DOĞRULARI KONUŞMAK GEREKİRSE
DOĞRULARI KONUŞMAK GEREKİRSE
Yazmış olduğum köşe yazılarına gelen yorumlara baktığımda bir kısım okurların iktidara vurmadığım veya Ak Partiye yakın durduğum yönünde eleştirileri olduğunu görüyorum, arkadaşların düşüncelerine saygı duyuyorum kendilerince haklı olabilirler ancak şu ana kadar dört yüz civarında mahkemeye girdim bu davaların yüze doksan beşi mübalağasız Ak Partililer olduğu açıkça ortada. Hatta yazdığım yazılarda veya yaptığımız haberlerde eleştiri sınırını aştığımız için ödediğimiz tazminatların büyük bir bölümünü Ak Partililere ödedik, ancak asla bundan rahatsız da değilim zira yazdığım her yazının sonuna kadar arkasındayım, elimde belge, sağlam bilgi veya şahit olmaksızın kimsenin ne haberini yaptım ne de köşeme taşıdım ancak yazdığım köşe yazılarında eleştiri sınırını aştığım gerekçesiyle tazminata hükmetmiştir. Bu detayı verme nedenim bazı okurlarımızın ısrarla Hükümetle ilgili olumsuz yazılar yazmamam yönündeki eleştirileridir, beni tanıyan herkes bilir ki ben yanlış yapan kim olursa olsun asla gözünün yaşına bakmam anında gereğini yaparım. Bununla birlikte benim dünya görüşümün ne olduğu da açıkça ortadadır, kimse ot değil herkesin bir dünya görüşü vardır benim de bir dünya görüşüm olduğuna göre bunun bilinmesinde de en ufak bir sakınca olmadığı kanaatini taşımaktayım.
Bu kadar detaydan sonra gelelim konumuza ben 1981 yılının 12 Eylül gününde Of Merkez Yeni Camii İmam Hatipliği görevine başladığımda tamı tamına 11.00TL maaş alıyordum, tuttuğum evin fiyatı ise 5500TL idi yani aldığım maaşın tam yarısını kiraya vermek zorundaydım. Bu durumda ne yapmam gerektiğini uzun uzadıya düşündüm önce Üniversite sınavlarına girip Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazandım . Bir yıl hem oraya gidip okudum hem de Of da görev yaptım nasıl yaptın derseniz camiide iki İmamdık birimiz 3.5 gün diğerimiz de 3.5 gün görev yapıyorduk diğer arkadaş hafta içi görev yapıp hafta sonu köyüne gitmek istediğinden Cuma, Cumartesi, Pazar ben görev yapıyordum Pazartesi öğlen namazını kıldırıp Erzurum'a gidiyordum. Bir yıldan sonra baktım bu iş böyle olmayacak hem İmamlıktan istifa ettim hem de okulu bırakıp Açık öğretime kayıt oldum ve orayı bitirdim. Ben o günlerde aldığım maaşla geçinemeyeceğimi gördüğümden görevden ayrılmak zorunda kaldım, zira ben para ile Kuran okumaya, Cenaze yıkamaya karşı olduğumdan onu da yapmadım, bu sefer oradan da yan gelirim olmayınca geçim sıkıntısı çekince iş hayatına girmeye karar verdim. Aradan otuz küsur yıl geçti şimdi bakıyorum ki bazı memurlar maaşımız az diye eylem yapıyorlar, iyi güzel de o eylem yapan arkadaşlara sormak lazım eviniz kira mı yoksa sizin mi yüzde doksanı en bizim der peki ne ile aldın derseniz maaşımla aldım der. Kirada oturana sorun ödediği kira maaşının dörtte biridir, peki daha iyi olmasına karşı mısın diye sorarsanız elbette değilim ancak bugün en pahalı evin kirası 600 lira civarında en düşük memur maaşı ise 2500 lira civarında demek ki refah seviyemiz fevkalade yüksek bir durumdayız.
Ak Parti iktidarının yaptığı en güzel icraatlardan birisi de İmamların maaşlarını normal memurlarla aynı seviyeye getirmesi oldu, ben İmamken 11.00TL aldığımda normal bir öğretmen 290.00lira alıyordu neredeyse benim iki katım maaş alıyordu. Şimdi ise İmamlarla öğretmenlerin maaşı eşit gibi, bu da İmamları kimseye muhtaç etmeden, Kuran okuyup para almadan geçinme standardına sokan bir durumdur, kim yaptıysa Allah razı olsun. İmam önderdir bulunduğu toplumun örnek insanıdır ancak cebinde para yoksa, çocuğunu okutmaya, kirasını vermeye aldığı maaş yetmiyorsa topluma ihtiyaç duyup isteyici durumuna düşmek zorunda kalması çok ama çok acı bir durumdu bu durumun düzeltilmesi fevkalade güzel bir gelişmedir. Diğer memurların durumuna gelince onların durumu da İmamlardan farklı değil neredeyse her memurun bir evi bir de arabası var, sokaklarda araçlardan geçilmiyor, bu medeniyetin bir göstergesi değil de nedir. Eskiden bir mahallede bir iki kişinin arabası, telefonu olurdu, onlar da parmakla gösterilirdi, şimdi ise durum tam tersine döndü bir mahallede ya bir evde veya iki evde araç yok diğerlerinin tamamında araç mevcut. Hiç unutmuyorum doksanlı yıllarda Süleyman Demirel seçim vaatlerinde herkes bir ev bir araba anahtarı vaat ediyordu hamdolsun şimdi bu duruma gelindi bu ülke adına sevindirici bir durum.
Satırlarıma son verirken Vezir Hazretlerinin teyzesinin öldüğünü basından öğrenmiş bulunmaktayım, ölen insan öldükten sonra değerli oluyor, sorun Vezir Hazretlerine yılda kaç kez teyzeni ziyaret ederdin ya bir kez ya da hiç diyeceğinden şüphem yok, zira Atakum da oturan annesini dahi yılda bir kez ziyaret etmeyen bir kişi teyzesini ne kadar ziyaret eder ki? Sağ olsun kız kardeşi annesine bakıyor. Allah'tan tüm ölmüşlerimize rahmet dileyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.