AYRILAN ZATIN YAZISI ÜZERİNE
Hayatımda her yaptığım işi önce kendim öğrenip daha sonra personelime öğretmeye çalıştım; Rabbime binlerce kez hamdü senalar olsun ki hiç bir işimde başarısız olmadım.
İmamlıkla başladığım iş hayatıma baba mesleği olan müteahhitlikle devam ettim. Hiç unutmuyorum 1984 yılında yeni yaptığımız binaya başladığımızda babamın ilk sözü "Bak oğlum, şayet bu işi yapacaksan, proje okumasını, uygulamasını ve telaro çakmasını ve binanın kolonlarını projeye göre koymasını bileceksin. Aksi halde kalfanın yaptığı işi kontrol etmez isen kolonu odanın ortasına koyar, duvarları örene kadar anlamazsın, ondan sonra da yapacak bir şeyin kalmaz. Merdiven rıhlarını çakmasını öğrenmezsen bu işi hiç yapma, adam basamakların birini yüksek diğerini alçak yapar, insanlar inip çıkarlarken sıkıntı yaşarlar".
Hakikaten ilk işim projeyi okumayı öğrenmek oldu. Binanın betonarme projesinin tüm detaylarını öğrenerek işe başladım. Daha sonra diğer detayları öğrenerek işimi başarılı bir biçimde yapmaya devam ettim. İnşaat işini yaparken sektördeki daralma nedeniyle sektör değişikliğine giderek öğrenci yurdu açtım. Binayı yapmadan önce ilk iş olarak Öğrenci Yurtları Yönetmenliği'ni okuyup, binanın fiziki yapısında nelerin istendiğini öğrenip binanın projesini ona göre çizdirdim. Ardından işletme fakültesi okuduğumdan yurda müdür olarak atanamayınca, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne rica ettim, pedagojik formasyon kursu açtılar, oraya katılıp belgemi aldıktan sonra müdür olarak atamam yapıldı.
2002 yılından 2005 yılına kadar Canik bölgesinde aygaz tüp bayiiliği yaptım. Bitmiş bir işletme aldım, işletmeyi altı ayda ayağa kaldırıp kâra geçirdim. Üç yıl çalıştırdıktan sonra aldığım paranın iki katına sattım.2004 yılında Canik Belediyesi'nden, Canik ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi seçildim. Seçildiğimim altıncı ayında AK Parti Grup Başkan Vekili ve Belediye Başkan Vekilliği görevine başlayınca, ilk iş olarak 1590 sayılı belediye kanununu, ardından, 2006 yılında çıkarılan Bekediyeler Kanunu'nu ile 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu'nu adeta ezberledim. Bilahare yaşadığımız şu meşhur A Takımı Operasyonu'nun ardından gazete kurmaya karar verdim. Bu kararı verdiğimde herkes benimle dalga geçti, bu iş senin işin mi diye... Ama Rabbime binlerce kez hamdü senalar olsun ki şehrin tüm dengelerini değiştirmede başarılı olan elinizdeki Denge Gazetesi'ni çıkardık ve başarılı olduk.
Bu kadar detayı neden verdin derseniz, bundan 17 ay önce gazetemizden ayrılan yazı işleri müdürnün yerine atamak üzere araştırma yaparken, gazetemizde eskiden beri köşe yazan sevdiğimiz ağabeyimiz Ali Kayıkçı, ayrılan zatın bize gelmek istediğini söyleyince, biraz araştırma yaptık. Baktık çıktığı iş yerinden sekiz ay maaş alamamış ama para işlerine de baktığından, aralarında parasal sorunlar yaşandığından işten çıkarılmış.Hhatta o kadar enteresan bir çıkarılma yaşamış ki akşam evine giderken müdür olarak gitmiş, sabah işe geldiğinde koltuğunda başkasını oturur halde bulmuş. Ali Kayıkçı'ya "Ağabey bu arkadaşın eski işyeri ile alakalı maddi sorunları olmuş ne yapalım?" diye sorduğumuzda, "Ben kendisine kefilim, alın" deyince biz de aldık. Bizden aldığı maaş da eski işyeinde aldığı maaştan biraz daha fazla olarak iş başı yaptı.
Zatı muhterem çalışmaya başladıktan sonra gazetede en ufak bir iş yapmadığını görünce defalarca uyarmama rağmen hiç oralı olmadı. İşe en erken geliş saati 12-13 sıraları olup, çoğu zaman eşinin rahatsızlığı nedeniyle haftalarca işe gelmediğini buradaki personelimiz çok iyi bilir. Hatta eşinin rahatsızlığında gazetedeki köşe yazılarında hastane idaresini yerden yere vuran yazılar yazınca müdahale etmek zorunda kalmıştım. Sadece o konuda mı müdahale ettin derseniz, arkadaş aile içi işlerini gazete köşelerine taşımayı adet edindiğinden, aile içerisinde olup bitenleri köşesine taşıyınca müdahale etmek zorunda kalmıştım.Biz arkadaşın yaşına ve işini kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüsünü de dikkate alarak O'na birşey söylememeye özen gösterip hep bir ağabey olarak görmeye çalıştık. Ama Allah var en ufak bir iş yaptığını kimse söyleyemez. Yaptığı iş nedir derseniz, gelir bilgisayarının başına geçer, köşe yazısı yazacaksa yazar, arkadaşları gelirse onlarla sohbet eder, akşam olunca da işten ayrılır. Allah şahittir bunun dışında en ufak bir faaliyeti olmamasına rağmen işlerimin yoğunluğu nedeniyle katılamadığım programlara katılır, yapılan haberleri okur, düzeltir, altına da imzasını koyup matbaaya gönderirse işine devam etsin diye düşündük. Yoksa bir saat çalışma imkanımız olmayan bir kişi bu arkadaş. Kaldı ki yazı işleri müdürünün tek yapması gereken şey haber yapmaktır. Adını istemediği haberlerin altına koyduğumuzdan söz etmiş, acaba silah zoruyla mı koymuş adını oraya? Yoksa işten ayrılırken birilerine mesaj vermek için mi böyle yazmış çok merak ettim. Yazı işleri müdürü zaten yasa gereği tüm haberlerden sorumludur.
Bundan yaklaşık on gün önce kendisini yanıma çağırıp maaşına zam yapacağımı, ancak işe zamanında gelmesi gerektiğini söylediğimde, "tamam" deyip yanımdan ayrıldı. Aradan üç, beş gün geçince bir akşam üzeri ofiste otururken elinde bir kâğıt geldi yanıma. Kâğıt nedir diye sorunca, istifa dikekçem dedi, ben de hiç bir şey demeden tamam deyip dilekçesini aldım.
Geçtiğimiz Pazar günü akşamı, gazetenin birinci sayfası geldiğinde görseldeki arkadaşa manşet haberine muhabir adı yazın dedim. Bunu söyleme nedenim, Basın İlan Kurumu denetçileri bize denetlemeye geldiklerinde en çok üzerinde durdukları konulardan birisi olduğundan muhabir adı yazın dedim. Görselci arkadaş yazı işleri müdürü adını koymuyor deyince, o zaman neden orada oturuyor sorar mısın O'na dedim. Ertesi gün gazeteye geldiğimde bir de ne göreyim, bizim zatı muhterem hiç aslı astarı olmayan bir yazı yazıp işten ayrılmış. Şimdi siz değerli okurlarıma soruyorum, bir insan 17 ay ekmek yediği kuruma böyle bir yanlış yapar mı? Kendisine emanet edilen bir şeye böyle bir ihanette nasıl bulunur?
Nurettin Türkoğlu da işinden ayrıldı. Yaptığı basın açıklamasına bakın, bir de bu zatın yazdığı yazıya bakın; kimin nasıl insan olduğuna da siz karar verin. Bir insan ekmek yediği kaba dönüp böyle bir nankörlük nasıl yapabilir siz takdir edin. Bu zat, bizden önce çalıştığı yerden sekiz ay hiç maaş almamış olmasına rağmen hiç sesi çıkmazken, bizimle çalıştığı süre zarfında her ayın birinde aksatmadan maaşını alıp, yediği önünde, yemediği arkasında olmasına rağmen kendisine olan güvenimizi suistimal edip yokluğumuzda böyle bir yazıyı kaleme alması ne kadar ahlâkidir, yine sizler takdir edin. Ben kendisine olan hakkımı asla ve kata helal etmiyorum. Kendisinin de varsa sakın helal etmesin. O'nunla ruzi mahşerde hesaplaşacağız diyor ve sözletime şimdilik son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.