GAFLET İÇİNDE YAŞAMAK

 

İnsan doğar, büyür ve ölür. Kural böyledir. Doğduğunda bilinen tek konu bir gün öleceğidir. Doğumla ölüm arasındaki sürenin ne kadar olduğunu sadece Yaratan bilir. Bu aranın nasıl doldurulması gerektiğini de Allah c.c. bildirmiştir. Ancak, insan; ömrünün süresinde her hangi bir takdir yetkisine sahip değilken, ömrünü nasıl geçirmesi gerektiğinden irade sahibidir.

Hayat insan merkezli, insan zaman merkezli yaşar. İnsanın hayatının sınırlarını, “zaman” belirler. Kendisinin bilmediği ama Yaratan tarafından sınırları belirlenmiş olan insan ömrünün içi de ibadetlerle bölümlere ayrılmış, böylece de zaman merkezli bir hayat yaşaması sağlanmıştır. İnsanın yapmakla yükümlü olduğu ibadetler de zaman tespitlidir. Böylece insan yaşadığının farkında olacak, zamanın kıymetini bilecek ve ibadetlerle, güzel amellerle zamanın içini dolduracaktır. Yani ömrünü güzel amellerle şekillendirecektir.

Zaman; insana emanet edilen kutsallardandır. Zira insanın ahiret hayatının sermayesi, kendisine dünyada emanet edilen zamanın nasıl değerlendirildiğine bağlıdır. Böylesi önemli olan bir değerin, insanlar tarafından gaflet içinde geçirildiği de bir hakikattir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu hakikati, “İnsan oğlunun zamanın kıymetini bilmediği” mesajıyla açıklamaktadır.  “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz” buyuran Peygamberimiz;  “Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, ihtiyarlık gelmeden önce genciğin, meşguliyet gelmeden önce de zamanın kıymetinin” bilinmesini tavsiye etmiştir.

Eğer bir konuda ilahi veya Peygamberi uyarı ve tavsiye varsa, ya o konularda tespit edilen bir kusur vardır veya o konular insanın zaafları içerisinde yer alır. Zamanın gaflette geçirilmesi hem Peygamberimizin yaşayarak müşahede ettiği konu başlıklarından, hem de insanoğlunun zaaflarının ilahi bilgi ile bilinmesindendir.  Peygamberimiz, zamanın kıymetli olduğunu ve gaflet içinde geçirildiğini bildirdiğine göre, Müslüman bu konuda hassasiyet göstermelidir. Kıymetli olan bu değerli ömrün kareleri, değerli olan iş ve işlemlerle doldurulmalıdır. Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah çeşitli yerlerde, önemli konuları bildirirken zamana yemin etmiştir. Bu da, zamanın ne kadar önemli olduğunu anlamaya yetecektir.

Ahirete göç edildiğinde, kabirde başlamak üzere, özellikle de mahşeri sorgulamada; ömrün nerede ve nasıl geçirildiği ilk sorulardan olacaktır. Peygamberimizin bu konudaki mesajına göre, söz konusu bu iki soruyu başarıyla veren Kul’ların sorgulaması rahat olacaktır. Fatır suresi 37. Ayette bildirildiğine göre, ahiret hayatında durumu iyi olmayanların tekrar dünyaya gelip iyi amel yapmayı  arzu edecekler ve bu taleplerini Yaratana arz edeceklerdir. Bu arzu ve talebin Kur’ani bir mesaj olarak insanlara bildirilmesi, ömrün ne kadar gaflette geçirildiğini ve zamanın ne kadar hoyratça harcandığını anlatmaya yetecektir.

Boşa geçen zaman bir daha geri gelmez, telafisi imkansızlar arasında er alır. Zamanın doğru ve iyi değerlendirilmesi de; faydalı söz, iş, eylem ve fiillerle olur. İnsanın söylediği söz ve yaptığı eylem; ya kendisine ya diğer insanlara ya da canlılara faydalı olmalıdır ki zaman doğru ve güzel değerlendirilmiş olsun. Hastane ve hapishanelerin ziyaret edilmesi zamanın ne kadar önemli olduğunu pratik olarak anlatacaktır. Zamanının amiri olan insan, ömrünü faydalı işlerle geçirmeli, gaflette olmamalıdır. Ebedi alemin sermayesi fani alemin zamanına bağlıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR