KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK
Geç kalan adalet bir işe yaramayacağı gibi, zamanında söylenmeyen veya yazılmayan doğruların da bir anlamı yoktur. İnsanlar yıllarca hapiste yattıktan sonra beraat etmelerinin veya pardon demenin bir anlamı olmadığı gibi, doğru olan şeyleri zamanında ifade etmemenin de bir anlamı yoktur. Diyeceksiniz ki nereden çıktı bu doğruları zamanında söyleme işi. İzin verirseniz anlatayım.
Malumunuz bundan yaklaşık dört yıl önce meşhur A Takımı davası nedeniyle hiç hoş olmayan bir süreç yaşadık. Bu süreçte adeta yargısız infaz edildik, hem de bu infazın baş aktörleri basın mensupları idi. Olayın ne olduğunu, operasyonun neden yapıldığını bizler dahi bilmezken basın kararını çoktan vermişti ve bizler Samsunspor"un paralarını iç eden Ali Dibolar idik. Hatta bu konuda sadece bir siyasi partimiz el ilanları bastırıp bizlerin de resimlerini koymak sureti ile seçim kampanyasında kullanmıştı. Ama Allah o kadar büyük ki şimdi o partinin belediye başkanının hangi kararlara imza attığı, il başkanının o belediyede neler yaptığı dillere destan.
Bu operasyonun yapıldığı günlerde dosya ile ilgili bilgi almak yasaktı ve dosyada gizlilik kararı vardı, bizim avukatlar dosyadan bilgi alamazken, bazı basın mensubu arkadaşlar dosyadan bilgileri alıp, gazetelerinde yayınlamaktaydılar. İddianame yayınlandığı gün henüz bize ulaşmadan gazetelerin baş sayfalarında çoktan yayınlanmıştı bile. Bu yayınları yapan veya yazıları yazan arkadaşlarımıza haber gönderip, neden böyle bir şey yaptıklarını sorduğumuzda derin adamların böyle istedikleri için yazmak zorunda kaldıklarını söylüyorlardı.
Geçtiğimiz yıl yaşadığım saldırı olayını tam tersine çevirip, ben saldırmışım gibi haber yapan meslektaşlarımın nerede ise tamamına yakını olayın gerçeğini bilmelerine rağmen sadece ve sadece birilerinden korktukları ve bana olan düşmanlıkları nedeniyle haberi çarpıtarak yayınlamaları meslektaşlarımızın karakterini ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz yıl bu günlerde Medresei Yusufiye"de RAKS TV"yi seyrederken aynen şu haberi dinledim; Cumhuriyet Savcılığı hazırlamış olduğu iddianamede DENGE Gazetesi sahibi Adnan Bahadır için 15 yıl hapis talep ediyor. Ertesi gün yerel gazetelerin biz hariç tamamında haber aynen yayınlanıyor.
Cumhuriyet Savcılığı"nın hazırlamış olduğu iddianame o kadar mükemmel araştırılarak yapılmış ki aklınız durur. Savcısını hiç tanımıyorum ama adamcağız mükemmel bir çalışma ile olayı tüm detayları ve delilleri ile ortaya koymuş olmasına rağmen bizim bazı şerefsiz meslektaşlar haberi çarpıtarak yayınlamaktan utanç duymamışlar. Hatta bu işle özel olarak ilgilenen haber ajansları ile televizyoncuların olduğunu da biliyorum.
Şimdi gelelim sadede neden bu izahatı verdim diye sual buyuracak olur iseniz geçtiğimiz Cumartesi günü bir meslektaşım köşesinde basında çıkan iddianameler, yargısız infazlarla ilgili bir yazı yazmış ve yazısına bu konudaki yasa maddelerini de ekleyerek henüz iddianame safhasında olan veya mahkeme safhasında olan olayların basın tarafından yayınlanmasını ve değerlendirme yapılmasını eleştirmiş. Yazdıklarının altına ben de imzamı atardım ancak yukarıda bahsettiğim olaylar olurken meslektaşım itiraz etmiş olması veya başında bulunduğu gazetede yazmamış olması kaydı ile.
Adalet başkasına olunca uygulanmasa da olur ama bize sıra gelince mutlaka uygulanmalı mantığı ne kadar doğrudur? Adnan Bahadır"ın geçmiş dört yıllık süreçte yaşadıklarında adaletin tecelli etmemesi için her türlü uğraşı verenler, bırakın destek olmayı bir geçmiş olsun lutfunda dahi bulunmayanlar ne zaman ki adalet tecelli etmeye başlayıp, çetelerin tüm foyaları ve iş birlikçilerinin kirli çamaşırları ortaya çıkmaya başladı hemen yasalara sarılıp, yasa maddelerini hatırlamaya başlamaları çok güzel ama bir o kadar da gülünç değil mi? Basın herkese eşit mesafede toplumu tarafsız aydınlatması gereken ve kamu adına görev yapan müessesedir. Bu müesseseyi çetelere, menfaat gruplarına alet edersek saygınlığı biter ve ona en büyük kötülüğü biz yapmış oluruz. Geçtiğimiz yirmi yıllık süreçte tersine dönen bu işleyiş üç yıl önce DENGE Gazetesi"nin kurulması sonucu normal seyrine girmeye başlamıştır. Belki biraz fazla bedel ödendi ancak toplumumuz gerçekleri gördü ve her şey normalleşme sürecine girdi. Artık çetelerin, güçlülerin, menfaatperestlerin değil, halkın sesinin duyulacağını kimse unutmasın. Korkunun ecele faidesi yok. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.