UYUMAYAN ŞEHİR "MEKKE"...
Umre nedeniyle Mekkedeyiz. Firmamızla kutsal topraklara giden, umre ibadetini ihya eden Beytullah ve Resûlullah misafirlerine rehberlik yapıyor, refâkat ediyoruz. Aynı zamanda, çağın iletişim araç ve teknolojisinden istifade ile kutsal topraklarla ilgili bilgi veriyor, duygu paylaşıyor, müşahede ve gözlemlerimizi köşemiz arıcılığı ile siz değerli okurlarımıza sunuyoruz.
Coğrafya olarak Mekke de diğer coğrafyalar gibi bir süreç geçirerek bugünkü duruma dönüşmüştür. Mekke denince akla, coğrafi süreci değil, inanç değerlerindeki karşılığı gelir. Yani, Mekke; Kâbe ile birlikte hatırlanır. Arafatla beraber algılanır. Kutsal beldeler diye tarif edilen, kutsal mescitlerin bulunduğu bölgeler ve şehirler insanlık tarihine mührünü basan olaylarla birlikte tanınır.
Mescit-i Aksanın bulunduğu Kudüs; Peygamberler bölgesidir. İlk Peygamberlere kadar, bir çok Peygambere ev sahipliği yapmıştır. Mesci-i Nebevinin bulunduğu Medine; Peygamberimiz Hz.Muhammed s.a.v. ile medeniyet şehri ismini almıştır. Mescit-i Haram'ın bulunduğu Mekke ise; insanlık tarihi ile birlikte hayatiyetine başlamıştır.
Mekke'nin Kur"ani adı "Bekke"dir. Bekke; ağlamak demektir. Mekke'nin ağlaması kıyamettir. Kabe'nin kimsesiz kaldığı dakika kıyametin ilk adımıdır. Bugüne kadar Kabe'nin tavaf edilmediği bir zaman diliminin olmadığını itibari bilgilerden biliyoruz.
Hz.Adem ile başlayan Mekke'nin insanlık tarihinde, bütün Peygamberlerin yolu Kâbe nedeniyle Mekke'den geçmiştir. İlk mabed olduğu vahiy bilgisiyle sabit olan Kâbe'nin; Hz. Adem ile Cebrail a.s. tarafından temelinin atıldığı rivayetle gelen itibari bilgilerdendir.
Yine, Mekke'de, Harem sınırları içerisinde bulunan ve hac görevinin temel rüknü vakfe'nin yapıldığı yer olan Arafatta da, Hz.Adem'le fonksiyonel hayat başlamıştır. Hz.Adem ile başlayan Mekke tarihi, Beytullah nedeniyle kıyamete kadar hayatiyetini ve fonksiyonelliği devam ettirecektir.
Hz.Adem, Cebrail a.s. ile birlikte, Beytullah'ın, Rüknü Yemani ile Hacerul Esved köşesi arasındaki bölümün temelini atmıştır. Bugün hâlâ Kabe'nin o temel üzerinde inşasının olduğu yine itibari bilgilerdendir. O günün Beytullah'ı Rüknü Yemani ile Hacerul Esved taşı arasıdır. Hz.Adem orayı tavaf etmiş, tavafından sonra, rüknü yemeni köşesinin ön tarafında dua yapmıştır.
Peygamberimiz dualarını mültezemde yaparken, Hz.Adem icabet bölümü de denilen, sözünü ettiğimiz rüknü yemani köşesinde yapmıştır. Bu duasından sonra Arafata çıkarak, Mescit-i Nemirenin bulunduğu yerde de ikinci bir dua yaparak, Cebel-i Rahmeye çıkmış, Cennetten ayrıldıktan yaklaşık 200 yıl sonra Hz.Havva annemizle buluşmuştur.
İlk anne ve babamız bu buluşmadan sonra Müzdelife'ye gelmiş, Kur'an'da adı zikredilen Meşharil Haram mescidinin bulunduğu yerde ilk zifaflarını yaşamışlardır. Böylece, ilk insan Hz.Adem ile fonksiyonel hayata başlayan Mekke; dünya coğrafyasında da insana hizmet eden ilk kara parçası olmuştur.
Mekke'nin bir diğer adının Ummul Kur'a olmasının hikmeti de budur. Ayrıca, dünyanın çekim merkezinde olması, Kabe'nin Mekke'de bulunması ve ekvator kara parçası oluşu Mekke'yi; şehirlerin anası yapmıştır.
İlk insanla başlayan Mekke tarihi, son insanla tamamlanacaktır. Bu arada yaşayan başta Peygamberler olmak üzere, Allah c.c. ilah kabul eden insanların yolu Mekke'den geçmiştir. Bir çoğu itibari bilgilere dayalı olan ifade ettiğimiz bu süreç, Mekke tarihinin izdüşümünü ve kodlarını sunmaktadır.
Mekke; şehirlerin anası olan ve Bekke diye vahyi bilgi ile de adı konan kutsal bir şehirdir. Özlenen, arzulanan, ziyaret ve ibadet merkezi bir şehirdir Mekke. Mekke'nin Kutsalları da, tarihi kodları da, coğrafi konumu da; özlenmeyi hak ediyor ve de tetikliyor. Bütün gönüller bu nedenle Mekke'ye akıyor.
Mekke; uyumayan şehirdir. Hz. Adem'den bugüne, bugünden de kıyamete kadar yaşayan tek şehir ünvanına sahip olacaktır. Günün yirmi dört saatin, haftanın 7 günü, yılın 12 ayı canlılığını devam ettiren Mekke'ye; uyumayan şehir adıyla hatırlamak, bu şehrin ruhuna uygun isimlendirmedir. Bu canlılık; güvendir, muhabbettir ve ilahi aşktır.
Hac ve umre için mikat sınırları içinde bulunan Müslümanlar; Allahın özel misafiri, Beytullahın özel konuklarıdır. Bu misafirlerin; karşılanması, ağırlanması ve uğurlanması ilahi ihsandır. Uğurlanırken hediyeleri; affolmak ve dualarının kabul olmasıdır. Ağırlanmaları; güven ve emniyet içinde olmaktır. Karşılaşmaları da; göz yaşıdır. Göz yaşıyla başlayan misafirlik yine göz yaşıyla sona ermektedir.
Karşılarken akıtılan göz yaşı; özlem, ayrılırken dökülen hüzün, misafirlik esnasında akıtılan da muhabbet göz yaşlarıdır. Allah'ın misafiri olmak; dünyevi onurlarını en büyüğüdür. Bu misafirliğin kabulü de aihette ilahi rızaya ulaşmaktır. Bu şerefin ahiretteki karşılığı; "Girin cennetime, razı olduğum kullarla birlikte" ilahi cümlesinin muhatabı olmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.