ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ NE YAPTIĞINI BİLMİYOR
ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ NE YAPTIĞINI BİLMİYOR
Üniversite ile ilgili bundan bir kaç yıl önce yazdığımız köşe yazıları ve yaptığımız haberlerin ardından Rektör Bey'le bir araya gelip yapılan yanlışlarla ilgili fikir alış verişinde bulunduk. Rektör Bey'in o günki tavrı gayet olumlu ve yapıcıydı. Yapılan yanlışlarla ilgili kendisinin gerekeni yapacağını söyleyerek olayı tatlıya bağladık. Gerçekten de daha sonraki süreçte yaptığımız haberlerle ilgili bir çok konuda gerekli müdahaleler yapıldı; örneğin yurt dışında uyduruk üniversitelere kaydolup buraya nakil yapanların kayıtları silinmiş, nakillerde yapılan hatalar düzeltilmişti. Zaten biz, yapılan hataların düzeltilmesi için o haberleri yapmıştık; yoksa bizim idareden en ufak bir talebimiz olmamıştı. Ne çoluğumuzu çocuğumuzu Üniversite'ye yerleştirmesini talep ettik, ne de eşimizin dostumuzun işsiz çocuklarına iş vermelerini istedik. Oysa Ferit Bernay'ın Rektörlük görevinden ayrılmasından sonra binin üzerinde insan OMÜ' de iş başı yapmıştı. Ve bu insanların büyük bir kısmı idarede bulunanların ahbapları, çocukları, arkadaşları, hemşehrileriydi. İşin daha da ilginç tarafı Ferit Bernay döneminde geçici işçi statüsünde Üniversite'ye yerleştirilmiş bulunan bazı isimlere Hüseyin Akan tarafından kadro verilmesi çok daha enteresan bir durumdu. Bu insanlar kimler derseniz, ya Rektör'ün hemşehrileri veya idarede bulunanların yakınlarıydı. Örneğin çok iyi tanıdığım eski bir idari yargı mensubunun kızı, Ferit Bernay döneminde Üniversite'ye alındı ama daha sonraki dönemde kadroya alındı. Buna benzer o kadar çok örnekler var ki anlatamam.
Ulugazi Mahallesi Hakkıbey Sokak'ta bulunan Balkan Türkleri Federasyonu yöneticisi arkadaşın hissedarı olduğu tarihi eser bina, sırf o insanlara yardımcı olmak adına Üniversite tarafından satın alınmış, bir milyona yakın bir harcama ile restore edilmiş veya tamamı bir milyon liraya mal olacak şekilde üniversite bütçesinden para çıkmıştır. Rektör Bey bu arkadaşımızla birlikte kendi memleketlerine ziyaretler yapmış, sizin anlayacağınız hemşehrilerine gereken her türlü desteği vermekten kaçınmamıştır. Diyeceksiniz ki ne var bunda; elbette bir şey yok... Üniversite bütçesini bu tür gereksiz sosyal tesislere tahsis edinceye kadar, Ladik'te bulunan iki yıllık yüksek okul inşaatını bitirse de orada hem öğrenci okusa hem de ilçenin ekonomisine katkı sağlasa daha iyi olmaz mı acaba, ne dersiniz? O bina kaç yıldır orada karkas duruyor. İlçe halkı para toplayacak da binayı bitirecek. Zaten ekonomisi zor durumda olan ilçe halkının bu binayı yapmasının ne kadar zor olduğu ortada olmasına rağmen o binayı bitirmeyip konukevi, lokal türü sosyal tesislere para ayırmanın ne anlamı var anlamış değilim!
Gelelim yazdığım yazılarla ilgili idarenin söylemlerine... Efendim neymiş, ben şehir polikliniğindeki otoparka aracımı park ediyormuşum da Rektör Bey'in talimatı ile oradan çıkarıldığım için bu haberleri yapıyormuşum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki o bina kimsenin babasının malı değil, Samsun Halkı'nın malıdır; dileyen gider park da yapar, aracını da koyar. Haa şimdilik idarede olanlar istediklerini koyarlar oraya ama gün gelir yaptıklarının aynısı ile karşılaşırlar. Ayrıca benim sapla samanı karıştırmayacak kadar aklı başında olan bir dava adamı olduğumu da unutmasınlar. Makamlara gelinceye kadar mücahitlik yapıp, makamlara geldikten sonra evimin dış cephe kaplamasını çalıştığım kurumun müteahhidine yaptırmayacak kadar sorumluluk sahibi olduğumu da unutmasınlar...
Hüseyin Akan ile Kenan Erzurumlu'nun ilk tartışmasında Hüseyin Akan'dan yana tavır koydum. Neden koydum derseniz, çünkü orada haklı olan Akan’dı. Ayrıca yöresel bir elbise için kimse kimseyi suçlayamaz. Ancak daha sonraki süreçte Erzurumlu'nun sorularına verilen cevaplar tam bir komedi... İnsanlar bu kadar bilinçsiz veya içi boş basın beyanı nasıl verirler anlamış değilim. Ayrıca ben kimseden, başka basın mensupları gibi kızımı üniversiteye koymalarını talep etmedim ( o kız halen Üniversitede çalışıyor) ; Allah nasip etmesin. Bizim, kendi işimizi kendimiz görecek kadar onurlu insanlar olduğumuzu da kimse unutmasın.
İşin daha da garip yanı nedir bilir misiniz ? Üniversite'de idari kadroda görev yapanların büyük bir bölümü kanun nedir, devlet umuru nedir, yazışma nasıl yapılır, kime nasıl yazı yazılır bilmiyorlar. Devletin tahsis ettiği koltuklarda oturup vatandaşa zulmetmeyi adet hâline getirmiş o kadar insan var ki anlatamam. Adamlar öğrencilere zulüm ede ede bazı şeyleri öyle kanıksamışlar ki, kendi yapmaları gereken işleri de başkalarına yaptırıp yan gelip yatmayı kamu görevi bilecek kadar gaflete düşmüşler. Bu konuda bizzat yaşadığım bir olayı nakletmek isterdim, ancak olayın sonucunu bir göreyim ondan sonra sizlere belgeleriyle sunacağım. Bir insan nasıl olur da görevini bilmez, siz de görüp şaşıracaksınız. Ancak burada ağırıma giden ve üzüldüğüm tek şey nedir bilir misiniz? Bu insanların camiamızın insanları olmalarıdır. Öyle oldukları için de bu güne dek kimse sesini çıkarmamış... Ama yazık günah değil mi? Bu ülke, bu okul hepimizin değil mi?
Önümüzdeki günlerde OMÜ Vakfı'nda yaşananlarla ilgili son mahkeme kararlarını sizlerle paylaşacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.