu ülkeyi neden terk ettiklerini anlatırken ne demek istediğini çok iyi anlarsınız. Daha sonraki dönemlerde bu uygulama zulme dönüşmüş, Arapça Ezan yasaklanmış, Camilerde Kur’an okutulması yasaklanmış, Medreseler kapatılmış, Camilerin bir kısmı ahır yapılacak derecede İslam düşmanlığı yapılmıştı. Demokrat parti iktidarı ile bu uygulamalara son verilmiş, toplum bir nebze nefes almıştı ama 1960 İhtilali ile olay, eskisinden daha kötü bir hal almaya çalışılmışsa da neticede çok partili sisteme geçildiğinden yapılan seçimlerde CHP’nin tek başına iktidar olamayışı sonucunda istenilen baskı uygulanamamıştı.
Altmışlı yılların sonunda, ülkede Komünizm ile mücadele başlamış, komünist olmak vatan hainliği ile eşdeğer görülmeye başlanmış, Deniz Gezmiş ve arkadaşları bu furyada idam edilmişti. Daha sonraki süreçte yetmişli yılların ortalarına gelindiğinde Ülkücü Gençlik’le İslamcı Gençlik baş göstermiş ama Ülkücü Gençlik ile Solcular kıyasıya vuruşup birileri tarafından kullanılmışlar ama 1980 İhtilali ile her iki kesim de kullanıldığını anlamış ve çok büyük bedeller ödemişler ama iş işten geçmiştir. Seksen İhtilali’nin ülkeye en büyük faydası nedir bilirmisiniz, bazı Ülkücü camia ile Solcu kesim aklını başına alıp neyin ne olduğunu çok iyi anlamışlar, artık kullanılmayacağız deyip bir kısmı İslami hayat, Tasavvuf yolunu seçmiş, bir kısmı ise işine gücüne bakmış, serseri takımı da Mafyacılık oynamaya başlamıştır. Böylece toplumun iyileri ile kötüleri ayırışmış, herkes olması gereken yerini bulmuştur.
Doksanlı yılara gelindiğinde, Siyasal İslam’ın iktidar olma zamanının yaklaştığı görülünce bu kez en büyük tehlike, İslami Gençlik ve İmam Hatip Liseleri olmuş, RefahYol İktidarı’nın ardından, 1997 yılı 28 Şubat sürecinin en büyük hedefi haline gelen İslami yaşantı biçiminin önünü kesmek adına İmam Hatip Liselerinin altından başlanmak suretiyle, önü de kesildi arkası da kesildi. O günlerin en büyük Vatan Hainleri mürtecilerdi. Toplum öyle sıkıştırılmıştı ki İslami yaşantısı olan insanlar adeta hava alamaz hale gelmişlerdi. Unutmamak lazım ki her baskı ve istibdat dönemleri yeni refahların habercileridir. Gerçekten de 28 Şubat süreci ülkeye AK Parti iktidarını getirdi. AK Parti, iktidarının ilk yıllarında gayet güzel hizmetler verdi, yok olmak üzere olan Demokrasiyi yeniden canlandırdı, çetelerle mücadele etti, askerlerin siyasete müdahale etmesinin önüne geçti, yediği e-muhtıra’lara asla boyun bükmedi ve ülkeyi gayet güzel bir noktaya getirdi.
Ancak bu yaptıklarını yaparken en büyük kahraman ilan ettiği Hâkimler, Savcılar, Bürokratlar daha sonra hain ilan edildi. Diyeceksiniz ki yanlış yapmadılar mı? Elbette yaptılar, ama zamanında o insanları o görevlere getirirken neredeydiniz diye adama sormazlar mı? Allah Resulü bir Hadis-i Şerif’lerinde “ İnsanların namazları sizleri aldatmasın” buyurmaktadır. Evet Namaz insanı tüm kötülüklerden korur ama onu Allah için dosdoğru kılarsanız korur. Rabbinin rızası için değil de birilerine yaranmak için kılınan namaz, buzdağına güneşin vurmasıyla erimesinden öteye geçmez. 17 -25 Aralık Operasyonları olmasaydı, birilerinin zülfiyarine dokunulmasaydı bu insanlar hâlâ daha kahraman olarak devam etmeyecekler miydi?
Bir de çok merak ettiğim bir konu var. Türkiye’nin her yerinde Cemaate yönelik operasyonlar yapılırken, Samsunla ilgili en ufak bir hareketin olmaması çok garibime gidiyor. Bu şehirden seçilen bazı siyasetçilerin direk Cemaat adına icraat yaptıklarını havada uçan kuşlar dahi bilirken Devletin yetkili organları bilmiyor mu? Elbette biliyor ama yapılacak en ufak bir operasyonda öyle enteresan şeyler çıkacak ki 7,8 şiddetinde deprem yapacağını herkes bildiğinden kimse sesini çıkaramıyor. 2012 yılının sonunda bizim yaşadığımız Operasyon direk Cemaat mensuplarının operasyonu olduğu ve bizimle ilgili yapılan şikâyette, şikâyetçinin adının soyadının sahte olduğu bilinmesine rağmen en ufak bir icraatın yapılmamasına ne demeli? HSYK seçimlerinde Samsun Adliyesi’nde Cemaatin yüzde seksen oy aldığını bilmeyen yok. Samsun Adliyesi’nde Cemaat yapılanmasının hangi noktada olduğu ortada. Öte yandan Ondokuzmayıs Üniversitesi’ndeki Cemaat yapılanması ile ilgili, oradaki insanlar bangır bangır bağırmalarına rağmen, en ufak bir icraat yoksa demek ki bu şehirde Cemaat yapılanması yok, en büyük Cemaatçi bu fakir! Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.