Halk Size Neden Gelsin
Yazdığım yazılara yorum yapan bir sevgili okur; şehri ne zaman terk edeceğimi merakla beklediğini, bu şehrin benden bıktığını, kendisinin de benim şehri terk etmemi çok arzu ettiğini yazmış. Ben de bu sevgili okurumuzun birazcık rahatlaması için şehri yine terk ettim. Bu sevgili okurum belki benim yokluğumda rahat eder diye kendimi zaman, zaman feda ediyorum. Yorumu yazan okurumuz bayan adı kullanmış, ancak bayan olmadığı belli. Zaten benim şehri terk etmemi isteyenler bayanlar olmaz. Olsa, olsa bizi hapishaneye göndermek için hayli uğraş verip, bizden kurtulmak isteyen siyasetçiler olur. Ben de kim olduğunu zaten biliyorum. Ancak gerçek adını yazarak gazete köşesine koymuyorum. Zaten insanlar yeterince nefret etmiş bu arkadaşımızdan; ona olan nefretin daha fazla çoğalmasına gerek duymuyorum.
Gelelim Ak Partili milletvekillerinin halk günleri için gazetelere boy, boy ilanlar verip, halkın katılımını temin etmek için hayli uğraş vermelerine. Bu konuda birileri katılımın iyi olması için bazı özel arkadaşlarını arayarak katılmalarını rica etmiş, ancak yinede insanlar ilgi göstermemiş. Aslında yöneticilik yapan insanların bazı gerçekleri görüp, rezil olmaktan kurtarmak için bazı tedbirleri almaları gerekirdi, ama maalesef o siyasi feraset ve yöneticilik formasyonları olmadığından bu tür hataları yapmaları doğaldır. Geçtiğimiz hafta avukat bir arkadaşımızın düğün merasimine katılan milletvekilleri salondan ayrılacakları zaman, düğünü yöneten arkadaşımız milletvekillerinin ayrılacağını anons ederek, davetlilerden alkış istemesine rağmen, bir Allah'ın kulu alkışlamamış, milletvekilleri sessiz, sedasız, düğünü terk etmek zorunda kalmışlar. Aklıselim insanlar bu olayı iyi okumuş olmalılar ki, geçtiğimiz hafta fısıltı gazetesinin gündemi bu konu idi. Ben o düğüne katılamamıştım, ancak katılan arkadaşlar üzerinde durdukları konu buydu. Yani sizin anlayacağınız bu konunun önemi düğünün öneminin önüne geçmiş. Bu olayı gündeme getirme nedenim toplumun seçilmişlere bakışını anlatmaktır. Bunu seçilmiş arkadaşlarımızın da görmeleri gerekir. Aksi halde bu tür hoş olmayan manzaralarla sık, sık karşılaşmak zorunda kalacaklarını unutmasınlar.
Peki, insanlar neden halk günlerine ilgi göstermiyorlar derseniz, bu olayı birazcık irdeleyelim; Eskiden insanlarımız milletvekili, Belediye Başkanı, Vali veya üst düzey bir bürokratı gördüklerinde, ona hem saygı gösterirler hem de ilgi duyarlardı ve bu insanlardan beklentileri olurdu. Seçilmişler de halkın sorunlarına çözüm bulmak için ellerinden geleni yapar, sorunların bir kısmını çözer, çözemedikleri için insanları arayıp, sorunu neden çözemediklerinin bilgisini verirlerdi. Sorunu çözülen de, çözülmeyen de mutlu olurdu. Şimdiki vekillerimize bir bakın; hangisi kimin ne sorununa çözüm bulmuş? Bırakın çözüm bulmayı insanları kendileri dinleyip, sorunlarına çözüm getirmek yerine yanlarında gezdirdikleri danışmanları veya kankalarına talimat verip, konuyla ilgilenmelerini söyleyip, işi halletmiş olduklarını sanıyorlar ve toplumun da bunu yuttuğunu sanıyorlar. Bu toplum danışmanları veya yanlarında gezdirdikleri insanları seçmedi. Kendilerini seçti. Sorunları çözme görevi de bizzat kendilerinindir. İnsanımızın en büyük sorununun iş ve aş sorunu olduğu bir gerçek. Bu konuda yapılması gereken ise yatırımdır. Milletvekillerinin yapması gereken de bu yatırımları şehirlerine kaydırmaktır. İnsanlar partiye gidip vekillerin tafrasını dinlemeye tahammülü kalmadı. İnsanlar iş istiyor, aş istiyor, çocuklarına gelecek istiyor. Bunun yeri parti teşkilatında sohbet değil, şehrimize yatırımın gelmesi için Ankara"dan bire bir işleri takip etmektir.
Şimdi size soruyorum? Son on yıl içerisinde şehrimizde parlamenter seçilen arkadaşlarımızdan hangisi çıkıp, diyebilir ki: Seçilmiş olduğum dönem içerisinde, şehrimize gelen şu yatırımda benim de imzam var veya Şehrimize şu yatırımı getirdim, şu kadar insanın işsizlikten kurtulmasına vesile oldum, bu kadar insan sayemde ekmek yiyor. Seversiniz veya sevmezsiniz beni hiç ilgilendirmez ama, Hüseyin Özalp"in seçildiği dönemlerde bu şehre Azot, Bakır fabrikaları yapıldı. Yine onun döneminde Üniversite kuruldu. Sizin anlayacağınız şehrimizdeki büyük yatırımlar onun döneminde oldu. Diyelim ki bunların döneminde bu denli yatırımlar yapılmadı, bari toplumun gönlünü alacak projeler yapıp, insanları ziyaret edip, gönüllerini alsalardı, onu da yapmadılar. Bu konuda en mükemmel örnek Adem Yıldız"dır. Adam belki yatırım yapamadı ama sokakta önüne gelen insanları öptü, evlerine, iş yerlerine gitti, çaylarını içti, gönüllerini aldı. Şimdiki vekillerimizden Haluk Koç hoca Ankara"ya gidip hastası olan herkese kucağını açtı. İşiyle ilgilendi, duasını aldı. Suat Binici de iyi bir halk adamı olduğunu ispat etti, insanlara yukarıdan aşağı bakmadı. Ak Partili vekillerden Fatih Öztürk, bürokrasiden gelmiş olmasına rağmen bu konuda elinden geleni yapmaya çalışıyor, diğer vekillerimiz hem biri birlerine, hem de topluma hava atma peşindeler. İki yıl sonra olup, biteceklerden haberleri yok, ayakları yere basmıyor, ama olsun nice siyasetçiler onlar gibi ayakları yere basmıyordu. Ne zamanki sokakta kaldılar o zaman ayakları yere bastı. Onların ayakları da basar. Hem öyle basar ki oturdukları yerden bir daha kalkamazlar. Bu toplum oylarını onlara değil, Başbakan"a verdi. Unutmasınlar ki, yine listelerde onlar olursa onları bu kez Başbakan"da kurtaramayacaktır. İyi haftalar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.