ETME BULMA DÜNYASI

                                                ETME BULMA DÜNYASI
      İslam dinini yaşama konusunda zayıf olan insanların en çok kullandığı söz, Allah ne diyor, 'bana her şeyle gelin ama kul hakkı ile gelmeyin' ifadesi olduğunu hepimiz çok iyi biliriz. Evet, kul hakkı çok önemlidir, kulun kuldan alacağını ancak kul affedebilir. Ancak Cenab-ı Hak ister de affedemez mi derseniz, elbette affeder ama bu konudaki yetkiyi kullara bıraktığından, kullar arasındaki alacak verecek işine Cenab-ı Hak karışmaz. Bu durum böyle iken kul Rabbi’ne karşı vazifelerini en iyi bir biçimde yerine getirmekle mükelleftir, aksi halde Allah’a karşı olan kulluk vazifelerini yapmadığı halde kullarla ilişkilerini iyi tutan insanlar affedileceklerini düşünüyor iseler yanılıyorlar. Ayrıca bu konuyu çok istismar edenler olduğunu da unutmamak lazım. Namaz, niyaz, oruç, zekât gibi İslam’ın temel vazifeleri ile işleri olmadığı halde kalkıp bunları önemsemeyerek, Allah bana kul hakkıyla gelmeyin de nasıl gelirseniz gelin dedi, diyenler, ahirette nasıl Rablerine cevap verecekler çok merak ediyorum.
     Kul hakkı elbette çok önemlidir. Bir de elinizdeki yetkiyi kullanarak kul hakkı yemiş iseniz onun cezası daha da çoktur. Bugün bu konuyla ilgili bir örnekleme yapmak istiyorum. Bizim merhum Kayıkçıbaşı’nın başını çektiği, hatta ilk zamanlarda beni de zorla dâhil ettikleri ama daha sonra benim zorlamalarımla ayrıldığım şu Atakum’un sırtlarındaki yüksek binalarla ilgili yaşanan gelişmeleri bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha önceki yazılarımda da bu konuda sizleri bilgilendirmiştim. Orada iki parsel arsa vardı. Parsellerden birisi beş dönüm civarında, diğeri ise on beş dönüm civarındaydı. 2006 veya 2007 yılında satın alınan arsaların tapuları Vezir Hazretleri’nin ve şürekâsının yediemini pozisyonunda olan meşhuur Kabzımal’ın o günkü eşi ve baldızı üzerine yapılmıştı. Düşünebiliyor musunuz, biz o zamanlar en yakında olan insanlar olmamıza rağmen bizim eşlerimize güvenilmemiş, Kabzımal’ın eşine güvenilmişti. Daha da enteresan olan nedir bilir misiniz? Adam tek bir kuruş para ödemeden o arsaya ortak olmuş, ortak olmakla da kalmamış arsanın tapusu yediemin olarak eşinin üzerine yapılmıştı.
    Orada yapılan en büyük hata, arsalardan beş dönümlük olan arsa heyelandı, bizim ilk konuşmamızda o heyelan olan kısım imar yapılırken yüzde kırklık kısmı terk edilerek yollara bırakılacaktı. Ancak bu bizim akıllılar daha sonra onheyelanlı arsayı da imarlı arsaya dâhil etmek suretiyle elli bin lira ödeyen bir kişiye tam dört daire verilme imkânı sağlandı. Daha kısa bir deyimle, elli bin lira veren, bir milyon iki yüz bin liralık daire almış oldu. Nasıl ama yeme de yanında yat değil mi? Bu haksızlığı ve vicdansızlığı yaparken gariban köylülerin arsalarını heyelanlı kısımlara kaydırıp, kendi heyelanlı arsaları ile takas etme cüretini de göstermekten geri kalmadılar. Amma ve lakin yüce Rabbimizin Kur'an-ı Kerim'de buyurduğu “ Ve mekeru ve mekerellah, vellahu hayrulmâkirîn” ayeti celilesini unutmuş olmalılar ki, Allah’ın da bir hesabının olduğunu hesaba katmamışlar…
    Bizim yediemin Kabzımal, Belediye’nin organize ettiği alışveriş merkezinde yöneticilik yaparken, oradaki görevli bayanla işi pişirip eşinden ayrılıyor ve Yunanistan’ın meşhur adalarında görkemli düğünler yaparak evleniyor. Bu evlilik merasimine merhum Kayıkçıbaşı da katılıyor. Bu gelişmenin ardından eski eşinin üzerinde olan arsa, daha önce eşinden aldığı vekâletname kullanılmak suretiyle satılıyor veya kat karşılığı müteahhide veriliyor. Bu arada müteahhitlerimiz de çok tanıdık simalar. birisi Cukkacıbaşı, bir diğeri ise Cemaati Müslimin’in meşhuur liderlerinden Kerestecibaşı kardeş. Arkadaşlarımız aşk ve şevk ile işe koyuluyorlar ama Kabzımal’ın eski eşi Ankara’da güçlü bir hukuk bürosu ile anlaşarak vekâletname ile yapılan satış işleminin geçerli olmadığını, tapunun iptalinin yapılmasını talep ediyor.
   Olayı duyan merhum Kayıkçıbaşı, anında Kabzımalın eski eşini arayıp ona verip veriştiriyor ama Hanımefendi vazgeçmiyor. Bunun üzerine bizim merhum kamuoyundan gizledikleri ilk kalp krizini geçiriyor. Ardından Vezir Hazretleri’nin O’nu kapıya koyması sonucunda ikinci kalp krizini geçirince, kalbi dayanamayıp vefat ediyor. Ancak olay bununla da bitmiyor. Bu kez merhum Kayıkçıbaşı’nın eşi yeniden devreye girip Kabzımal’ın eski eşini tekrar arayıp o da verip veriştiriyor, hatta tehdit etti diyenler var ama  şahit olmadığım için bir şey diyemem. Bu olaylar devam ederken Kabzımal’ın eski eşi tapuya şerh koyuyor, bununla ilgili harçları yatırıyor, aldığım duyumlara göre mahkeme eski eşin lehinde yürüyormuş. Beri taraftan kamuoyundan olayları saklayabilmek için inşaat her ne kadar dursa da dış cephe boyası yapılıyormuş gibi bir hava verilerek olay kamuoyundan gizlenmeye çalışılıyormuş. Tüm bu olan bitenlerden sonra diyorum ki, etme bulma dünyası, kimsenin âhı kimsenin yanında kalmaz. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR