GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN
Dün yine savcılıktaydım, dört tane dosya vardı, dosyalardan ikisi sevgili kayınçomun, birisi Ali Efendi Hazretlerinin, bir diğeri ise ismini dahi bu satırlarda anmaya gerek duymadığım şerefsizin biri. Mahkemeye, savcılığa, emniyete gitmek bizim için eskiden çok zor ve sevimsiz bir durum idi, ancak şimdi durum öyle değil, savcılığa gitmediğim zaman rahatsız olmaya başladım. Zira savcılık ve mahkemeler hepimize gerekli olan kurumlar olduklarından yetkililer önlerine giden evrağa göre karar verirler. Eskiden tüm duruşmalara avukatımla birlikte girerken şimdi savcılık soruşturmalarının tamamına yakınını kendim tek başına ifade vermek suretiyle takip ediyorum.
Avukat sizin yazdığınız yazının, yaptığınız haberin detaylarını, arka planını, neden yaptığınızı nereden bilebilir, olayı önce avukata anlatacaksınız ardından o da savcıya veya hakime anlatacak iki kez iş yapmamak için bizzat kendim ifade vermeyi tercih ediyorum. Hangi işi yaparsanız yapın, işinizi bilerek yapmıyorsanız veya ezbere yapıyorsanız ondan sonuç alma şansınız yoktur. Bu nedenle soruşturma, savunma, iddianame gibi kavramların içeriğini çok iyi öğrendiğimden haberi yaparken dayanağımı ona göre yapıyorum.
Hangi şartlarda olursa olsun yaptığım haberlerden, yazdığım köşe yazılarından asla rahatsız değilim, benim için önemli olan kamu vicdanı ve vicdanen rahat olmaktır. Adliyenin vereceği ceza işin dünyevi boyutudur, önemli olan uhrevi boyutundan sorumlu olacağımız işleri yapmamaktır. Allah'a şükürler olsun ki çok sansasyonel haberler yapmış olmamıza rağmen bu güne kadar vicdanen rahatsız olacağımız hiç bir haberlerin altına imza atmadık. Kaldı ki biz bir hata yaptığımızda ondan geriye dönmenin veya muhatabından özür dilemenin erdemlik olduğu inancındayız. Geçtiğimiz Pazar günü yayınlamış olduğum mektup bunun delilidir. Mektubu yazan arkadaşımız duygularını o kadar samimi ifade etmiş ki içim eridi, böyle bir düşünceye sahip olan insan şayet dediklerinde samimi ise ona şapka çıkarılır.
Gelelim asıl konumuza işin doğrusunu ararsanız adamların cesaretine hayran kaldım desem yeridir. Birisi nakliye işinde ortağına yapmadığını koymamış, adam beni hortumladı diye mahkemeye verip, yaklaşık 500 milyar para almış, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tuz ihalesini almış işi şartnamesine uygun yapmadığı için ihale feshedilip iki yıl kamu kuruluşlarında ihaleye girme yasağı almış, daha neler neler. Azot'un nakliye ihalesinde olup bitenleri zamanı geldiğinde anlattığımda ağzınız açık kalacak. Bir diğerinin babası piyasaya 85 daire, 30 dükkan satmış ama yıllardır adamların dairelerini teslim etmemiş. Kendisi babasının işlerinin bir kısmını üzerine almasına rağmen taahhütlerinin hiç birisini yerine getirmemiş. Yurt dışından Samsun'a gelip daire satın alanların teslim edilmeyen daireleri ile ilgili kimlerin devrede olduğu ortada, babası yaptığı işler yüzünden Samsun'u terk etmek zorunda kaldı.
Yaşanan bu olayların tamamı yasal evraklara dayanmış olmasına rağmen adamların hala daha mahkemeye gidip, biz yapmadık, yok böyle bir şey bu haber yalan haber diyebilmeleri gerçekten takdire şayan bir durum!.. Biz bunların yaptığını yapmış olsak bırakın bir yerlere talip olmak bu şehri terk edip, giderdik. O kadar hassas davranmamıza rağmen adamlar başımıza bir Samsunspor belası sardılar hala daha işin içerisinden tam anlamı ile çıkabilmiş değiliz. Merhum İsmet İnönü ne kadar güzel söylemiş.
İnsanlar yaptıklarından utansalardı zaten yapmazlardı, demek ki yaptıkları işten rahatsızlık duymuyorlar ki haklı imiş gibi kendilerini savunuyorlar. Organize sanayi bölgesindeki liman girişinde Köktaşlar yazılı vinçi çoğunuz görmüşsünüzdür bir arkadaşım liman yetkilisine gidip oraya kendinin de vinç koymak istediğini söylemiş. Liman yetkilisi sen delirdin mi orası kamuya ait bir yer oraya vinç konur mu deyince arkadaşım demiş ki iyi güzel de orada bulunan vinç yasal mı? Bunun üzerine yetkili arkadaş demiş ki kardeşim sen de AK Parti İl Başkanlığı yapmış olsaydın oraya vinç koyardın. Demek ki bu memlekette yasal olmayan pek çok şey siyasi gücünüz olunca yasal hale geliyor. Sizin anlayacağınız ağlanacak halimize gülüyoruz, olay bundan ibaret vesselam. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.