GÖSTERİŞ VE ŞEKİLCİLİK
Günümüzüz müslüman topluluklarında gösterişe ve şekilciliğe çok büyük merak var olduğu görülmektedir. Konunun esası ile değil de gereksiz taraflarıyla ilgilenir hale gelindi. Cevherle değil de cürufuyla, sel ile değil de üzerinde oluşturduğu köpüğüyle, insanın ruhu ile değil de dış görünüşüyle, giyimi-kuşamıyla, boyu ve teniyle, evi ve arabasıyla ilgileniyoruz.
Bu bakış açısı her alana yansımış vaziyettedir. Namazın özüyle değil de şekli üzerinde kafa yoruyoruz. Hal böyle olunca bir iktidar, ibadetler üzerinde şekilsel olarak katkı sağladığında yapılanları büyuk bir reform olarak görebilmekteyiz. En çok istismar edilen konu "türban" konusudur meselâ. Yarım asırdır bu konu gündemimizin ilk sıralarında yer almaktadır. Büyük mücadele sonucunda başörtülü milletvekili, vali, genel müdür, hakim ve savcılarımız var artık. Ne güzel! değil mi?
Savcılık ve hakimlik koltuğunda oturanlar adalet kriterlerine uygun karar veriyorlar mı? Başörtülü vekilimiz "LGPT kırmızı çizgimizdir" diyor mu demiyor mu? mesela. Mesele, başörtülü komisyon üyelerimiz önlerine oturtulan KPSS sınavına girmiş memur adaylarımız karşısında "bizden değildir" diyerekten düşük puan veriyorlar mı vermiyorlar mı? meselesidir.
Erbakan MGK'sında ter dökmüştü mesalâ. Neden ter döktüğünü pek soran yok. Sadece dökülen tere odaklandık. Ecevit Amerikan başkanının yanında korkak ve bezgin duruşu ile gündemde tutulmuş meselâ. Amerika'nın Irak'a saldırma isteğine şiddetle karşıydı ondan koltuktan indirildi konusunu pek konuşan yok meselâ. Filân lider duruşu ve oturuşuyla göz kamaştırıyor. Bakanın diksiyonu çok iyi, çok akıcı konuşuyor. Filân hoca efendi; güzel vaaz eder, ya da muazzam Kur'an okur, filân politikacı hiç lâf altında kalmaz vs. Özde bunlar hep şekilciliğe işarettir. Hiç birisi cep doldurmaz, karın doyurmaz. Yaralarımızı sarmaz, dertlerimize. deva, hastalıklarımıza şifa olmaz. Olsa olsa pansumani tetbirler olur.
Dediğim gibi maddenin esasını bırakmısız cürufuyla uğraşıyoruz. Meyvenin özünü atmışız kabuğuyla ilgileniyoruz. İnsanın beynini bırakmışız, şapkasıyla, fesiyle, tütbanıyla uğraşmışız yıllarca ve aynı minval üzere yola devam ediyoruz. Kur'an'ın hayati konularını bırakmışız, harflerin mahreçleriyle uğraşmışız. İbadetlerin, başta kendimize ve daha sonra insanlığa verdiği kulluk mesajını bırakmışız, ibadetin görüntüsüyle meşgul olmuşuz. Namazın fiziksel ve şekilsel yanıyla ilgilenmişiz.
Konunun özünü yakalamadıktan sonra başarıya ulaşmak mümkün değildir. Her şey için bu kural geçerlidir. Modern eğitimin üzerinde durduğu en önemli konu çocuklara düşünebilmeyi,keşfetmeyi, akletmeyi, ucatçı olmayı öğretmektir. Ezbercilikten uzak durmaktır. Bir başkasının demek istediğini anla. Onun anlattığı kelimeleri ezberleyerek anlatma. Ezber için zaman harcama. Olayı kavrarsan sen de en az onun kadar güzel anlatacaksın zaten. Ezbere ayıracak olduğun vakti anlamaya ayırırsan daha çok şey öğrenirsin. Gelismiş ülkeler eğitim ve öğretimlerini bu minval üzere kurgulamışlar. Onun için güçlü ve teknolojinin öncüsü oluyorlar
Şekilcilik ve gösterişten dem vurmaya ve sakıncalarına işaret etmeye çalıştım. Bu noktada bir hususa daha dikkat etmek istiyorum.Gelişen teknoloji ile beraber, sosyal medyayı kullanabilme ucuzluğu bizi gösterişe yöneltti. Bir ürün ortaya koyma yok. Gezilerden videolar ve manzaralar çek at. Aha sana paylaşım. Bu bağlamda çok gereksiz paylaşımlarda bulunuyoruz. Ben şahsen bir ürün ortaya koymadan kolay kolay bir şey paylaşmam. Paylaşmaya çalıştıklarım topluma fayda sağlıyorsa paylaşıyorum. Gösterişe dönük ve gereksiz paylaşımlardan kesinlikle uzak durulmalıdır. Başkasından edindiğimiz faydalı bilgileri paylaşmakta bir beis yoktur.
Şunu söyleyebilirim: İşin özüyle değil de cürufuyla uğraşanlar gösterişe meraklı olurlar. Programıın içini dolduramayanlar dışını doldurmaya çalışırlar. Vitrini zenginleştirirler. İçi boş teneke, dışı süslü püslü ve göz kamaştırıcı olan varlıklar albenisi çoktur. Kalitesiz malın reklâmı çoksa yığınlar alır, kaliteli malın reklâmı yoksa, özüyle duruyor ve vitrini cezbedici değilse elde kalır. Toplumumuzda nice kahramanlar gösterişten uzak, çekimser olduklarından öyle eriyip gitmektedirler. Cesur cahiller cesaretsiz bilginleri yönetiyorlar. Görüyorsunuz konu nereden nereye evrilmektedir.
Sözde sanatçı iki şarkı ezberler, vitrini iyi doldurur, reklâmcıları da çoksa medyatik olur. Toplum ona taparcasına yönelir. Diğer taraftan bir çocuk yıllarca çalışarak hafız olur, lâkin üç beş kişi tanımaz, toplumun hiç haberi olmaz. İşin özünü ve mahiyetini bırakıp şekilciliğe önem verir hale geldiğimizden çağdaş ülkelerden çok geri kaldık. Derhal işin özüne dönmeliyiz. Süslemelerden, pofpoflamalardan kaçınmalıyız. Yapılan yanlış işleri iyi ve süslü gibi göstermek şeytanın özelliklerindendir. “Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti: ‘Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım.” (Enfal, 8/48).
Selâm ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.