Mehmet Ali Coşkuner

Mehmet Ali Coşkuner

ENFLASYONUN KISKACINDAKİ TOPLUM

Enflasyon...

Birçok kişinin yalnızca ekonomi haberlerinde duyduğu, ancak milyonlarca insanın her gün iliklerine kadar hissettiği bir kavram.

Raflardaki fiyat etiketlerinden elektrik faturalarına, pazarlardaki alışveriş torbalarından çocukların okul çantalarına kadar her yerde etkisini gösteriyor.

Enflasyon yalnızca bir ekonomik veri değil, aynı zamanda insanların yaşamlarını şekillendiren, umutlarını törpüleyen ve hayallerini erteleyen bir gerçek.

Karataş ailesinin hikayesi bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Hasan ve Ayşe Karataş, iki çocuklarıyla birlikte büyük bir şehrin kenar mahallesinde yaşam mücadelesi veriyor.

Hasan inşaat işçisi, Ayşe ise bir tekstil atölyesinde çalışıyor.

Ancak enflasyon, bu ailenin hayatını altüst etmiş durumda.

Geçmişte haftalık pazar alışverişlerini rahatlıkla yapabilen Ayşe, artık pazara giderken çocukların isteklerinden kaçınmaya çalışıyor.

Çünkü torbaları eskisi kadar dolu değil.

Hasan, akşamları eve geldiğinde çocuklarına bir şey getirememenin burukluğunu yaşıyor.

Oğulları Ali, geçen hafta “Anne, bu ay süt alamaz mıyız?” diye sorduğunda, Ayşe’nin gözleri dolmuş.

Bu hikaye, yalnızca Karataş ailesinin değil, ülkenin dört bir yanındaki milyonlarca ailenin ortak hikayesi.

Çünkü enflasyon, toplumun en savunmasız kesimlerini hedef alır ve onların hayatlarında derin yaralar açar.

Karataş ailesinin hikayesi bireysel bir örnek olsa da, enflasyonun toplum üzerindeki geniş kapsamlı etkileri görülüyor.

Aile ekonomilerinin çöküşü yaşanıyor.

Artan fiyatlar, ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırıyor.

İnsanlar, mutfak masraflarını karşılamak için borçlanırken, sağlık ve eğitim gibi hayati harcamalarından kısmak zorunda kalıyor.

Gelir eşitsizliği her geçen gün derinleşiyor.

Enflasyon, zenginle yoksul arasındaki uçurumu daha da artırıyor.

Üst gelir grupları yatırımlarla servetlerini koruyabilirken, alt gelir grupları bu şansı bulamıyor.

Psikolojik yıkımlar her geçen gün artıyor.

Ekonomik sıkıntılar, bireylerde stres, kaygı ve tükenmişlik hissi yaratıyor.

Boşanmalar artıyor, çocuklar ailelerin ekonomik yükünün farkında ve genç yaşta çalışmaya başlıyor.

Sosyal gerilimler her ortamda hissedilir hale geldi.

Ekonomik zorluklar, toplumda huzursuzlukları artırıyor.

Protestolar, grevler ve siyasi kutuplaşma sıklaşıyor.

Ancak her kriz, aynı zamanda bir fırsatı da içinde barındırıyor.

Karataş ailesinin annesi Ayşe, mahalledeki kadınlarla bir araya gelip bir dikiş atölyesi kurmuş.

Küçük bir girişim olarak başlayan bu iş, çocukların okul masraflarını karşılayacak kadar gelir sağlamış ve aileye yeniden bir umut olmuş.

Dayanışma, enflasyon gibi ekonomik zorluklarla mücadelede toplumun en büyük gücü olabilir.

Ancak bu yeterli değil.

Siyasi liderler, enflasyonun sadece bir ekonomik veri değil, insan hayatını doğrudan etkileyen bir kriz olduğunu artık anlamalı.

Gelir adaletini sağlayan politikalar, eğitim ve sağlık harcamalarını destekleyen sosyal yardımlar ve uzun vadeli ekonomik reformlar, enflasyonun yarattığı yaraları sarmak için hayati önem taşıyor.

Karataş ailesinin ve milyonlarca insanın yaşadığı zorluklar hepimize şu soruyu soruyor: “Bu düzeni değiştirmek için ben ne yapabilirim?”

Bu soruya cevap aramak, yalnızca bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.

Çünkü enflasyon, yalnızca cebimizi değil, umutlarımızı da etkiliyor.

Ve bir toplumun refahı, en savunmasız üyelerinin ne kadar güvende olduğuyla ölçülür.

Belki de bu soruya verilecek her bir cevap, yeni bir ekonomik hikayenin başlangıcıdır.

Ve unutmayalım, toplum olarak dayanışmayı güçlendirmek, umudu yeşertmenin ilk adımıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Coşkuner Arşivi
SON YAZILAR