DEVLET VATANDAŞI SOBELEMEZ
DEVLET VATANDAŞI SOBELEMEZ
Bugün bize ayrılan yer yeterse bir kaç konuya değinmek istiyorum, konularımızdan ilki yazı başlığımızla ilgili olacak, her gün yüzlerce kişi bize trafik cezaları ile ilgili şikayet eder, biz de zaman, zaman ceza yeriz ama hakkaniyet ölçüsü içerisinde olduğundan buna en ufak bir itirazımız olamaz, hata yapmış isek bedelini ödeyeceğiz. Ancak geçtiğimiz hafta elime geçen üç tane ceza ihbarnamesini görünce asabım bozuldu, bizim aile son bir yıldır aracına biner binmez ilk iş olarak emniyet kemerini takar. Ayrıca trafik polisi dur dediği zaman da adam gibi dururuz, şayet işimiz çok acele ise polis memuruna cezayı plakaya yazıp göndermesini rica eder izin alır öyle yolumuza devam ederiz. Bizim aldığımız Devlet terbiyesi bunu gerektirir. Gelen ceza ihbarnamelerinin birisinde iki maddeden ceza verilmiş, maddelerin birisi 78/A yani Emniyet kemeri takmama, ikinci madde ise 47/A o da dur ikazına uymamak, bu nasıl bir iş ki bize dur denmiş biz de durmamışız ama bizim haberimiz yok ve ceza yazılmış. Sadece dur denmesinden değil bir de emniyet kemeri takmadığımız için ceza yemişiz.
İşin daha da enteresan tarafı ceza kağıdında olayın resmi de yok. Gelen diğer ihbarnameler ise 83 km hızla seyrettiğimiz için %30 hız sınırını aşmışız diye gelmiş, iyi güzel de hız sınırı 70 km ise biz%30 sınırını aşmamışız, yok hız sınırı daha düşük ise o zaman bunun tabelası, çekilen resmi nerede merak ediyorum. Liman kavşağına doğru yola çıktığınızda Limandaki lambaları geçince Büyükşehir Belediyesi hız sınırını 60Km olarak tabelaya asmış, az ileriye gidince 70km olarak tabela asılmış, bize gelen cezaya bakıldığında 50 km olması gerekiyor, böyle saçmalık nerede görülmüş birisi çıksın Allah rızası için açıklasın.
Devlet vatandaşı hata yapması için sobelemez, kurallarını adam gibi koyar, vatandaş uyarsa uyar, uymaz ise o zaman cezasını yazar, şehrin her köşesinde farklı hız sınırı uygulaması yapmak, gizli sivil araçlarla vatandaşlara ceza yazmak için mücadele etmek Devlet adamlığına da etik kurallara da uymaz. Ne demek yani vatandaş sokağa çıktığında kedinin fareyle oynadığı gibi sokaktaki araçların hangisinin radar hangisinin normal araç olduğunu beklemek insani bir davranış biçimi midir sizce? Vatandaşların öyle canları yanmış ki anlatamam, yolda radar aracını gören diğerine haber veriyor ki ceza almasın, bu mudur Devlet yönetmek, bu mudur demokratik yönetim anlayışı. Hız sınırı olmasın demiyorum ancak adam gibi toplanır bu işle ilgilenen komisyon şehir içerisine tek hız sınırı, şehir dışına tek hız sınırı koyar olur biter, vatandaşa ceza kesmek için adeta onu sobelercesine Aha da yakaladım oh olsun dercesine ceza kesmek hiç doğru bir davranış biçimi değil.
Burada aklıma iki soru geliyor, bu işin son zamanlarda daha da yaygınlaşmasının iki nedeni olabilir, birinci nedeni Emniyetteki paralelcilerin büyük bir kısmı Trafik şubelerine gönderildi, onlar da vatandaşla Devletin arasını açmak için acımasızca böyle bir davranışta bulunmaktalar veya Devlet polislere ceza kesmeleri için bir kota uygulaması yaptı onu doldurmak için üçüne beşine bakmadan ceza kesiyorlar. Bunun dışında başka bir şey gelmiyor aklıma. Emniyet Müdürü bu işle mutlaka ilgilenmeli, Vali Bey siyasetçilerle törenlere katılmaktan zaman bulamayabilir ama Emniyet Müdürü bu konu ile ilgilenip bizleri de bilgilendirirse memnun oluruz.
Gelelim ikinci konumuza, gazetecilik mesleğine başlamamıza neden olan olayların başında 2007 yılında yaşadığımız A Takımı operasyonu olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz, o günlerde bizler Medrese-i Yusufiyye de iken herkes bizi şehrin Ali Diboları ilan edince biz de (Ben ve Kayıkçıbaşı) oğlumu gazetecilere gönderip paramızla ilan verip olayın aslının ne olduğunu anlatmak istemiştik ama maalesef sadece tek bir gazeteci (Hayati Kaynar) bu teklifimize olur demişti. Diğerleri paramızla ilanımızı yayınlamamışlardı. Ne zaman ki biz içeriden çıktık bunun nedenini sorduğumuz ve Belediyenin o günlerde çok büyük destekler verdiği gazetenin sahibi ile Genel yayın yönetmeni şehrin ileri gelenlerinin ve bazı Devlet erkânının talimatları sonucu böyle davrandıklarını söylediler. Daha sonra gazetenin patronu Vezir Hazretlerinin kendisinden öyle bir talepte bulunduğunu söyledi ama her ne surette olursa olsun bu insanların yaptıkları insan hak ve özgürlüğüne engel olmaktan öte bir şey değildi.
Bu gelişmenin ardından biz gazete kurmaya karar verince bu insanlar yanlarına bir kaç tane daha kendileri gibi egemen güçlerin adamlarını alarak Yelken Kulüpte Vezir Hazretleri ile bir yemek yediler ve onu bizim gazete kurmamamız yönünde ikna ettiler. Bizde bu tür baskılara ve yönlendirmelere çok eyvallah edecek bir durum olmadığından gazeteyi kurduk. Allah öyle bir Allah ki zaman geldi bu insanların büyük bir kısmı ile Vezir Hazretleri ters düştü ve onların gazetelerine verdiği desteği çekti. Daha önce Vezir Hazretlerinin neredeyse WC'ye dahi gitmesini haber yapan bu gazete ondan sonra aleyhinde haberler yapmaya başladı. Aradan geçen altı yedi yıldan sonra gazete Vezir Hazretlerini köşeye sıkıştırmak adına TV kanalı da aldı ama Vezir HAZRETLERİ yemedi.
Sürekli zarar eden TV kanalı şimdi çıkış yolu arıyor ve tüm yerel yöneticilerin kapılarını çalmış durumda, grubun yazar çizer takımı, gruba yakın siyasetçiler herkes zararı telafi etmek için yoğun ve hummalı bir uğraş içersine girmiş durumdalar, bakalım zararı kimlerden telafi edecekler. Biz gözlemliyoruz ilerleyen günlerde sizlerle paylaşacağız. Biz dün ne demiş isek ve nasıl bir duruş sergilemiş isek bugün de aynı yerdeyiz, kimse bizim yaptığımız bazı haberler nedeniyle birileri ile ilgili farklı bir duruş sergileyeceğimizi zannetmesin. Biz düşmanımız dahi doğru bir iş yapmış ise yanında oluruz, dostumuz da bir yanlışlık yapsa karşısında oluruz. Başkaları gibi her yerimiz oynamaz, önümüzdeki günlerde zarar eden işletmelerin zararlarını telafi operasyonlarını hep birlikte gözlemlemek üzere kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.