ÖLDÜKTEN SONRA KIYMET BİLMEK
Toplum olarak insanları harcamayı seven bir yapımız var, hoşumuza gitmeyen insanlar ağızlarıyla kuş tutsalar mutlaka bir eksiklerini bulur onları harcamaya çalışırız. Oysaki harcamaya çalıştığımız insanların hangi zorlukları çekerek yetiştiklerini, ne kadar çile çektiklerini ve bedel ödediklerini bilemeyiz. Onu bilmiş olsak o insanlara bu haksızlığı yapmayız. Gerek siyasette gerek ticarette gerekse de ilim adamlığında belli noktaya gelmiş insanları o noktaya nasıl geldiklerini bilmeden, geçmişini araştırmadan sırf meşrebimizden olmadıklarından veya çekemediğimizden bir kalemde silip atmaya çalışmanın büyük haksızlık olduğunu unutmayalım. Bu insanları ölüp gittikten sonra öve öve bitirememek timsahın gözyaşlarından başka bir şey olmadığını da unutmayalım, bu tür insanlara çok kızdığımı da buradan bir kez daha hatırlatmak isterim. Hayatını bu ülkenin çıkarlarına adamış, yaptığı siyasetin adına da Milli Görüş siyaseti vermiş merhum Erbakan’ı sağlığında yerden yere vuranlar şimdi onu yere göğe sığdıramayınca cinlerim tepeme çıkıyor. Aynı insanların geçmişte merhum Erbakan Hocayla ilgili yaptıklarını bildiğimden emin olun midem bulanıyor.
Bu ülkede yaşamı boyunca kıymeti bilinmeyenlerden birisi de merhum Cemil Meriç idi. Osmanlı’nın bitiş döneminde 1916 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya gelen Cemil Meriç, Hatay’ın Fransızların işgalinde olduğu dönemde eğitim hayatına başlamış, Fransız ihtilalinin egemen olduğu sosyalist iktidarın atadığı yöneticilerin idare ettiği Hatay’da eğitim hayatının ilk dönemlerini tamamlayan Cemil Meriç, Lenin Marksist ideolojileri tanıyarak hayata başlamış, önce o akımdan etkilenmiş olsa da daha sonra dönemin çalkantılı siyasi yelpazesini tanımış, liberalizmden milliyetçiliğe, sağcılıktan solculuğa her siyasi düşünceyi tanımış ama aldığı eğitimin ve güçlü karakterinin gereği siyasi kalıba sığmayan bir insan olduğunu ispatlamıştır. Kısa bir dönem Fransız idaresindeki Hatay’da Nahiye Müdürlüğü yapar, ardından komünistlikle suçlanıp cezaevine atılır, suçlu olmadığı anlaşılınca beraat eder. Cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’da Yabancı Diller Yüksekokulunda burslu olarak öğrenci olur, bu arada İkinci Dünya Savaşı çıkınca yurt dışına staja gidemez ama yazıp çizmeye devam eder, edebiyat dünyasından yeni dostlar edinir. Burslu okuduğundan mecburi hizmeti vardır, bu hizmeti yapmak üzere Elazığ’a stajyer öğretmen olarak atanır.
Elazığ’a gitmeden az önce coğrafya öğretmeni Fevziye Menteşoğlu ile tanışır ve evlenir, Elazığ’a gidip göreve başlar ama bu arada iki gözünde de yüksek düzeyde miyop çıkınca askerlik görevinden muaf tutulur. Eşinin tayini Elazığ’a çıkmayınca bu kez kendisi İstanbul’a tayin olmak ister ama bu da olmayınca eşinin de rahatsızlığı ortaya çıkar ve öğretmenlikten istifa eder. Bu dönemde çeviriler yapmakla ve dergilerde yazılar yazmakla meşgul olur. Ona tercüme yaptıran koca koca adamlar parasını ödemeyince ekonomik bakımdan zor günler geçirir. 1952-53 yıllarında Işık Lisesinde Fransızca öğretmeni olur, 1954 yılında 38 yaşında iki gözünü de kaybeder. 1955 yılında Paris’e tedaviye gider ama orada üst üste geçirdiği ameliyatlardan sonuç alamaz ve hayatının bundan sonraki dönemini görme özürlü olarak tamamlar ve 1987 yılında ebedi âleme göç eder.
Merhum Cemil Meriç, ülkemizin yetiştirdiği ender entelektüel ve fikir adamlarından birisidir, onu siyasete sığdırmak mümkün değildir. O gerçek bir fikir adamı, düşünür, entelektüel ve edebiyatçıdır. Fransız edebiyatının ardından Hint edebiyatını da yazar, doğu batı arasındaki kültürel zenginliklere vakıf olan Meriç çok sayıda kitap, makale çevirisi yapmış, MEB’in de yayınlamış olduğu eserleri mevcuttur. Ülkemizin yetiştirdiği ender aydınlarımızdan birisi olan Cemil Meriç’in kıymeti sağlığında bilinmemiştir, ölümünden sonra anma programları yapılmış, kıymeti anlaşılmıştır ama geç. Cemil Meriç gerçekten okunması gereken, fikirlerinden ve ilminden istifade edilmesi gereken büyük bir mütefekkirdir.
Ülkemizin yetiştirmiş olduğu böyle ender insanların sağlığında kıymetini bilmediğimizden onlardan yeterince istifade edemiyoruz. Günümüzde de durum farklı değil. Yıllarını ilime adamış nice güzel ilim adamımız var, sırf meşrebimize uymadıklarından veya bağlı olduğumuz tarikat, cemaat ve siyasi parti liderlerinin hoşuna gitmedikleri için kaldırıp atmaya çalıştığımız nice güzel değerlerimiz var. Tarih, bu insanların kıymetini verecektir ama biz göremeyeceğiz. Gelin bu insanlara tarih değerini vermeden biz verelim. Ötekileştirmeyelim, eksiklerini büyütmeyelim, hoş görelim. Bugünlük de bu kadar. Evde kalın, sağlıklı kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.