NE BU ŞİDDET NE CELAL
NE BU ŞİDDET NE CELAL
Haksızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın bir türlü hazmedemiyorum, elimden gelse haksızlık karşısında muhatapları ile gidip görüşüp haksızlığı ortadan kaldırmak isterim ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Muhatabınıza ulaşma imkanınız yoksa o zaman elinize kaleminizi alıp yazmaya başlarsınız. Yazdıklarınız birilerinin hoşuna gitmeyince ise anında soluğu mahkemelerde alırlar, mahkemeler genellikle hukuka uygun kararlar verirken son zamanlarda hukuk mantığı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı kararlar verildiğini görünce aklınıza acaba bu işin içerisinde ne var diye sorular gelebiliyor. Ama hamdolsun Yüksek Mahkemeler tarafsız davranıyorlar da hak yerini buluyor. Aksi halde bu toplum ciddi anlamda sıkıntı çekerdi.
Hükümetin Yüksek yargı organları ile ilgili getirmek istediği yenilik bu anlamda sıkıntılı gibi geliyor bana, zira mahkemelerin tek çatı altında toplanması ve yeniden yapılandırılması çok farklı sıkıntıların önünü açabilir.Konumuz mahkemeler değil, siyaset ancak olaylara biraz tarafsız biraz da elimizi vicdanımıza koyarak bakmamız gerekirse son günlerde yaşanan bazı olaylar içimi acıtmaya başladı.
Askerlerin geçmişte yaptıkları ciddi hataları hepimiz biliyoruz. 28 Şubat döneminde çocuklarını İmam Hatip'de okuttuğu için Üniversite sınavlarındaki adaletsizlik nedeniyle dünyanın parasını ödeyip yurt dışında Üniversite okutan babalardan birisiyim, hatta kızım ilkokulu bitirip ortaokula başlayacağı yıl kızımı İmam Hatip lisesine vermek için evimi taşımıştım. Ancak 5+3 denen dayatma sistemi gelince veremediğim için kahrolmuştum. Onbir yıl İmam Hatip Lisesinin Aile Birliği ve Dernek Başkanlığını yapmış birisi olarak çekilen sıkıntıları çok iyi biliyorum. Ak Parti iktidarının bu konuda yaptıklarını inkar etmek nankörlük olur, bu konuda iktidara sonuna kadar destek veriyorum ancak yaşanan bazı olumsuzlukları da tasvip etmek mümkün değil.
Yaşanan olumsuzluklar nelerdir derseniz bu ülkenin güvenliğinin teminatı olan askerlerin geçmişteki hatalarının bugün karşılığı ödetilsin. Ancak bu insanlara terörist muamelesi yapmak kanaatimce doğru değil. Diyeceksiniz ki yasalar bunu emrediyor, eyvallah yasalara karşı boynumuz kıldan ince ancak askerler rejime, demokrasiye ve inanç özgürlüğüne karşı hata işledikleri için bedel ödüyorlar. Peki PKK ne yaptı onlar ülkenin bölünmesi için onca insanın kanını dökmediler mi? Hatta dış güçlerin de etkisiyle ülkeyi bölmek için her türlü uğraşı vermediler mi, binlerce vatan evladı öldü, analar, babalar ağladı, yetim çocuklar, dul genç kadınlar kaldı bunca insan mağdur oldu gelinen noktada akan kanın durması için bir anlaşma zemini sağlanmaya çalışılmakta ise buna da itirazımız yok.
Ancak burada siyasi iradenin ortaya koyduğu duruşu ciddi anlamda sıkıntılı buluyorum. Bir yandan Ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast edip onca insanın şehit olmasına neden olan terör örgütüyle anlaşmaya çalışıyorsunuz, diğer yandan yıllar yılı terörle mücadele etmiş askerlerle ilgili en ufak bir çalışma yapmıyorsanız sizce de burada bir sıkıntı yok mu? Bu duruş bana göre yanlış bir duruş. Ancak hükümetin de bir planı olabileceğini düşünüp olayı daha fazla irdelemek istemiyorum. Buna rağmen ortada sıkıntılı bir durum olduğunu düşünüyorum.
Muhafazakar ve Demokrat bir iktidara bu duruş yakışmaz, geçmişteki bu tür örneklere bakıldığında durumun çok farklı olduğunu görmek mümkün. Allah Resülü yıllar yılı kendisine zulmeden Mekkeli İslam düşmanlarına Mekke fethedildikten sonra nasıl davrandığına bakmak lazım. Ebu Cehilin oğlu İkrime Mekke Fethedilince Yemene kaçmış, eşi Müslüman olup efendimize İkrime'nin öldürülmemesi için talepte bulunmuş. Efendiler efendisi kabul etmiş daha sonra İkrime Müslüman olmuş ve affedilmiştir.
Efendimizin amcası Hazreti Hamza'nın şehit edilmesinin ardından ciğerlerini parçalayan Hint, Müslüman olduktan sonra efendimiz tarafından affedilmiş ancak, benden uzak dursun onu görünce aklıma Hazreti Hama geliyor buyurmuştur. Mekke fethedilince Ebu Süfyan'ı dahi affediyor ve Ebu Süfyanın evine gidenler, kendi evlerine gidenler ve Beytullah'a gidenler emandadır buyurmak suretiyle ona onüç yıl zulmeden Mekkelileri affetmiştir. Geçmişte Demokrasiye, inanç özgürlüğüne ve rejime karşı işlenen suçların elbette karşılığı olmalı ancak Allah Resülünün uygulamalarına bakıp biraz olsun örnek almak gerekirse yapılan uygulamanın yanlış olduğu ortaya çıkmış olur.
Bir yandan çözüm süreci deyip birilerinin önü açılırken diğer yandan bu insanların ömür boyu hapiste yatmalarına gönlü razı olmak doğru mu? Bir yandan toplumsal uzlaşı diyeceksiniz diğer yandan ülkenin en üst askeri yöneticiliğini yapmış insanların geçmişte yaptıkları hatalarla ilgili en ufak bir yasal düzenleme yapmayacaksınız. Sorarım size hakkaniyet bunun neresinde? Bu ülkede askerlerin geçmişte yaptıkları hatalara benden daha çok kızan insan olduğunu düşünmüyorum ancak bedeli bu kadar ağır olmamalı diye düşünüyorum. Netice itibarı ile yasaları parlamento yapar yargı uygular, nasıl ki KCK lılar ile ilgili çözüm aranıyor aynı şekilde bu insanlarla ilgili de bir çözüm aranmalı diye düşünmekteyim aksi halde toplumsal barıştan söz etmek çok zor.Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.