MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ
İnsan ya inandığı gibi yaşayacak ya da yaşadıklarının Din olmadığını bilecek, aksi halde yaşadıklarını Din zannedip sapıtır gider, haa Dini inanışı olmayanlar ne olacak derseniz onların temel dayanak noktalarının ne olduğuna bakarak karar vermek lazım. Şayet Ateist iseler söylenecek bir şey yok, onlara her şey serbest, Hıristiyan veya Yahudi iseler Tevrata ve İncile göre hareket etmek zorundalar, semavi Dinlere değil de diğer batıl Dinlere mensup olanlara gelince onlar da İneklere tapsınlar, Rüzgar Tanrılarına, Aşk Tanrılarına veya Zeuslara tapsınlar ama şayet Müslüman iseler o zaman Müslümanlığın gereği neyse onu yaşamak zorunda olduklarını unutmasınlar. Bu detayı neden verme gereği duydun derseniz dün yaşadığım iki olay bu detayı vermeme neden oldu, olaylardan ilki bir arkadaşımla Cumadan sonra buluşmak üzere sözleştik, ardından da MÜSİAD Başkanı Haluk Tan ile saat iki buçukta Müsiad yönetimi ile randevumuz vardı, bu iki arkadaşın da randevularına sadık kalmamaları nedeniyle dünkü tüm programlarım alt üst oldu.
Hayatımın hiç bir döneminde kibirli adamları sevmediğim gibi kibirlenmemek için elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım, şu anda iki tavuk çiftliği, matbaa, yurt, inşaat ve gazete olmak üzere tam altı tane ayrı işyeri ile uğraşmak zorundayım. Ama söz veripte yerine getirmediğim tek bir tane dahi randevum olmamıştır, şayet randevuma sadık kalamayacak mazeretim olmuş ise önceden arayıp mazeretimi bildirir özür dilerim. Merhum Akif bir arkadaşı ile bir yerde buluşmak üzere sözleşmiş, sözleştikleri gün ve saatte Akif randevu yerine gelmiş ama arkadaşı gelmemiş, Akif sırılsıklam ıslanıncaya dek bekledikten sonra oradan ayrılmış. Merhum üç gün boyunca buluşma yerine gidip aynı şeyi tekrar etmiş arkadaşı ise üçüncü gün verdiği sözü hatırlayıp buluşma yerine gelince Akif ona çok sert çıkışta bulunup Müslüman verdiği sözde durur, sözünde durmamak münafıklığın alametidir ben burada üç gün boyunca seni bekledim der.
Altı tane iş yerini karınca kararınca yönetmeye çalışmama rağmen önceki gün arayıp MÜSİAD adına randevu talep eden Haluk Tan’a dün saat 14.30 buluşabileceğimizi söyledim, ardından dün sabah bir arkadaşla Cumadan sonra saat 13.30 gibi randevulaştık, Cumadan çıkar çıkmaz başka bir arkadaş arayıp yanıma gelmek istediğini görüşmesi gereken bir konu olduğunu söyleyince hayır olmaz benim şimdi randevum var seninle görüşemem ancak yarın görüşebiliriz dedim ve onu reddettim. Saat 13.30 gelmesi gereken arkadaş saatinde gelmeyince arayıp sordum adam pişkin, pişkin misafirim var abi demesin mi? Öbür adamı reddetmeme mi yanarsın. Yoksa yarın boş olan saatini o adama randevu verip başka işleri aksatmana mı yanarsın, yoksa verilen söze sadık kalınmamasına mı yanarsın. Aradaki bir saatlik vaktimi ofisteki arşivleri temizlemekle geçirip MÜSİAD heyetinin gelme vaktini doldurunca saat 14.30 MÜSİAD heyetinin gelmediğini görünce 15 dakika daha bekleyip çıktım gittim anne babamın ihtiyaçlarını görmeye, saat tam 15.00 de Haluk Tan aradı, sinirimden telefonu açmadım, bir kaç kez aradıktan sonra bu kez mesaj yazdı mesajda aynen şunu diyor ağabey Devgerişte bir cenaze vardı oraya katıldım ondan geç kaldım. Nasıl ama yemede yanında yat dimi, sen randevu ver, ama köyünde bir cenaze çıkınca anında oraya git. Beni veya Denge gazetesini arayıpta gelemeyecek mazeretini dahi beyan etme gereği duyma. Ne de olsa birisi Devgerişteki hemşehri, diğeri Oflu Adnan o kadar olacak dimi!...
İşimin üzücü tarafı nedir bilir misiniz biz Müslümanlar İslam Dinine inanıyoruz ama Din bizim için FÖTR şapkanın ötesine gitmemiş, sadece baş tacı olmuş, yaşam biçimimizle uzaktan yakından ilgisi olmayan ilahi bir kitap olarak raflarda yerini alan bir eşyanın ötesine gidememiştir. Oysaki o kitap sözünde durmayı emreder, vaadinden dönmenin cezasını anlatır, ırkçılığı yasaklar, kibirlenmeyi yasaklar. Kibirlenmek deyince bu insanlar hiç bir işe yaramayan basit bir STK’nın başına geçince kendilerini mal bulmuş mağribi gibi sanmaları da hayret verici bir şey. Her ne hikmetse şu MÜSİAD denen dernek kuruldu kurulalı yıldızlarımız barışmadı İhsan Şahin’le başlayan süreçten Mustafa Demir’in Başkanlığı süresinceye dek yıldızlarımız barışmamıştı, daha sonraki süreçte de Aktürk kardeşlerin hegomanyası’nda olan dönemlerde de hiç bir ilişkimiz olmadı veya olamadı belki Haluk Tan döneminde düzelme ihtimali vardı ama o da dün itibarı ile bitti Allah benden uzak eylesin kime yakın eylerse eylesin benim işim olmaz, zaten bugüne dek kimsenin de yaralı parmağına merhem olmamış bir derneğin ötesine gidememiş bir STK MÜSİAD’la işim olmaz ama benim üzüldüğüm sadece şudur Müslüman söz verince sözünde durmalı öyle değil mi? Bir sonraki yazıda Tranocirisin şifrelerinde görüşmek üzere kalın sağlıcakla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.