SİYASAL İSLAM BİTTİ Mİ?

Siyasal İslam deyimi 17. yüzyıldan itibaren gündeme gelmiş olan bir deyimdir. İslam coğrafyasında 17. ve 18. yüzyıldan itibaren hızla yayılan sömürgeciliğe karşı başlatılan, 19. yüzyılda ciddi taraftar kitlesine ulaşan, İttihad-ı İslam, İslamcılık, İslamlaşma gibi isimlerle anılan siyasal mücadelenin adıdır. Bazılarının dediği gibi İslam’ın siyasallaşması değildir. İslam siyasallaşmaz, İslam Allah’ın insanlara gönderdiği kitabın yaşam biçimidir, Müslümanların yaşadıkları coğrafyada inançlarını yaşama noktasında sıkıntıya düştükleri noktada iktidarlarla verdikleri yaşam mücadelesidir de diyebiliriz. Yaşadığımız coğrafyada Siyasal İslamcılar deyimi Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra Müslümanların İslami yaşantılarında sıkıntıya düştükleri noktaları aşabilmek için Siyasal İslama müracaat etmişler, bu mücadele ağırlıklı olarak yasal zeminde olmuştur. Yasal zemin nedir derseniz; ağırlıklı olarak demokrasinin gereği olan partiler üzerinden bu mücadele verilmiştir ama bunun dışında tasavvufla, eğitimle, cemaatle, dernek ve vakıf gibi kurumlarla da verilmeye çalışılmıştır. İslami kesimin yaşam biçimi olarak kabul ettiği giyim kuşamdan Kuran eğitimine, ezanın Türkçeye çevrilmesinden camilerde Kuran okumanın yasak olmasına kadar pek çok hususta çekilen sıkıntıları zaman zaman gizli eğitimle, zaman zaman da gazete, mecmua ve basın yayın üzerinden yayınlar yaparak, zaman zaman ise öğrenci yetiştirerek aşmaya çalışmışlardır.

Tek partili dönem olarak adlandırılan 1923-45 arası dönem Müslümanlar açısından sıkıntılı bir dönemdir. Bu dönemde Kuran okumak yasaktır, ezan Türkçedir, okullarda din dersleri kaldırılmıştır. Verilen ahlak bilgisi dersleri de çok yetersiz ve ihtiyaçtan uzaktır. Bu dönemde Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri gizli Kuran okutarak, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri hadisler ışığında Nursi Kuran tefsiri ve çeşitli risaleler yazarak, bunun dışında herkes kendi çapında öğrenci yetiştirmeye çalışarak yaklaşık olarak çeyrek asır geçer. Çok partili döneme geçince ilk muhalif parti 1945 yılında Emekli Asker olan Cevat Rıfat Atilhan’ın kurduğu Milli Kalkınma Partisidir, ardından irili ufaklı partiler kurulur ama varlık gösteremezler. Ardından ise 7 Ocak 1946 yılında Demokrat Parti kurulur. O zaman kurulan partiler Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün onayını almak zorundalar, aksi halde veto etme hakkına sahipti. Celal Bayar Demokrat Partiyi kuracağı zaman Celal Bayar’dan görüşme talep edip huzuruna varınca İsmet Paşa ona, “Terakkiperverlerde olduğu gibi İtikad-ı Diniyyeye biz hürmetkârız hükmü var mı parti programınızda?” diye sorar. Celal Bayar da, “Hayır laikliğin dinsizlik olmadığı yazılı” diyor, o da o zaman tamam deyip onaylıyor.

Demokrat Parti iktidarının ardından Müslümanlar rahat bir nefes alıyorlar. 60 İhtilalinden sonra sıkıntılı dönem yeniden başlıyor.  Bu dönemde Süleymancılar, Nurcular, Tarikatlar ciddi uğraşlar vererek gerek eğitim alanında gerek manevi alanda gerekse de sosyal hayatta pek çok güzel işler yapıyorlar. 1916 yılında İttihat ve Terakkicilerin isteği doğrultusunda kurulan MTTB önce Türkçü çizgide siyaset yaptı, ardından 1936’da kapatıldı. 1946’da açıldı ama bu kez sol çizgide Yüksel Çengel’in başkanlığında siyaset yapmaya başladı. 1965 yılında İslamcı ve Milliyetçi gençler Rasim Cinisli’yi destekleyip onu başkan seçtiler. Bu dönemde İsmail Kahraman etkili bir isim oldu MTTB’de ve 1969 seçimlerinde milliyetçilerle muhafazakârların iki aday çıkarması sonucunda Mukaddesatçı Burhanettin Kayhan başkan seçildi ve ondan sonra MTTB kapandığı tarihe kadar bu çizgide devam etti. Bir başka Siyasal İslamcı grup olan Yeniden Milli Mücadeleciler önce Konya, Afyon ve İstanbul gibi illerde farklı gruplar halinde mücadele vermişler, ardından Konya grubunun başındaki Ziya Yürekli Hocayla Afyon grubunun başındaki Aykut Edibali ile Yavuz Aslan birleşmişler, önce dergi çıkarmışlar ardından dernek kurmuşlar ve sonunda siyasi partiye dönüşmüşlerdir.

1969 yılından itibaren İskenderpaşa Cemaati lideri Merhum Zahit Kotku’nun talimatları sonucunda merhum Erbakan Hoca Odalar Birliğinden başlayan mücadelesini MNP, MSP, RP, FP ve SP ile devam eder ama bu arada AK Parti lideri de bu ekolden çıkar ve iktidar olur. Gelinen noktayı tek bir cümle ile özetlemek gerekirse; Siyasal İslamın amacı inancını yaşayabileceği bir iktidar yaratmak ve inanan insanların devleti yönetmesini temin etmekti. Bunu başardılar ama şimdi olay tersine döndü. Şimdi Siyasal İslamcı olarak geçinen gençlik örgütlerinden vakıflara, derneklere varıncaya dek hepsinin derdi Müslümanlığı yaşmak değil iktidar nimetlerinden istifade etmektir. Bu şartlarda 'Siyasal İslam mı bitti yoksa Müslümanlar mı bitti?' siz karar verin. Benden bu kadar, kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR