İLİŞKİLER YUMAĞINA BAKAR MISINIZ?
Zaman zaman oturup düşünürüm, acaba ben mi bu milletin en ahmağıyım yoksa bu millet mi çok uyanık? Neden böyle düşünürsünüz derseniz, insanlar bir makama oturdukları anda ilk düşündükleri şey o makamı nasıl yiyip bitirecekleri ve nasıl istifade edecekleri olunca insan kendi eline bu tür imkânlar geldiğinde elinin tersiyle itip atınca bu tür şeyleri düşünmekten kendisini geriye alamıyor. Ama düşmanlarıma sorarsanız bizden daha büyük yanlış adam yok bu şehirde. Hatta geçenlerde bir arkadaş anlattı, bir gazeteye ziyarete gitmişler, gazetenin başındaki geri zekâlı ile konuşurlarken konu dönmüş dolaşmış ikiz kulelere gelmiş, arkadaşım “Bak Adnan oradan çıktı” deyince geri zekâlı gazeteci ne dese iyi; “Çıkmadı, atıldı ordan”. O geri zekâlı ırz düşmanına göre ben ya çok ahmak adamın birisiyim ya da gerçekten oradan atıldım. Oysaki işin içerisinde olanlara sorsalar benim ne kadar zorlayarak oradan ayrıldığımı, hatta ilk önce merhum Kayıkçıbaşı’nın “Asla olmaz, çıkamaz buradan” dediğini, daha sonra araya birilerini sokarak ricada bulunmak suretiyle ayrıldığımı çok iyi bilirler.
Bu detayı kendini anlatmak veya aklamak için vermiş değilim. Neticede biz de insanız, biz de hata yapabiliriz, sütten çıkmış ak kaşık değiliz ancak bazı konular şaka kaldırmaz. Bir insan bulunduğu makamı kendi menfaati için kullanırsa Allah onu affetmez. Ben isteseydim elimdeki yetkileri kullanarak Atakum’un tepelerinden yüzlerce dönüm araziler alıp sahile indirebilirdim. Vezir Hazretleri Allah için söylesin, bırakın kendi adıma böyle bir talepte bulunmayı başkalarının adına dahi bulunmuş değilim. Şimdi bakıyorumki insanlar öyle bir hal almışlar ki neredeyse oturdukları makamın sandalyesini evlerine alıp götürecekler. Bu işi bu noktaya getirenleri Allah’a havale ediyorum.
Sanırım 2006’lı yılların yaz veya güz aylarıydı, Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı olan Necmi Çamaş’ın bir ağabeyisi intihar etmişti, cenazesine katılmak üzere Çarşambaya gittim. Cenazede Samsun’dan çok fazla insan yoktu. Benimle merhum Kayıkçıbaşı vardı, Kasapoğlu kardeşleri orada görünce şaşırıp kaldım. İki kardeş aynı cenazeye katılınca haliyle insan merak ediyor; ben de bu merakımı gidermek için “Kasapoğlu kardeşler neden burada?” diye sorunca onlar teyze çocukları demezler mi? Haa belki teyze çocukları değil de dayı veya hala çocukları da olabilir, orasını çok net hatırlamıyorum. Ama birinci dereceden yakınlıkları olduğunu biliyorum.
Geçenlerde manşetten verdiğimiz MESKOM dosyası gelince dosya detayında Necmi Çamaş’ı da görünce ta 2007 yılındaki cenaze aklıma geldi. Yoksa kimin aklına gelir Kasapoğlu kardeşlerle Necmi Çamaş’ın akraba oldukları. Akrabalık güzel de bu akrabalığı işe karıştırmak hiç de hoş bir durum değil. Zira devletin makamında oturup oranın imkânlarını kendi menfaatlerine kullanıyor iseler bu çok kötü bir durum. Burada benim de vebalim var haberleri ola. Senin vebalin nerden var derseniz, Necmi Çamaş İmamlıktan Büyükşehir Belediyesi’ne geçiş yapmış bir arkadaş. O Belediye’ye geçerken Mustafa Çakır olayı organize etmişti. Ancak Kayınçom o dönem İl Başkanı olduğundan bu işe onay vermesi gerekiyordu. Ama Necmi Çamaş’ı benden iyi tanımış olmalı ki, olmaz demiş. Hep diyorum ya Kayınçomu kendi başına bıraksalar adam doğru şeyler yapacak ama kimse kendi haline bırakmayınca adam da yanlış adamlara referans olmak zorunda kalıyor.
Merhum Kayıkçıbaşı beni odasına çağırdı ve Necmi Çamaş’ın Belediye’ye alınması gerektiğini, Vezir Hazretleri’nin bu işi istediğini ama Kayınçomun olur vermediğini söyleyince ben de şunu düşündüm, Kültür Müdürlüğü tamamen solcuların elinde, imamlıktan gelen birisi olursa müspet şeyler olur. Ben de olaya destek verdim. Gittim Kayınçomla konuştum, sağolsun olur dedi ve biz de o işi o günlerde halletmiş olduk. Ancak adamcağız öyle becerikli bir adam çıktı ki bırakın Kültür Müdürlüğü’nü, neredeyse Belediye’nin her yerini halletme noktasında çalışmaları olmuş. Yaz aylarında denize giderken birde ne göreyim, muhteremin emekli imam olan kayınpederi bizim yazlığın iki sokak Samsun tarafında denize yakın kısmında oturuyor. Daha sonra Hanım demez mi ki, o yazlık Necmi Çamaş’ın, ben de denize giderken eşini gördüm konuştuk onunla. Demek ki bu memleketin en ahmak adamı benmişim. Samsunspor’a para toplayıp hırsız damgasını yiyecek kadar ahmak olmasaydık bizim de şimdi dünyalığımız acayip tamam olurdu. Benden sonra benim koltuğumda oturanların yemeğe ekmekleri yok denecek kadar ekonomik bakımdan zor durumdaydılar, şimdi adamların varlıklarını saymak için para makinesine ihtiyaç var. Ancak ben halimden memnunum; Allah nasip etmesin diyorum. Rabbimden helalinden bol rızık vermesini niyaz ediyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.