BİRAZ BİLGİ PAYLAŞIMINA NE DERSİNİZ
BİRAZ BİLGİ PAYLAŞIMINA NE DERSİNİZ
Bugün biraz farklı bir konuyu sizlerle tartışmak istiyorum, zira İl Özel İdaresi ile ilgili yazımız çok ilgi gördüğünden bazıları çok rahatsız olmuşlar ve olayı şuralı, buralı muhabbetine çekmeye kalkıp, başka mecralara taşımaya kalkmışlardır. Bu şehirde beni tanıyan herkes bilir ki yanlış olan kim olursa olsun asla gözünün yaşına bakmam. Adem Güney'in nereli olduğunu bilmeyen var mı? Şayet ırkçılık yapmış olsam onunla ilgili en ufak yazı yazmamam gerekirdi. Bizim işimiz olaylarla, kişilerle değil, haa yanlış olayları yapanlar bu yaptıklarından elbette nasiplerini alacaklardır. Bu konuya daha sonra devam edeceğiz.
Hangi mesleği yaparsanız yapın, kendinizi yenilemediğiniz sürece topluma yararlı olma şansınız yoktur. Başka bir deyişle mesleğinizi güncellemezseniz kendinize muhatap bulma şansınız da yoktur. Örneğin akarsuların olmadığı dönemlerde kuyu sularından yararlanıldığından eski fıkıh kitaplarının tamamı kuyuların temizlenmesi konusu ile başlarlar, halbuki kuyular piyasadan kalkalı nerede ise elli yıl olmuştur, ama bazı hoca efendiler hala daha bu konuları okutmakta ve camilerde vaaz vermekte ısrar ederlerse muhatap bulamazlar.
Dünya çok hızlı bir biçimde gelişmekte ve tabiri caiz ise küçülmektedir. Dünyanın bir ucunda yaşanan bir olay anında diğer bir ucunda öğrenilmekte ve bizzat orada yaşanmış gibi aksülamel bulmaktadır. Eskiden çok gezen mi bilir, yoksa çok okuyan mı sorusunun cevabı bana göre çok gezen idi, ancak şimdi bu sorunun cevabı çok okuyan olduğunu düşünmekteyim. Bunu nereden anladın derseniz Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ni okuduğumuzda birçok yanlış şeyleri görme imkanımız olur, bunun nedeni Evliya Çelebi'nin yanlış veya hilafi hakikat yazdığından değil, olayları tahlil edecek yeterli kapasiteye sahip olmadığından kaynaklanmaktadır.
Bu güne kadar içerisinde bulunduğum meslek dallarını icra ederken en iyisini yapmak için elimden geleni yaptım ve Yüce Allah'da bu konuda beni hiç mahcup etmedi. Bunun en büyük nedeni yaptığım işleri severek yapmam ve işi en iyi bir şekilde öğrenmeye çalışmamdı. Gazetecilik mesleğine girdiğimde bu işten hiç anlamadığımı bu köşede sizlerle paylaşmaktan çekinmedim, hala daha da iyi bir gazeteci olduğumu iddia etmiyorum, tam aksine işimi adam gibi yapmaya çalıştığımı söylüyorum.
Gazetecilik mesleğinin en önemli noktalarından birisi okuyucunun karşısına dersinizi çalışarak çıkmanızdır, aksi halde dağdaki çoban dahi sizi okumaz. Gazeteci ortaya bir iddia atarsa elinde delil veya şahidi olmaz ise yazdıkları boşta kalır, bunu bir kez yaptığınızda okuyucu belki affeder ancak ikincisinde asla affetmez ve sizi bir daha okumaz. Bunları neden yazdığımı soracak olursanız bugün sizlere okuduğum iki eserle ilgili bilgi vereceğimden bu detayları sizlerle paylaşma gereği duydum.
Geçtiğimiz Temmuz ayında şehrimizde Anadolu Ajansı Bölge Müdürlüğü görevine başlayan Harun Çelik Bey'i bir ay önce ziyaret etme imkanım oldu. Aslında ziyaret rutin bir ziyaretti fakat Harun Bey'le biraz konuştuktan sonra bende farklı bir imaj uyandırdı. Adamın hem kültürlü, hem bilgili, hem de gezmiş görmüş ve bu gördüklerini kaleme alıp toplumla paylaşmış bir insan olduğunu görünce ilgimi çekti. Yazdığı kitaplar da ilgimi çekmişti birisi İşgalci, bir diğeri Pakistan adlı kitabı idi. Bu iki eseri zevkle ve severek okudum.
Harun Çelik bu iki eseri yazarken Evliya Çelebi gibi yazmamış, olayları çok enteresan bir değerlendirmeye tabi tutmuş, önce olayların tarihi seyrine bakmış, ardından yaşandığı coğrafyanın özelliklerini değerlendirmiş, ardından yaşanan coğrafyada insanların demografik yapılarını ele almış, bilahare yaşanan olayların inanç boyutunu ele almış, sonunda ise olayları bizzat yaşayarak işin içerisine duygusal yönünü de ekleyince nefis iki eser ortaya çıkmış. Bu iki eseri okuduktan sonra Pakistan'a, İran'a, Hindistan'a veya Filistin'e gitmekle gitmemek arasında çok bir fark olmadığı kanaatindeyim.
İşgalci kitabını okuyan bir insanın orada yaşayan Filistinlilerin çektiklerini bizatihi yaşamış gibi duygulanmamaları mümkün değil, hatta o kadar duygusal yazılmış ki insandaki İsrail'e karşı olan kin belki on kat, belki de daha fazla artmaması mümkün değil. Pakistan kitabı tam bir belgesel niteliğinde araştırma eseri, Pakistan, Afganistan, Hindistan eksenli Hint alt kıtasında yaşayan insanların etnik kökenlerinden, inançlarına, sosyal yaşantılarına, tarihi misyonlarına varıncaya dek her şey teker teker ele alınmış ve objektif olarak değerlendirilmiştir. Bu kadar güzel iki eseri hazırlayıp bizlere sunan değerli Harun Bey kardeşimize teşekkür ederken, kendisini bu şehre kazandıran siyasetçileri sevmesek de kendilerine teşekkür edip, haklarını teslim etmeden geçemeyeceğim. Keşke tüm gazeteciler Harun Çelik gibi olsalar da bu mesleğe bir seviye gelse. Kendisini yenileyip, güncelleştiren gazetecilerin tamamına selam olsun. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.