TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ DÖNEMİ KAPANMIŞTIR
Bilmem dikkatinizi çekti mi herkes çözüm süreci ile ilgili bir şeyler yazıp çizerken ben bu konuya elimden geldiği kadar girmemeye çalışıyorum, neden böyle yaptığıma gelince ben inanmadığım veya vakıf olmadığım hiçbir konuda yazı yazmak istemem. Bu güne kadar yazdığım yazıların tamamını ya çok vakıf olduğum konulara ayırdım yada elimde bulunan belgelere dayanarak yazdım. Çözüm süreci ile ilgili herkes bir şeyler yazıp çiziyor, kimisi sırf yer doldurmak için yazıyor, kimisi kendi siyasi emellerini ortaya koymak adına yazıyor, kimisi de laf olsun torba dolsun misali magazin yazmaktansa suya sabuna dokunmadan malzeme bulmak adına yazıyor. Bu tür yazıları gördükçe köşemde bu konuya yer ayırmak istemedim, insanlar gerçekleri veya inandıklarını değil de konjoktürün gereğini yazınca ne inandırıcı oluyorlar ne de okunuyorlar, hal böyle olunca da siz yazı yazmak istemiyorsunuz. Ancak son Hatay olayları olunca konuya girme zarureti olduğundan bugün çözüm süreci ve gelinen nokta konusunda yazı yazmaya karar verdim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Güneydoğu sorununun çözülmesi gerektiğine canı gönülden inanan bir insanım, sadece bu kadarıyla da kalmadan bugüne kadar siyasi çizgisini açıkça ortaya koymuş gazetecilerden birisiyim. Ancak bu özelliklere sahip olmak veya böyle inanmak doğruları yazmaya engel olmamalı.
Dilerseniz olayı güncel değerlendirmeden önce biraz sürecin geldiği noktaya kadar yaşanan gelişmelere şöyle bir göz atalım, bundan yaklaşık bir yıl önce bebek katili olan kişi altı yedi ay önce namazında niyazında bir insan oldu, ardından çözüm sürecinin en önemli kahramanı ilan edildi. Yine altı, yedi ay önce eşkıya ile tokalaşan Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılması gündeme geldi, hatta idam yeniden gündeme gelmeli dendi, daha sonra aynı kişiler söylediklerinin tam aksine söylemlerle barış sürecinden söz etmeye başladılar ve akan kanın durması için çözüm heyetleri oluşturuldu, heyetleri kabul eden bölgeler kahraman ilan edildi, heyetleri protesto eden bölgelere karşı müthiş bir tepki verildi. Olaylara bakarken sağlıklı değerlendirmez isek sonuca ulaşmamız mümkün olmaz. Merhum Ecevit'in bir sözünü hiç unutmuyorum, derdi ki Devletler hukukunda ilelebet dostluk ve düşmanlık olmaz, ülkelerin menfaatleri neyi gerektiriyor ise ona göre politikalar oluşturulur. Dün PKK en büyük tehlike iken şimdi barış sürecinin en önemli aktörlerinden birisi haline gelmiş ise bunu yadırgamamak gerekir ancak siyasetçiler beyanat verirken çok dikkatli davranmak zorundadırlar. Bazı siyasetçiler o kadar sorumsuzca beyanat veriyorlar ki işi adeta çığırından çıkarıyorlar. Neymiş efendim geldikleri gibi giderlermiş, neymiş efendim pazarlık yapılmıyormuş veya en ufak bir taviz verilmiyormuş, sevsinler sizin beyanlarınızı . Sanki karşılarında çocuk varmış gibi beyanat veren bazı siyasetçiler kendilerini gülünç duruma düşürmenin ötesine gidemediklerinin farkında dahi değiller.
Ortada bir süreç varsa ve bu süreç olumlu gidiyorsa mutlaka bunun karşılıklı tavizleri ve vaatleri vardır aksi halde çözümden söz etmek abesle iştigal olur. Sorarım size yaklaşık kırk yıldır her türlü silahlı mücadeleyi veren bir örgüt ortada herhangi bir taviz olmaksızın çekip gidecekse şimdiye kadar neden gitmedi de şimdi gidiyor, yoksa bu insanlara manevi bir ilham mı geldi de ülkeyi terk ediyorlar? Veya artık yaptıkları mücadelenin yanlış bir mücadele olduğunu anlayıp vaz mı geçtiler? Bana göre her ikisi de değil 'Sam Amca' Ortadoğu'daki projesini hayata geçirmek için yaptığı planın parçası olan barış sürecini uygulama noktasına geçirdiği için çok kısa bir sürede süreç hayata geçmeye başladı. Şayet Sam Amca samimi ise o zaman iki yıldır devam eden Suriye'deki vahşete neden sessiz kalıyor? İsteseydi bu kan anında durmaz mıydı? Demek ki işine gelmiyor ki seyirci kalmayı tercih ediyor. Yıllardır bunca şehit veren bir ülkeyiz şimdiye kadar herkes seyirci kalmakla kalmamış, PKK' ya her türlü desteği vermişlerdir ama ne zaman ki Ortadoğu'da güçlü bir bekçiye ihtiyaç duyulmuş anında durum değişmiştir. Biz çözümün olmasına asla karşı değiliz ancak çözüm süreci ile ilgili bol keseden atan siyasetçilerin söyledikleri gibi yok çıkıp gitsinler, yok geldikleri gibi giderler, yok taviz vermiyoruz ifadelerine inanacak kadar da saf olmadığımızı bilmelerini isteriz. Ak Parti bugüne kadar yakaladığı başarıyı halka her şeyi açıkça anlatması ve samimiyeti sonucu yakaladığını unutmamalı, toplum mühendisliği yaparak sonuç alınsaydı diğer siyasi partiler barajın altında kalmazlardı. Son zamanlarda toplum mühendisliği yapmak isteyenler bunu unutmasınlar. Sözlerime son vermeden bir konuya değinmek istiyorum geçtiğimiz hafta Çarşamba'da yaşanan İstiklal Marşı olayını şahsen tasvip etmiyorum ancak protokolde bulunan arkadaşların bu konuda yapabileceği çok fazla bir şey olmadığı kanaatindeyim, zira İsmet Özel sıradan bir insan değil ki kalkıp ona ters davransınlar, ortada bir yanlış varsa yapanı bağlar.Ayrıca İsmet Özel gençliğimizde kendimize idol seçtiğimiz çok kıymetli bir düşünürdü ancak son zamanlardaki bazı düşüncelerine katılmak mümkün değil. Örneğin Türklükle Müslümanlığı eşdeğer gördüğünü ifade eden beyanlarına şahsen katılmıyorum, bazı eleştirileri doğru ancak bazı düşünceleri çok uçuk olduğu kanaatindeyim. İsmet Özel üstad Necip Fazıl gibi yetişmiş bir insan bu tür insanların zaman, zaman sivri çıkışları olsa da yetişmeleri ve bulunmaları çok zor olan insanlardır, bu yüzden kıymetlerini de bilmemiz gerektiği hususunun altını çizerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.