PİŞKİNLİK Mİ? BAŞKA BİR ŞEY Mİ?
An itibarı ile şehrimizin en önemli gündem maddeleri OMÜ’ye rektör atanması ve AK Parti’deki gelişmelerdir. OMÜ’ye rektör atanması konusunda gelinen noktayı daha önceki köşe yazımda belirtmiştim ancak isimler üzerinde durmamıştım. Aldığım kulis bilgilerine göre YÖK’ten köşke üç isim gitmiş. Birincisi mevcut Rektör Yavuz Ünal hoca, ikincisi Emin Kasap, üçüncüsü ise Erzincan Üniversitesinden Ali Kandemir. Yavuz Hoca’yı hepimiz tanıyoruz zaten. Emin Kasap da fen fakültesinde bir dönem dekanlık yapmış genç bir kardeşimiz, heyecanlı ve iş yapma azmi olan bir arkadaş. Ali Kandemir’i ise hiçbirimiz tanımıyoruz. YÖK’te tanıdığı birisi varmış, onun ve Mustafa Demir’in desteğiyle isminin köşke kadar çıktığı söylenmekte. Ancak üzerinde mutabakat sağlanan aday olmadığından cumhurbaşkanının üzerinde çalışın tekrar gelin dediği rivayet ediliyor. İsimler üzerinde yorum yapmak istemiyorum ancak şu kadarını belirtmek isterim ki OMÜ bu şehrin en önemli eğitim kurumlarının başındadır. Köklü bir kurumdur, özellikle hastanesi en üst basamak bölge hastanesidir. An itibarı ile hastanedeki yönetim dekanlığından başhekimliğine, idarecilerinden personeline uyumlu bir yapı haline gelmiş durumdadır. Bu ahengi bozacak uygulamalar hem hastaneye hem de şehre zarar verir. Dışarıdan yapılacak bir atama OMÜ’yü en az iki yıl geri götürebilir. Yeni gelecek rektör önce kurumu tanıyacak ardından kimlerle çalışacağına karar verecek, ardından da şehirle tanışacak. Bu süreç epeyce uzun bir süreç olacağından OMÜ’yü geriye götüreceğini düşünmekteyim.
Bazı arkadaşlar daha önce yazdığım yazıyla ilgili arayıp neden mevcut rektöre destek verdiğimi sordular. Yazıda kimseye destek vermedim sadece durum tespiti yaptım. Mevcut rektörle iki yıl hiç konuşmadım, hatta iki veya üç yıl önce kitap fuarında selam verdim selamımı dahi almadı. Ama nefis yapıp veryansın etmek hakkaniyet ölçülerine uymaz. Adam bir şeyler yapmaya çalıştı ama kimseye yaranamadı. Umarım ve dilerim ki OMÜ için en hayırlısı hangisi ise o olur diyerek bu konuyu burada bitirip ikinci konumuza geçmek istiyorum.
Yerel seçimlerin üzerinden yaklaşık olarak beş ay geçti. Aday tespitlerinde etkili ve yetkili isimlerin başında olan Vezir Hazretleri sadece şehrimizde değil ülke genelinde pek çok il ve ilçenin kaybedilmesine neden olacak hatalar yaptı. Bunun bedelini de onu o koltuğa oturtan Özhaseki ödedi, bu net. Herkesin sorduğu soru şu; bu adam Amasya’dan Kastamonu’ya, Suluova’dan Altınordu’ya, Şanlıurfa’dan Kütahya’ya, Yozgat’tan Ortahisar’a onlarca belediyeyi kaybettirdi ama hala daha neden o koltukta oturuyor? Bunu kimse anlayabilmiş değil. Bu da yetmezmiş gibi aday adaylığı döneminde destek vermediği ve aday yapmadığı Ayvacık Belediye Başkanının AK Parti’ye alınma töreninde cumhurbaşkanının yanında kahraman gibi durup gülümsemesi pişkinlik mi yoksa başka bir şey mi anlamış değilim. İnsan az sıkılır, ben bunca belediyeyi kaybettirdim bari ortalıkta gözükmeyeyim der. Ya da cumhurbaşkanına çıkıp efendim bu kayıplarda sorumluluk bana aittir, izin verin de affımı isteyeyim deyip kenara çekilse çok daha onurlu bir iş yapmış olurdu. Ama ne gezer, adam üç gün daha koltukta nasıl otururum diye yapmadığını bırakmıyor. Şimdi de çıkmış ilçe ilçe geziyor. Kendi ilçesinde seçilmiş bağımsız belediye başkan adayına büyük bir oy farkıyla kaybettiren bir adam hala daha ortalıkta dolaşabiliyorsa onun bu pişkinliğini alkışlamaktan başka yapacak bir şey bulamıyorum.
Lâdik ilçesini MHP’ye verseydi de Salıpazarı’nı alsaydı çok farklı sonuç alacağını bilmesine rağmen kendince hem Halil Akgül’ü harcadı hem de Lâdik’i kazanacaktı ama yemedi. Sadece Lâdik’i ve Salıpazarı’nı değil Kavak’ı, Ayvacık’ı, Çarşamba’yı kaybettirdi. YRP’den aday olanların hiçbiri YRP’li değil. Ayvacık zaten döndü yuvasına, Çarşamba vezirin gitmesini bekliyor. Kavak, AK Parti’ye geçmez MHP kökenlidir; MHP’ye geçerse geçer. Lâdik de AK Partilidir. Sizin anlayacağınız AK Parti’nin kaybettiği ilçelerin tamamı Vezir Hazretlerinin hataları yüzünden kaybedildi. Şimdi ilçe ilçe dolaşarak bunu telafi etmeye çalışması havanda su dövmekten başka bir şey değildir. Ona tavsiyem kenara çekilsin ve işi gençlere bıraksın. Gençler toplumun nabzını çok daha iyi ölçerler. Halit Doğan, Ersan Aksu, Mehmet Muş bunun en güzel örneği. Her şeyin bir zamanı ve modası vardır. Vezir’in modası bitti diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.