SADAKAT VE LİYAKAT
İslam'da liyakat ve sadakat kavramları, toplumun ve yönetimin sağlıklı bir şekilde işlemesi için büyük öneme sahip iki ahlaki ve etik ilkedir. Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi ve bunların İslam'daki yerini derinlemesine incelemek, hem bireysel hem de toplumsal gelişim açısından önemlidir. Liyakat, bir kişinin bir göreve veya sorumluluğa layık olup olmadığını belirleyen yetkinlik, bilgi, beceri ve ahlak gibi nitelikleri ifade eder. İslam'da liyakat, adaletin ve doğruluğun bir göstergesidir. Kur'an-ı Kerim'de liyakatle ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Nisa Suresi 58. ayette şöyle buyrulmaktadır; “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” Bu ayet, işlerin ehil olan kişilere verilmesi gerektiğini ve adaletle hareket edilmesinin zorunluluğunu vurgular. Liyakat, toplumdaki yetki dağılımında adaletin tesis edilmesi açısından kritik bir unsurdur. Ehil olmayan kişilerin yetkilendirilmesi, sadece kişisel menfaatlerin ön plana çıkarılmasına ve toplumun zarar görmesine yol açar. Liyakat, ayrıca yöneticilik pozisyonlarında büyük öneme sahiptir. Hz. Peygamber'in (sav) uygulamalarına bakıldığında, yöneticilik pozisyonlarına getirdiği kişilerin bilgi, yetenek ve ahlaki duruşlarına önem verdiği görülür. Bu, İslam toplumunda adaletin ve düzenin korunması için bir gerekliliktir.
Sadakat ise bağlılık, doğruluk ve samimiyet anlamına gelir. İslam'da sadakat, sadece insanlara değil, aynı zamanda Allah'a, O'nun emir ve yasaklarına, Hz. Peygamber'e (sav) ve onun sünnetine olan bağlılık anlamına gelir. Enfal suresi 74.ayette, Allah'a ve O'nun dinine sadakatle bağlı olanlar, cennetle müjdelenmiş ve şöyle buyurulmuştur ; “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ile (onlara) yardım edenler ve barındıranlar (Allah’ın yardımı ve lütfu) üzerinedir. İşte onlar, gerçekten mümin olanlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır” Sadakat, İslam toplumunda bireyler arasında güveni tesis eder ve bu güven, sosyal dayanışmayı ve birliği güçlendirir. Ancak sadakat, kayıtsız şartsız bir bağlılık anlamına gelmemelidir. İslam'da sadakat, hakkaniyet ve adaletle birlikte yürütülmelidir. Zira haksızlık veya zulüm karşısında, yanlış bir yönetim anlayışına ya da kişisel çıkar için sadakat göstermek, İslam'ın adalet anlayışına ters düşer.
İslam'da liyakat ve sadakat, birbiriyle çatışan değil, birbirini tamamlayan iki kavramdır. Bir kişinin sadece sadık olması, onu bir göreve getirmek için yeterli değildir; o görevi layıkıyla yapabilmesi de gerekir. Aynı şekilde, sadece liyakat sahibi olmak da yeterli değildir; kişinin ahlaki duruşu ve sadakati, onun topluma faydalı olup olmayacağını belirler. Hz. Peygamber (sav) zamanında, sahabe arasında çok yetkin ve bilgili kişiler bulunmasına rağmen, yönetimsel pozisyonlar için her zaman sadece bu kriterlere bakılmamıştır. Kişinin İslami değerlere sadakati, ahlakı ve topluma karşı sorumluluğu da göz önünde bulundurulmuştur. Bu, İslam'ın yönetim anlayışında hem liyakatin hem de sadakatin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Günümüz İslam toplumlarında ise bu iki kavram arasında denge kurmak zorlaşmıştır. Birçok ülkede, liyakat yerine sadakatin öne çıkarıldığı, kişisel veya grup bağlılıklarının liyakatin önüne geçtiği görülmektedir. Bu durum, toplumların gelişimini ve adaletin tesisini engeller. Oysa İslam, yöneticilerin ve liderlerin, hem ehil hem de sadık kişiler olmasını istemektedir. Toplumlarda liyakat ve sadakat dengesinin sağlanması, adaletin, barışın ve refahın temin edilmesinde hayati öneme sahiptir. Yöneticilerin, karar vericilerin ve tüm toplum bireylerinin, bu iki kavramı dengeli bir şekilde yaşatması, İslam'ın öngördüğü ideal toplum yapısının oluşmasını sağlar.
İslam'da liyakat ve sadakat, toplumun hem dünya hem de ahiret huzuru için birlikte değerlendirilmesi gereken iki temel ilkedir. Liyakat, adaletin ve verimliliğin; sadakat ise ahlaki bütünlüğün ve güvenin simgesidir. Bu iki kavram arasındaki denge sosyal adaletin ve düzenin korunması için zorunludur. İslam, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bu dengeleri sağlamayı hedefler ve bu dengeleri sağlamak, müminlerin imtihanlarından biridir. Topluma hizmet edecek insanlardan istenecek özelliklerin başında gelen liyakat ve sadakat birlikte değerlendirilmelidir. Bu özelliklere sahip bir çok insan varken, kişisel yakınlıkları nedeniyle ya sadakatini ya da sadece liyakatini dikkate alarak, bazen de her iki özelliği de olmamasına rağmen tercihler yapmak doğru değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.