Hırsla kalkan zararla oturur
Her zaman söylediğim, 'siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır', sözünü tekrar ederek yazıma başlamak istiyorum.
Nedenine gelince. Son zamanlarda parti içi muhalefetlerin bir takım oluşumlara girdiğini gördüğümden, eski günlerim aklıma geldi. Efendim 'taban bizi istiyor, halkın teveccühü doğrultusunda hareket etmek gerek' gibi söylemler, partilerin genel politikaları olabilir. Ancak parti içi hizipleşmede veya genel merkezin yaptığı atamalara karşı bu tip uygulamalara gitmek çok yanlış olduğu gibi bir o kadar da çocuksu hareketler olduğunu unutmamak gerek.
Birkaç gün önce gazetelerin birinde okudum. CHP'nin yaptığı atamalardan rahatsız olan bazı eski parti yöneticileri CHP' yi Sevenler Derneği adı altında örgütlenmişler. Ses getirecek bir sivil toplum örgütü olmayı amaçlayan bu arkadaşlarımız, birilerine seslerini duyuracaklarmış.
Hiç unutmuyorum; 1999 seçimlerinde Refah Partisi'nin aday göstermediği Sayın Ahmet Okuyucu bey ile birlikte siyaset yapıyorduk. Ahmet beyi aday göstermeyen Refah Partisi'ne kızıp, o günkü adı DTP olan Hüsamettin Cindoruk"un genel başkanlık ettiği 'Şemsiye' amblemli partiden Sayın Okuyucu'yu aday gösterdik. Ve seçimde 7980 oy alarak seçimi kaybettik.
Aslında aldığımız oy küçümsenecek bir oy değildi, ancak aldığınız oy ne olursa olsun kazanamadıktan sonra bir şey ifade etmiyor. Bizim gayemiz bizi aday yapmayan Refah Partisi'ne ders vermekti. Dediğimizi de yaptık 4 alt belde ile Büyükşehir Belediyesi'ni sayemizde Refah Partisi kaybetti. Peki, biz ne kazandık?
Hırsımızın galibiyetini kazandık. Yani yıkım ekibi olduk ve yıktık. Peki, seçime girmeseydik ne olacaktı? Refah Partisi, İlkadım beldesini alacakt. muhtemelen, O hava ile Büyükşehir Belediye seçimini de alabilecekti. Peki, biz kaybettikte kimin kazancı oldu? Nemci Akkoyunlu Bey İlkadım Belediye Başkanı oldu. Yani sizin anlayacağınız ne bizim karımız oldu, ne de Refah Partisi'nin.
Daha sonra AK Parti kurulurken de bizim bu yaptığımız aleyhimizde referans olup, parti genel merkezi bizlere görev vermedi. Halbuki hiç sesimizi çıkartmayıp, köşemize çekilip, mağdur rollerini oynasaydık çok daha yararlı olacaktı. Ve AK Parti kurulurken mağdur edilen taraf olduğumuzdan ilk görev bize teklif edilebilecekti.
Şimdi de AK Parti'de benzer bir durum söz konusu. Yapılan ilçe atamalarında 10 beldeden sorumlu olan eski merkez ilçe başkanı arkadaşımıza herhangi bir görev verilmemesinin kendisini rencide ettiği bir gerçektir. Arkadaşımızın mağdur oluşunda hemen hemen herkes hemfikirdir. Ancak ilan edilen kongre takviminin yerel seçimler sonrasına ertelenmesi bence doğru bir karardır. Çünkü yerel seçimler öncesi teşkilatların iç dinamiklerinin yorgun düşmesi halinde performansı olumsuz etkileyeceği muhakkaktır. Aldığım duyumlara göre mağdur olan arkadaşımızın etrafındaki insanlar dernek kurup, faaliyetlerine devam etme gibi bir niyetleri varmış. Bu fevkalade yanlış bir durumdur. Haklı konumdayken haksız konuma düşme anlamına gelecek bir davranıştır. Siyaset uzun soluklu bir yoldur. Ancak bıkmadan, usanmadan sabrederek sonuca varmak mümkün olur. Fevri davranışlar en büyük zararı verecek davranışlardır. Etrafımızdaki arkadaşlarımız heyecanlı olabilir, liderlik konumundaki insanların görevi bu insanları frenlemektir. Sinirlenip Roma'yı yakmanın alemi yoktur. Ezcümle hırsla kalkan zararla oturur, benden söylemesi. İyi pazarlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.