Filistinli güçlüdür
Haklı olan her zaman güçlüdür. Fıtrat kanunu böyledir. Beşeri anlayış, güçlünün haklı olduğunu savunur. Darb-ı mesel hâline gelmiş bir sözde; "üst daima haklıdır özellikle haksız olduğu zaman..." böyle bir kanaat belirtilmektedir. Yaşanan tecrübelerden, güçlünün daima haklı olduğu sonucunu oluşturmuştur. Gücün kaynağı hakikat oluyorsa, elbette ki güçlü haklıdır, haklı olduğu için de güçlüdür. Bu doğru kurulmuş bir denklemdir. Ancak; imkân, makam, mekân, ünvan, pozisyon ve konum nedeniyle güçlü olduğu için haklı olanlar; hormonlu ve köpüklüdür. Onlarınki hak değil güçtür. Gücün etkisiyle haklı görünmektir. Üçüncü dünya ülkelerinde en yaygın haklılık biçimi güce dayalı olanıdır. Demokratik sistemlerde bu durum en asgari düzeydedir. İslâmi anlayıştaysa sıfırdır. Halkı Müslüman olan toplumlardaysa, Müslümanların İslâm tasavvurlarına göre değişmektedir. Bu durum; İslâmın değil, Müslümanın tavrını ve tarzını gösterir. Halkı itikadi açıdan Müslüman olan toplumlarda, ameli ve ahlâki açıdan İslami kabullerle örtüşmeyen bir çok davranış vardır. İnsan olmanın beşeri zaafları, itikadi açıdan Müslüman olanlarda ahlaki sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu olumsuzluklara rağmen, Müslüman toplumlarda haklı olan güçlüdür. Haklı olan onurludur. Haklı olan vicdanen huzurludur.
"Güçlü mü haklıdır, haklı mı güçlüdür ?" konusu Müslümanın gündemi değildir. Müslüman; hukukî sonuçlarla elde edemediği hakkını ahirette alacağına inanır. Gerek maddi, gerekse onursal hak ihlallerinin dünyada iade ve izale edilmemesi halinde ahiret sermayesi olacağı Peygamberi bir mesajla bildirilmiştir. Bu nedenle de Müslüman haksızlık yap(a)maz, kendisine yapılan haksızlık dünyada telâfi edilmezse, o hakkın ahiret sermayesine dönüşeceğini bildiği için de huzursuz olmaz. Güçlünün, gücünden dolayı haksızlığını örtüp, güçsüz olanın hakkını ihlâl etmesi büyük günahlardandır. Bunu yapan; hem ahirette bu günahın sonucunu görecek, hem de bir vesile dünyada haklıyken güçsüz olduğu için haksız muamelesi görmenin ne olduğunu yaşayarak görecektir. Tarihi süreçte bu konuyu teyit eden bir çok insani tecrübeler görülmüşdür.
Güçlü pençeleri olup, ormanların kralı ünvanına sahip "Arslan"ların zaman zaman açlıktan öldüğü görülmüştür. Güçsüz olarak bilinen "Karıncalar"ın da, ölmüş Arslanların etini yiyerek yarşadıklarına tüm canlılar zaman zaman şahit olmuştur. Her şeyi takdir eden kainatın sahibi yüce Allah'tır. Kimin; kime yem olacağına Allah c.c. karar vermektedir. Böylece; güçlülerin etinden, güçsüzlerin istifade ettiğini, hem güçsüzler hem güçlüler görmektedir. Asl olan; sahip olunan sorumluluğun hakkını vermektir. Herkes ilahi imtihanın muhatabıdır. İmtihanın sonucunu; fırsat sahibi olmak değil, "Emr olunduğu gibi yaşamak" belirler. Haklı olan her zaman güçlüdür. Haklılığını gücüne borçlu olanlar da her zaman haksızdır ve de güçsüzdür. Çaresizlik, güçsüzlüktür. Haksızlığını gücüyle örtmeye çalışmak tam olarak da çaresizliğin pratik hâlidir.
Güçsüzler; gemi yürürken, diş sesleri duyulan fareler gibi hep ön safta görünürler. Gemi su almaya başlayınca da, aynı fareler gibi; ya saf değiştirerek arkaya geçerler, ya da fırsat bulurlarsa gemiyi terk edenlerdir. Müslüman için haklı olmak ve haklı ölmek bir onurdur. Onursuz yaşamaktansa onurlu ölümü tercih etmek Müslüman tavrıdır. Her ne kadar ölüm bir ilahi takdir konusu olsa da Müslüman ölümü onursuzluğa tercih edecek bir vakara sahiptir. "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözü, hak aramamanın şeytani bir tavır olduğunu anlatmak için söylenmiştir. Haklının; gücün karşısında ezilmesi kabul edilebilir ama eğilmesi asla kabul edilemez. Gücünü, haklılık sermayesine dönüştüren haksızlar; zalimdirler. Zalimin gücü; mazlumun Rabbı olan Allah'ın adaleti karşısında köpüktür. Zalim ve gücü; Allah'ın adaleti önünde erimeye ve yok olmaya mahkumdur.
Pozisyonun verdiği fırsatı haksızlığa dönüştürenler de zalimdir. Hak uğruna kullanılmayan tüm güç ve sonuçları; zulmün türevleridir ki, yok olmaya mahkumdurlar. Haklı olup güçsüze düşen; güçlü olduğunun farkında olmalıdır. Haklının yardımcısı yüce Allah'tır. Yardımcısı Allah olan her zaman ve her yerde güçlüdür. Haklı olan güçlüdür. Gücüyle haksızlığını örten de güçsüzdür. Ahirete kalan hak iade ve izaleleri; haksızlığa uğrayan için cennet sermayesi, haksızlığını gücüyle örtenler için de cehennem sermayesi olacaktır.
Filistinli kardeşlerimiz haklıdır, bu nedenle de; güçlüdürler. Mücadele sonucunda kaybetseler de; kazanan onlardır. Ahireti dünyada kazandıran4en güzel amel; cihattır. Filistinli kardeşlerimizin yaptığı da; doğuştan sahip oldukları haklarını korumak için cihattır. Allah yolunda yapılan cihatla eş değer olan bu mücadele; Filistinli kardeşlerimizin cennet sermayesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.