YALANDAN KİM ÖLMÜŞ Kİ
Bugün bana ayrılan yer yeterse bir kaç konuya değinmek istiyorum. Diyeceksiniz ki gazete senin değil mi istediğin kadar yaz. Evet, gazete bizim de bize ayrılan bir yer var orayı kullanmanın dışında başka arkadaşlarımızın haklarına saygı duymak zorunda olduğumuzdan herkes kendisine ayrılan yer ne kadar ise o kadar yazmak zorundadır. Biz kendimize ayrılan yer ne kadarsa onun dışına çıkmamaya özen gösteriyoruz. Keşke zamanımız olsa da her gün yazsak ama iş yoğunluğundan zaman bulup her gün yazamadığımızdan yazınca biriken konuları ele almak zorunda kalıyoruz.
Bugünkü yazımızda ilk ele alacağımız konu bazı okurlarımızın yorumları olacak. Zira biz okurlarımıza fevkalade değer veririz. Onların eleştirileri bizim için önemlidir. Ancak eleştiri yazan arkadaşlarımız keşke telefonlarını ve gerçek isimlerini de yazabilseler de onları arayıp bizatihi görüşme imkânımız olsa ama maalesef kimse gerçek adını yazmadığından konuları buradan değerlendirmek zorunda kalıyoruz.
Yorum yazan bir kısım arkadaşlar OMÜ ile ilgili sorularımıza neden devam etmediğimizi soruyorlar. Bunu soran arkadaşların iyi niyetli olmadığını düşünmekteyim. Neden böyle düşünüyorsun derseniz, biz Sayın Akan’a tam elli tane soru sorduk, hiç birine cevap veremedi. Neden veremediği de açıkça ortada. Sorduğumuz soruların tamamı doğru. Adam evet doğru dese zor durumda kalacak, hayır doğru değil dese o zaman da doğrusunu açıklamak zorunda kalacak ki doğrusu zaten bizim söylediklerimiz olduğundan sessiz kalmayı tercih etmiştir. Peki, sessiz kaldı da ne oldu derseniz, kamuoyu anlaması gerekeni anladı. Kamu vicdanı en güzel mahkemedir, orada mahkûm olanlar unutmasınlar ki Rabbimiz nezdinde de mahkûm olacaklardır. Üç günlük dünyada bazı gerçeklerin üstü örtülebilir ama gerçek dünyada her şeyin zerre miskalinin hesabını vereceklerinden en ufak şüpheleri olmasın.
Bir diğer yorum yazan kardeşimiz, her Belediyeyi ele aldığımızı ancak İlkadım Belediyesi’ni neden ele almadığımızı soruyor. Bu arkadaşımızın elinde belge varsa göndersin gereğini yapalım. Daha önceleri Canik Belediyesi ile ilgili neden yazmıyorsun diye ısrar edenler bize tek belge göndermediler ama biz yaklaşık 1600 sayfa belge bulduk zamanı geldikçe belgeleri yayınlamaya devam edeceğiz. Bu tür yorumları yapan insanların iyi niyetli olup olmadıklarını anlamak için önce adam gibi belge göndermeleri gerekiyor. Mesela OMÜ ile ilgili yorum yapan arkadaşlar adam gibi belgelerini isimsiz olarak posta adresimize gönderdiler biz de gereğini yaptık. Canik Belediyesi ile ilgili onlarca neden haber yapmıyorsunuz mesajı yazanlar tek bir tane bile belge göndermediler ama biz bir hayli uğraştıktan sonra ta 2004 yılından başlamak üzere binlerce sayfalık belge bulduk. Şimdi de başka Belediyeleri neden yazmıyorsun diyen arkadaşlar unutmasınlar ki son on yıldır hiç dolmuşa binmedim, enayi arıyorlarsa başka kapıya gitsinler. Yok samimi iseler adam gibi belge göndersinler, gereğini yapmaz isek o zaman konuşsunlar.
Gelelim asıl konumuza. Ben başkaları gibi söylediğinin aksini yapan bir insan değilim. Bu şehirdeki üç gazetenin başyazarlarının yazı başlıklarına bakarım, önemli bir konu varsa okurum, genel yazı yazmışlarsa okumam. Bazıları gibi bizi kastederek “Ben onu okumam” diyenler gibi yalan konuşmam, adam gibi neyi yaparsam onu söylerim. Kaldı ki insan düşmanını dahi okumalı ki onu tanıyabilsin. O yüzden ben onlar gibi sabah ilk kalktığımda Adnan Bahadır’ın yazısını hatmedip ondan sonra da onu okumuyorum yalanına sarılmam. Sonra adama sormazlar mı ki “Be kardeşim mademki okumuyorsun neden sürekli olarak köşende ondan bahsediyorsun, hem bu adamı kimse ciddiye almıyor diyorsun, ciddiye alınmayan adamdan neden bahsedersin, bunu bir anlatsana” demezler mi adama?
Benim de Yedaş’ın yakınlarında kafesi bulunan ve aç karnımı doyurmaya çalışan arkadaşa birkaç sualim olacak.
Sual 1) Denge gazetesi ilk çıktığında Manşet gazetesinde yazdığın köşe yazısında gazetenin okunmayacağını, kısa zamanda kapanacağını yazmışsın, biz de bunu belgesiyle yayınladık. Sen sahip olduğun gazeteyi sattın ama Adnan Bahadır dokuz yıldır şehrin egemen güçleriyle mücadele ederek hâlâ ayakta durmakta… O yazdığın yazıdan ötürü ne zaman özür dileyeceksin?
Sual 2) “Kafemiz var” dediğin kafeyi neden Yedaş’a yakın bir yerde açma gereği duydun? Yedaş çalışanları ne kadar süreyle orada öğlenleri yemek yediler, şimdi durum nedir? Hâlâ daha orada yemek yiyorlar mı, yoksa bir kısıtlama getirildi mi personele?
Sual3) yurt dışına en son ne zaman çıktın, örneğin Gürcistan, Batum bölgelerine en son ne zaman giriş yaptın? Oralarda ne yaptın? Gazeteci dostlarından gördüklerin de oldu mu?
Sual 4) Bizim beraat ettiğimiz A Takımı davasını hâlâ “yargılandı” şeklinde yazmanın nedeni nedir? Bizleri kamuoyunda karalamaya çalışmak mı yoksa başka bir şey bulamadığından sürekli bu konuyu gündemde tutmak mı?
Sual 5) Aç karnımızı kafende doyurmaya davet etmişsin, teşekkür ederiz. Bizim gerçekten karnımız aç çünkü oruç tutuyoruz. Peki, dürüstçe söyler misin, sen oruç tutuyor musun? Bizi açlıkla itham etme nedeniniz bu mudur?
Sual 6) Açlıktan kastınız ekonomik durumumuz ise o zaman siz zengin idiniz de Manşet gazetesi nerelerde,patronluktan işçiliğe neden tenzili rütbe eylediniz?
Sual 7) Çalışmakta olduğunuz gazete Canik Belediyesi’nden destek alıyor mu? Şayet alıyor ise ne kadar alıyor? Yok, almıyor diyorsanız Osman Genç’in aleyhinde yapmış olduğunuz tek bir haber varsa gösterebilir misiniz?
Bugünlük bu kadar sual yeter kanaatindeyim. Arkadaşımız bu sualleri cevaplarsa suallerimizin kalanını da soracağız. Cumhuriyet Savcıları toplumun en akıllı insanlarıdır. Kimin ne olduğunu söylemeye gerek yok, onlar anında olayı çözerler hiç merak etmeyin. Bakalım kim bu şehirde dürüst kim değil. Yazıma bugünlük son verirken söyleyeceğim tek şey dürüstlük en zor hazinedir, ne mutlu o hazineye sahip olanlara diyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.