KÜFÜR ÜZERE AYAKTA DURULUR AMA ZULÜM ÜZERE DURULAMAZ
Efendimiz bir Hadisi Şeriflerinde Bir Devlet Küfür düzeni üzerinde ayakta durur ama zulüm üzere ayakta duramaz buyurmuşlardır. Bu Hadisi şerifi Ahmet Yaşar Hocaefendi çok kullanırdı, Arapça orijinal metnini ilk kez ondan duymuştum, çok enteresan bir Hadisi Şerif gelmişti bana zira bir Devlet Kafir olmasına rağmen ayakta durabiliyor da zalim olursa ayakta duramıyor ifadesi ilk bakıldığında biraz tuhaf geliyor insana ancak biraz araştırıldığında ne kadar doğru olduğu rahatlıkla anlaşılıyor. Efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde Mekke müşrikleri Medineli müşriklere baskı yaparak Efendimizi teslim etmelerini istemişler ama Habeşistan Kralı Necaşi Kafir olmasına rağmen, efendimizin kendisine gönderdiği İslam'a davet mektubunu okuduğunda, efendimizin yazdıklarının tamamının doğru olduğunu, gelenekleri gereği ise İslam dinine girmeyeceğini söylemişti. Ama Mekkeli kafirlerin Efendimizle ilgili taleplerini reddederek kendi bölgesinde yaşayan Müslümanların kendi emniyetinde olduğunu ilan etmişti. Necaşi ölene dek Hükümdarlığı devam etmiş, böylece Kafir olan bir Hükümdarın adaletli olması sonucu ayakta kalması mümkün olduğu görülmüş oldu.
Bu olayı anlatma nedenim 2002 yılında iktidar olan Ak Parti'nin üç kırmızı çizgisinden birisi olan Adaletli olmak ve Haksızlıkla mücadele noktasında on yıllık sürecin ardından gelinen noktaya bakıldığında ilk beş yıllık süreçte iktidar olmasına rağmen her konuda muktedir olamadığından yapacak çok fazla bir şeyi yoktu. Ancak son beş yıllık dönemde gerek yasama, gerek yürütme, gerekse yargı organlarında yaptığı ciddi çalışmalar sonrasında her şeye hakim olduğu düşünülürse Hükümetin şikayet etmeye hakkı olmadığı kanaatindeyim. Zira 12 Eylül referandumu ile HSYK'nın yapısı tamamen değişme imkanına sahip oldu. Geçtiğimiz yaz ayında çıkan Hakimler, savcılar Kararnamesinde bir çok Hakim Savcı değişti, Hükümet bire bir bu konuda tasarruf kullanmadı ama dolaylı olarak Hükümetin istedikleri gerçekleşti diyebiliriz. Başbakan'ın uzun süreli tutukluluk konusundaki açıklamalarına baktığımızda rahatsız olduğu ortada. Bu konuda samimi olduğu da belli, zira Başbakan siyasetçi olmasına rağmen dobra dobra konuşmaktan çekinmeyen, dürüst kişiliği ile bilinen bir insan, üçüncü yargı paketi çıktığında bu konuda herkes ümitlenmişti ama sonuç alınamadı.
Adalet şayet iktidardan yana veya onun yanında duranlardan yana olursa buna adalet denemez, tarihin hiçbir döneminde bu şekilde davrananlar ayakta kalamamıştır. Muhalefet Belediyeleri üzerinde yapılan operasyonlara bakıldığında toplumun rahatsızlık duyduğu kanaatindeyim, zira geçmişte operasyon yapılan Belediyelerin tamamını aynı Başkanlar ve aynı partiler kazandı. Örneğin Edirne Belediyesine yönelik geçmişte yapılan tüm operasyonlara rağmen CHP li Hamdi Sedefçi yeniden seçilmiştir. İzmir Büyükşehir Belediyesine yönelik geçmişte yapılan operasyonlara rağmen CHP İzmir'i yine kazanmıştır. Son günlerde Eskişehir Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonlarla ilgili Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı açıklamalara bakıldığında yaklaşan yerel seçimler nedeniyle itibarsızlaştırma operasyonları olduğunu iddia ediyor. Ortada suç var ise mutlaka suçlular cezalarını çekmelidirler ancak bu uygulamalar sadece muhalefet Belediyeleri üzerinden yapılırsa kamuoyundan tepki alacağı muhakkaktır.
Gazetemizin dünkü manşetinde yer alan habere bakıldığında ortada bir sorun olduğu görünmekte, zira iddia edildiği gibi Belediyeye iş yapan Müteahhit Başkan'ın kayınbiraderinden daire almış ise bunun öğrenmek zor değil. Eşine dostuna ricada bulunup daire sattırması yasal açıdan sorun değil ama etik de değil. Ancak Belediyeye iş yapan Müteahhitlere kayınbiraderinden daire sattırması sorunlu bir durum. Diyeceksiniz ki sorun nerede? İddiaya göre Belediye Müteahhitlerine ihalesiz 22/d maddesine göre iş verilip, müteahhitlerin aldıkları işi Belediye yapıyor, ardından müteahhitler aldıkları para ile Başkan'ın kayınçosundan daire satın aldıkları veya o şekilde bir anlaşma yapıldığı söyleniyor. Bu konuyla ilgili daha önce de bilgi gelmişti geçenlerde Ak Partiden istifa eden bir müteahhit yanıma geldiğinde enteresan şeyler söyledi, Biz Belediyeden iş yapmak üzere ihale alıyoruz ama işi Belediye yapıyor, bize de paranın cüzi kısmını veriyor, geri kalan kısmını alıp onlara veriyoruz . iddiasında bulunmuştu. Bu iddia doğru ise ortada ciddi sıkıntı var demektir. Yok iddialar doğru değilse yetkililer çıkıp açıklasın veya Bizim telefon görüşmelerimizi dinleyenler zahmet buyurup bu insanların telefonlarını da dinleseler her şey ortaya çıkar. Ama bize uygulanan şartlar sadece bize uygulanıp, başkalarına uygulanmaz ise o zaman burada adaletten söz etmek çok zor bir şeydir. Haksızlığı kim yaparsa yapsın adalet mekanizması çalışmalı, aksi halde ne kadar uğraşırsak uğraşalım ayakta durmamız mümkün olmaz. Osmanlı'nın altı asır üç kıtaya hükmetmesinin tek nedeni adaletteki eşitliği olduğunu unutmayalım. Başka bir yazıda buluşmak üzere kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.