SİYASETTE VEFA
Siyasetin belki de en zor tarafı, birilerine el uzatıp onları bulunduğu noktadan yukarılara taşırken karşılığında vefasızlık görmek.
Zaman içinde, bir fikir veya dava için uğraşarak yetiştirdiğiniz ve yetkilendirdiğiniz insanların, en küçük menfaatte değişebildiğini görmek, siyasetin insana kattığı en acı derslerden biridir.
Her ne kadar fedakarlıkla onların yolunu açsak da, kimi insanlar koltuk uğruna geçmişi ve kendisine yapılan iyilikleri yok sayabiliyor.
Bu yaşanan durum, sadece şahıslar üzerinden değerlendirilmemeli.
Aslında siyasette "güç" dediğimiz kavram, insanlar için bir "sınav" gibidir.
İnsan doğası gereği, güçlü bir makama kavuştuğunda ya sorumluluğunu doğru bir şekilde yerine getirir ya da gücü kendi çıkarlarına yönelik kullanma yanılgısına düşer.
Siyasi koltukların beraberinde getirdiği iktidar gücü, maalesef kimi insanların değerlerinden sapmasına ve davasını unutmasına yol açıyor.
İhanetin belki en zor yanı, bu durumu kişisel bir mesele olmaktan öteye taşıyarak halkın ve ideallerin zarar görmesidir.
Vefasızlık, sadece bir insanı değil, ona inanan tüm kesimi hayal kırıklığına uğratır.
Oysa siyaset, ortak değerlere dayalı olmalı; kazandırılan makamlar kişisel menfaatler uğruna değil, halka hizmet amacıyla kullanılmalıdır.
Görülüyor ki, siyaset arenasında güçlü bir karaktere ve sağlam bir vicdana sahip olmak en büyük erdemlerden biri.
İlkeli bir duruş sergileyen kişiler, makamın geçici olduğunu, asıl kalıcı olanın ise halka ve kendine karşı duyduğu sorumluluk olduğunu bilir.
Vefanın her zaman kazanmasa da, er ya da geç doğru yerde ve doğru zamanda kazanacağına olan inancımızla, siyasetin sadece güç değil, erdem sınavı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Unutmayalım ki; insanların menfaatlerine göre değil, ilkelere göre kurulan dostluklar ve iş birlikleri, hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de en kalıcı olanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.