HÜSEYİN AKAN'I ÖVMEKLE BİTİREMEYEN MUSTAFA GENÇ'E BİRKAÇ SORU!..

Bu yazı, bugüne kadar yazdığım yazılar içerisinde istemeyerek yazdığım tek yazıdır dersem abartmış olmam. Neden böyle dedim derseniz 1982 yılında tanıdığım ve o günden önceki akşama kadar dost zannettiğim Mustafa Genç'le ilgili böyle bir yazıyı kaleme almak benim için hiç de kolay olmadı. Mustafa Genç'i 1982 tarihinde, Of'ta İmamlık yaparken babası rahmetli olan Sadık Albayrak'a taziye ziyaretine gittiğimde kendimi tanıttıktan sonra, 'benden bir isteğiniz var mı?' diye sorduğumda, Çaykara Cezaevi'nde yatmakta olan Mustafa Genç’i ziyaret etmemi söyleyince gidip tanışmıştım. Ardından kendisi ile ilgili yaptığım araştırmada eşinin başörtüsü sorunu nedeniyle öğretmenlikten ayrılmak zorunda kaldığını ve ekonomik sıkıntıları olduğunu öğrenince arkadaşlarımı toplayıp bir program yaptım. Program şuydu; Ben kürsüye çıkıp vaaz ettikten sonra cemaate 'Caminin halılarını yıkayacağız' deyip, yardım toplayacağız, halıları ise arkadaşların eşleri yıkayacak, parayı da Mustafa Genç'e getirecektik.
Arkadaşlarla fikir birliğine vardıktan sonra, Cuma vaazında Caminin halılarını yıkayacağımızı, paraya ihtiyaç olduğunu söyledik ve hatırı sayılır bir yardım topladık. Biz bu yardımla yetinmeyip, esnaf arkadaşlardan da bir o kadar para yardımı toplayıp bir zarfa koyduktan sonra, birkaç arkadaşla birlikte zarfı Çaykara Cezaevi'ndeki Mustafa Genç'e getirdik. Bu konunun canlı şahitlerinden birisi de, o gün Of Merkezde Ziraat Teknisyeni olarak çalışan gazetemiz yazarı Adem Alan kardeşimizdir.
Biz, Mustafa Genç'e zarfı verip döndükten sonra, tekrar ziyaretine gittiğimizde Samsun'daki evinin bir yıllık kirasını ödeyemediğini, o para ile tüm kira borcunu ödediğini söyleyip gözleri yaşarmıştı. Haliyle bizim de gözlerimiz yaşarmıştı. Ardından Artvin'de dört ay göz hapsine tabi tutulunca, ben de imamlıktan ayrılıp Samsun'a gelip, yap-sat inşaat işini yapmaya başlamıştım. O dönemde de kendisini özel inşaatımda sigortalı yaptım. Daha sonra Tekkeköy Belediyesi'nde işe başladı, ardından Almanya'ya gitti, sonunda da öğretmenliğe dönüş yaptı. Sanırım geçtiğimiz yıl da emekliye ayrıldı. Kendisi Tayyip Erdoğan'ı, Mehmet Ali Şahin'i yakından tanıdığını, hatta Tayyip Bey Samsun'a geldiğinde bir kaç kez eline mektup tutuşturmasına rağmen, öğretmenlikten öteye gidemeyip, memurluğa başladığı günkü unvanı ile emekliye ayrılan bir arkadaş. Bu arkadaşımıza yaptığımız iyilikler helali hoş olsun, yaptıklarımdan hiç pişman değilim. Bunları anlatma nedenim; daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, benim ona bunca yaklaşımıma rağmen, onun sıkıntılı günlerimde hiç bir defa yanımda olmamasıdır. Ayrıca kendisinin Ulusal gazete niteliğinde olan Milli Gazete'de yıllar önce köşe yazarlığı yaptığını bildiğimden, gaetecilikten anladığını zannederek, gazeteyi ilk kurduğumda, topluca bize ihanet edip gazeteden ayrılanlar, bizi zor durumda bıraktıklarında, kendisinden yardımcı olmasını istediğimde, bana yardımcı olamayacağını söyleyecek kadar da vefakâr bir dost(!) olduğunun altını çizmek isterim. Burada bir hususun daha altını çizmek istiyorum. Onun döneminde gazeteci olanlar, şimdi ya ulusal gazetelerin en popüler köşe yazarları veya gazete patronları olmalarına rağmen, bu arkadaşımızın ulusal gazeteden yerel gazeteye tenzili rütbe yaptığını da belirtmekte yarar görüyorum.
Bu yaşananlara rağmen Ben, Mustafa Genç'e hiç gönül koymayıp, onunla dostluğumu devam ettirdim. 
Oğlum bundan iki yıl önce İstanbul'da gelinimle tanışınca, gelinimin ailesi benimle ilgili araştırma yapma gereği duymuş ve ilk olarak köylüleri olan Mustafa Genç'i aramışlar. Kendisine benim kim olduğumu, nasıl birisi olduğumu, akrabalık yapılacak birisi olup olmadığımı, sorunca verdiği cevap aynen şu: “Adnan öyle bir adamdır ki, onu idam edeceksin, ardından da gidip mezarının başında ağlayacaksın” demiş. Bu ifadenin ne anlama geldiğini ben anlayamadım anlayan varsa izah etsin de biz de bilelim. Arkadaşımız o kadar vefalı bir arkadaş ki geçmişteki yaşadıklarımızın karşılığını aynen vermiş!.
Ben bu olayları bilmeme ve yaptığı olumsuz konuşmalara rağmen, yine ona gönül koymadım. Oğlumun düğününe çağırdım o da geldi.
Geçtiğimiz Cuma akşamı, Canik Belediyesi'nin organize ettiği konferansa konuşmacı olarak katılan Yusuf Ziya Cömert, otuzbeş yıllık arkadaşım. Mustafa Genç'in de tanıdığı bir arkadaş. Ayrıca bazı dostlarım, Savcı Sayan'a beni anlatıp, köşe yazılarımı okutunca, kendisi ile telefonla beni görüştürdüklerinde, kendisine konferansa gelip sizi dinleyeceğim diye söz verip konferansa gittim. Konferansla ilgili özel bir yazı yazacağımdan o detaya şimdilik girmiyorum.
Gazetemizde OMÜ ile ilgili çıkan haberlerin ardından Mustafa Genç, adeta bize reddiye yazarcasına Hüseyin Akan'ı övücü bir yazı yazdığını arkadaşlar bana söylemişlerdi. Zira Mustafa Genç'in yazıları etliye sütlüye dokunmadan yazılan çok basit yazılar olduklarından, okuma gereği duymam, sadece ben değil çoğu insanın okumadığını bilirim. O nedenle yazıdan haberim yoktu, ama okuyan bir arkadaş beni arayıp haber verince okudum. Yazı sanki beni muhatap alarak yazılmıştı, ama az önce de söylediğim gibi Mustafa Genç'in yazılarını kimse okumadığından ben de önemsemedim, okunan bir köşe yazarı olsaydı anında cevap verirdim.
Canik Belediyesi'nin programında Mustafa Genç'i görünce ikimizin de ortak dostu olan Yusuf Ziya Cömert'e tatlı bir serzenişte bulunarak, Mustafa Genç'in bana reddiye yazdığını söyledim, ardından da Osman Başkan bizi VİP odasına çağırıp orada sohbete başladık. Savcı Sayan konuşmasında OMÜ'deki paralel yapılanmaya değinmişti. Savcı Sayan'la Mustafa Genç tanıştıktan sonra, benim otuz yıllık dostum olduğunu ama bana OMÜ ile ilgili cevap yazdığını, OMÜ ile ilgili yaptığı konuşmayı Mustafa Gençe'de anlatmasını söyleyince, Mustafa Genç bütün zevatın içerisinde benim yalan söylediğimi söylemez mi? Emin olun ilk anda aptallaştım ama sonra aldım sazı elime, yüzdört kitabı indirdim ona ve gereğini yaptım. Hatta yukarıdaki para toplama işini anlattıktan sonra, onlara dedim ki bu arkadaş haklı ben yalancıyım, çünkü ona para toplamak için yalan söyledim.
Daha sonra ne öğrendim biliyor musunuz? Bizim Mustafa Gençi'n en büyük oğlu Muhammet Fatih, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Bölümü'nde Öğretim Üyesi iken, pek yakın zaman içerisinde OMÜ İlahiyat Fakültesi'ne naklen alınmış ve göreve başlamııış. Be kardeşim! Sen madem ki Hüseyin Akan'a böyle bir iş yaptırdın, neden bana söylemedin? Yazıyı neden yazdığını söyleseydin, ben dostluğumuza binaen hiç sesimi çıkarmazdım.
Bu kadar uzun izahattan sonra gelelim Mustafa Genç'e sorularıma... Sayın Genç siz her ne kadar Tarih Bölümü mezunu iseniz de hafızı kelâm, namazında niyazında bir müslüman olarak, OMÜ ile ilgili yazdığınız yazıya binaen size aşağıdaki soruları soruyorum, umarım köşenizde cevaplarsınız:
Soru1) Oğlunuz Fatih Genç İlahiyat Fakültesi'nde göreve başlamadan önce, Hüseyin Akan'la ilgili olumlu bir köşe yazınız oldu mu? Olmadıysa neden şimdi yazdınız?..
Soru 2) Bir müslüman olarak, Hüseyin Akan'a gazetemizde sorulan 15 adet sorudan, yalan olan tek bir tanesi var mı? Varsa hangisidir?..
Soru 3) Köşe yazınızda Hüseyin Akan'ın başarılı bir yönetici olduğunu ve bundan sonraki süreçte atanacak Rektörle ilgili konunun kendisine sorulacağını ve belirleyici olacağını belirtmişsiniz. Bu ifadenizi yazmadan önce, ÖMÜ'de çalışan tek bir Öğretim Üyesi ile veya personelle görüştünüz mü? Şayet görüştüyseniz, kendisinden memnun olan kimseye rast geldiniz mi?..
Soru 4) Yine köşenizde, Hüseyin Akan döneminde bir önceki dönem gibi kavga olmadığını belirtmişsiniz. Sorum şu; bırakın karşı gurupların konuşmamasını, aynı davaya gönül verip de araları iyi olan veya Hüseyin Bey'le iyi olan kaç kişi var OMÜ'de sayabilir misiniz?..
Soru 4) Hüseyin Akan'ın bundan sonraki süreçte de belirleyici olacağını belirtmişsiniz. Acaba Hüseyin Akan'ın destek verdiği adaya kaç oy çıkar diye hiç merak edip araştırdınız mı?..
Şimdilik bu sorularıma cevap verirseniz, daha sonra yine devam ederiz, hoşça kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
22 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR