KİŞİNİN AYİNESİ İŞTİR, LAFA BAKILMAZ
KİŞİNİN AYİNESİ İŞTİR, LAFA BAKILMAZ
İnsanların konuştuklarına değil yaptıklarına bakmak lazım, zira konuşurken mangalda kül bırakmayanlar sıra icraata geldiğinde, konuştuklarından çok daha farklı işler yaptıklarını rahatlıkla görebilirsiniz. Bugün iki konuda bu dileklerimi irdelemeye çalışacağız. Konularımızdan ilki, bir yerel gazetenin ısrarla, Hayır bizim değil dediği gazetenin icraatlarına bakıldığında, gazetenin hangi Belediye Başkanı'na ait olduğu açık ve net ortaya çıkmaktadır. Ancak gerek o gazetede yazıp çizenler, gerekse Belediye Başkanı, Hayır gazete Belediye Başkanı'na ait değil deseler de bunun gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığı açıkça ortada. Bu gazetenin yaptığı en önemli habercilik, yirmi dört saat Canik Belediyesi'ni övmek, Vezir Hazretlerini yermekten öteye geçememesi 'Kişinin ayinesi iştir, lafa bakılmaz' sözünü akla getirmektedir. Bu şehirde Vezir Hazretleri ile ilgili bizden fazla haber yapan yok. Ancak biz kimsenin adına yapmıyoruz bu haberleri, kendi düşüncelerimizi ortaya koymak suretiyle işimizi yapmaya çalışıyoruz. Kalemlerini başkalarına kiraya verenler, akıllarını da kiraya verdiklerini unutmasınlar. Para için akıl ve kalem kiraya verilmez, verenlerin akıbetlerini gördük. Bazı gazetelerde yöneticilik yapanların, dost dedikleri insanları, patronlarının üç kuruşluk dünya menfaati yüzünden nasıl sattıklarını, hep birlikte gördük. İnsan dost dediği kişiyi patronunun menfaati uğruna nasıl satar, anlayabilmiş değilim!
Bu gazeteyi finanse eden Belediye Başkanı arkadaşın unuttuğu şey nedir bilir misiniz? Toplum neyin ne olduğunu çok iyi biliyor, hangi gazetenin, hangi haberi neden yaptığının pek ala farkında. Çok enteresandır, son zamanlarda kayınçomla ilgili haber yapmadığımız için, o kadar enteresan tepkiler alıyoruz ki aklınız şaşar. Oysa ki biz, Kayınçomla hâlâ daha mahkemeliğiz ve mahkemelerimiz devam ediyor. Ama bunu topluma anlatmak o kadar kolay değil. Biz sadece Kayınçomla ilgili son iki yıldır hararetli haberler yapmadık, yoksa onunla ilgili olumsuz haberleri yapmanın yanında, yazmamız gereken her şeyi çekinmeden yazmamıza rağmen, toplum bunu yeterli görmüyor. Bunu böyle yapma nedenimiz, biraz da Kayınçomun karşısında olanların, çok kaliteli insanlar olmamalarından kaynaklandığını da unutmamak gerekir. Yoksa adam gibi dik duruşlu, ilkesi olan insanlar, karşısında dursaydı, neler olurdu o zaman görürdünüz. Ama dünü ile bugünü tezat teşkil eden, her tarafı oynayan insanların, kayınçomun karşısında olmasının en ufak bir anlamı yok.
Gelelim ikinci konumuza; son günlerde gündemden düşmeyen Mili Eğitim Müdürlüğü'ndeki atamaların rezaletinin, ayyuka çıktığını, ta o günlerde biz yazmıştık. Ancak son günlerde ortaya çıkan sınava girmeyenlerin, sınava girmiş gibi gösterilerek puan verilmesi, olayın rezaletinin başka bir boyutu. Ben ta ilk günlerde, Milli Eğitim Müdürü olarak şehrimize atanan arkadaşın, yetersiz olduğunu yazdığımı bu satırları okuyan herkes bilir.Şu anda Milli Eğitim Müdürlüğü bürokratik bir anlayışla değil, siyasetçilerin ve sendikanın vesayetiyle yönetilmektedir. Bu eğitim camiası adına utanılacak bir durum. Olayı bu noktaya getiren kişi de eğitim camiasının başında bulunan zattır. Bu arkadaşın bir an önce bu işi bırakması kendi yararına olduğu kadar, eğitim camiasına yapacağı en büyük iyilik olacağını da unutmasın. Sadece iki örnekle konuyu özetleyecek olursak, Ondokuz Mayıs Lisesi Müdürü İsmail Aydemir ile Dikbıyık Lisesi Müdürü Asef Sarıibrahimoğlu gibi, iki kıymetli insanı Müdürlüğe atamamak, bu işin ölçüsünün olmadığının açık ve net delilidir. Zira bu arkadaşların her ikisi de pırlanta gibi insanlar. Görevleri uğruna dayak da yediler, gece sabahlara kadar, evlerine de gitmediler ama tek kusurları, Irmak sırtı ağasına, uşaklık yapmayı becerememek olduğundan, ikisi de idarecilik görevinden uzaklaştırıldı. Bunu yapan kim olursa olsun, vebal altında olduğu açıkça ortadadır. İl Milli Eğitim Müdürü ipi vermiş başkalarının eline, kendisi siyasetçilerle dolaşıyor. Böyle idarecilik olur mu?
Yazımı bitirmeden, son bir konuya daha değinmek istiyorum. Bazı özek işletmelerin, halka arz edilmek üzere borsaya müracaat ettiklerini öğrendim. Değerli okurlarımıza tavsiyem, bu tür borsa işleri tamamen riskli, sırf Bankalardaki ticari itibarlarını yükseltme çabalarının ötesine geçmeyen işler olduğu kanaatindeyim. Bunu yazma nedenim, cebinde üç beş kuruş parası olan insanların, zarar görmemesidir. Para kazanmanın öyle çok kolay iş olmadığını göz önüne alırsak, insanlara doğruları söylemek bizim görevimiz. Amma tutarlar amma tutmazlar o da onların bileceği bir şey. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.