İNSANOĞLU, CAHİL VE ZALİMDİR.
İNSANOĞLU, CAHİL VE ZALİMDİR.
Bu ifadeyi Yüce Rabb'imiz biz kulları için kullanmış olmakla birlikte herkesi kapsamayıp sadece Zalim ve Cahilleri kapsamaktadır. Peki insanoğlu Cahil ve Zalim nasıl olur derseniz, izin verin onu da bir kaç örnek vermek suretiyle açıklamaya çalışalım. Dilerseniz bu örneklemeyi bizatihi yaşadıklarımızdan vermek suretiyle daha açıklayıcı izahlar yapmaya çalışalım. Yüce Rabb'imiz Kuran'ı Kerim'de Ben, siz kullarıma şah damarınızdan daha yakınım demiş olmasına rağmen kulların içerisine düştükleri sıkıntıların onları Allahu Teala'nın imtihanı olarak görmeyip üzerinize vazife alıp, onların tüm sıkıntılarına göğüs gererseniz bu adetullaha aykırıdır. Nasıl aykırıdır derseniz, adamların ellerine imkan geçtiği zaman, bu imkanları gayri İslami bir biçimde hoyratça harcamışlar, yanlarında barındırdıkları bayanlara her türlü yanlışı yapmaktan tutun da bulundukları kasabadaki tüm iş adamlarına, bürokratlara, memurlara her türlü yanlışı yapmış olmaları sonucunda, her şeylerini kaybedip ekonomik sıkıntıya düştüklerinde, siz herkesi karşınıza alma pahasına bu insanların arkasında dimdik durup, yaptıkları her şeyi göğüslemenin yanında çocuklarını okutmaktan tutun da, dersane masraflarına kadar, iş yerlerinin ellerinden alınmaması için onlara para yardımı yapmaktan, aldığınız arazilere ödeyeceğiniz komisyonlardan dahi onlara pay vermeye varıncaya dek, her türlü yardımı yapmış olmanıza rağmen adamların size her türlü kötülüğü yapmalarına cehalet denmez ise ne denir, siz değerli okurlarımız takdir edin.
Bu insanlar o kadar 'Cahil' insanlar ki sizin yasalara uygun yaptığınız her işi, kendileri yapmış gibi etraflarına anlatmakta kalmayıp sanki sizlerin ortakları imiş gibi davranmaları da işin farklı bir boyutu. Yaptığınız işin taahhüt kısmını verdiğiniz insanlarla ilgili her türlü yasal işlemleri, kanunlara uygun yapmanıza rağmen, onu etrafa farklı şekilde anlatıp ortada büyük bir şey varmış gibi göstermeye çalışmalarına 'Cehalet' denmezse ne denir sizlere sorarım. Adamların sizlere yazdıkları mesajları ortaya koyup, yasal mercilere sunsanız, adamların alacağı cezaları bildiğinizden onlara acıyıp, cehaletlerine verip bunu yapmaktan kaçınmanıza rağmen, onların hala daha cesur davranıp sizin düşmanlarınızı bulup, onlar üzerinden sizleri tehdit etmelerine 'Cehalet' denmez de ne denir? Ailelerinin sağlık sorunları olduğunda, kendi aileniz gibi davranıp, ailenizi onların yanlarına göndermekle kalmayıp, aracınızı, evinizi, parkınızı onlara tahsis etmenize rağmen sizin düşmanlarınızla, sizleri tehdit etmelerine 'Cehalet' denmez de ne denir?
Onlara yaptığınız ekonomik desteği, sizin hesap etmemenize rağmen, onlar hesap edip size mesaj çekip, şu kadar borcum var en kısa zamanda ödeyeceğim size, demiş olmalarına rağmen aleyhinizde her türlü yayın yapacak işlere teşebbüs etmelerine ne denir, sizler takdir edin. Bu insanlara gel iş verelim çalışın dediğinizde, asgari ücretin iki katına yakın bir ücret teklif etmenize rağmen, 'Hayır efendim bizler bu ücreti beğenmiyoruz. Şu kadar isteriz.' diye dayatma yapmalarına ne denir, yine sizler takdir edin. Her şey bir yana sizlere çektikleri mesajlarda, sizi tehdit etmelerine ve yaptığınız tüm yasal işlerinizi gayri yasalmış gibi gösterip, ötede beride konuşmalarına, hatta sizin kendi yayın organınızın yan kuruluşunun şifresini, iyi niyetinizi kullanıp ele geçirip onu size vermemek suretiyle, aleyhinizde yayınlar yapmalarına ne denir, ona da siz değerli okurlarımız karar versin. Peki bu insanlarla ilgili ne yapılmalı derseniz, onları Hukuk'a ve Allah'a havale etmenin dışında, bir şey yapmaya gerek yok. Çünkü onların hakkından hem Hukuk, hem de Yüce Allah fazlası ile gelir. Hatırlarsanız bundan bir kaç yıl önce de, birileri aynı yollara tevessül etmişti ama şimdi nerdeler ona bakmak lazım. Biz kimseyle uğraşmayız ama bizimle uğraşanlara da asla izin vermez gereği neyse onu yaparız.
Gelelim ikinci örneğimize, bir ilçemizde yayın yapan bir gazetenin Matbaası geçtiğimiz günlerde mühürlendi. İşin garip yanı mühürleme işlemini yapan Belediyenin başında da İmam Hatip Lisesi mezunu ve hukukçu bir arkadaşımız var. Bu arkadaşımız iki şeyi çok iyi bilmesine rağmen gereğini yapmamıştır. Nedir bu iki şey derseniz, birincisi Yüce Rabb'imiz kendisine isyan eden, iman etmeyen hatta küfreden kullarına dahi rızık veriyor. Şayet öyle olmasaydı, Dünya nüfusu altı milyar civarında, bunun sadece birbuçuk milyarı Müslüman, geriye kalan dört buçuk milyarı İslam dışı insanlardan oluşuyor. O zaman Allahu Teala o insanlara rızık vermemesi lazım, öyle değil mi? Oysa ki Yüce Rabb'imiz Rahmân sıfatı ile bütün insanlara merhamet ediyor. Rahim sıfatı ile Müslümanlara rahmette bulunuyor ki en büyük rahmet bizlerin İslamla Müşerref kılınmamız değil mi? Bu İslam Hukukunun gereği.
İkinci husus ise, mevcut Hukuk sisteminde günlük gazete çıkaran bir matbaanın veya gazetenin kapatılmasının yasal olarak mümkün olmadığıdır. Zaten Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olan arkadaşımız da ömrü hayatında ilk kez işe yarayan ve takdir ettiğim bir iş yaparak o mührü gitmiş açmış, eşi hukukçu olduğundan Hukuki boyutunu da orada anlatmış. Peki hem İslami kimliği olan, hem de Hukukçu kimliği olan Belediye Başkanı arkadaşımız, o işyerini neden kapatmış çok merak ediyorum. Efendim, 'Bina sakinleri şikayet etmiş de!' ondan kapatmış. O zaman bizim evin altında da matbaa var ve sürekli çalışır. Şimdi biz de onu şikayet edip, kapattırmaya kalksak Belediye gelip kapatacak mı? Adamın ekmek parası ile oynamak ne kadar doğru sorarım size? Sizlere iki örnek vererek "İnsan Zalim ve Cahildir" Ayet-i Celile'sini açıklamaya çalıştım. Takdir siz değerli okurlarımın. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.