BİRAZ DA HOCALARI...
BİRAZ DA HOCALARI ELE ALMAYA NE DERSİNİZ?
Geçtiğimiz hafta yazdığım bir yazıda da belirttiğim gibi yazılarımızın ikinci devresinde ele alacağımız konular arasında siyasetçilerin yanı sıra ticaret erbabı, bürokrat ve din adamlarının olacağını belirtmiştim. Toplumumuzda haklarında yazılıp, çizilmeye cesaret edilemeyen kesimlerden birisi de din adamlarıdır. Bu konuda yazı yazmak istemeyen arkadaşlara katılmamak da mümkün değil, zira adamlar dini kendi mülklerinde gördüklerinden haklarında en ufak bir şey söylemeye kalksanız sizi dinsiz imansız ilan edip, dinden dışlamaya kalkarlar. Bu yüzden bu konularda yazı yazmak gerçekten zor iştir, ama biz zor işlere alıştığımızdan veya talip olduğumuzdan bu konuya da el atmak gerektiğini düşünmekteyim. 1981-83 yılları arasında görev yaptığım Of Merkez Yeni Camii ve daha sonra Merkez Çarşıbaşı Camii İmam-Hatipliğim döneminde, ilk yaptığım vaazda tekasür suresinin açıklamasını yapmıştım. Of"ta hala daha ortaçağdan kalma ağalık adetleri hüküm sürdüğünden, camiye gelen Merhum Hakkı Saral beni dinledikten sonra, çıkışta koluma girip dedi ki, Hoca efendi sen ne yapıyorsun, yaptığın sohbette soyu sopu ve mezardaki geçmişleri ile övünenlerle ilgili konuştun. Burası Of burada kaç tane sülale olduğu ortada bu konuyu göze almaksızın vaaz etmen hiç doğru değil. Merhum Hakkı Saral"a dedim ki Ağa dayı benim yaşım 18, beni Diyanet işleri Başkanlığı buraya Hakkın rızasını tahsil edip, O"nun emir ve yasaklarını anlatmak için görevlendirdi, Hakkı ağanın gönlünü almak için değil, bu işi yapmam gider yaparım başka bir iş, ama şunu bil ki burada kaldığım sürece din neyi emrediyorsa onu anlatırım, ağa imiş, paşa imiş anlamam. Nihayet burada iki yıl görev yapabildim, daha sonra üniversiteye gittim, ancak yapmak istesem de daha fazla yapma imkanım yoktu. Görev yaptığım iki yıllık süre boyunca Kuran okuyup, para almadığım gibi, kimseye de boyun bükmedim. Hiç unutmadığım bir anımı nakletmek istiyorum; Kadir Gecesi cemaatten bir kısmı kendilerine tespih namazı kıldırmamı istedi, ancak aynı gece ağa dayının hanımının kırkıncı ölüm gecesi mevlit programı vardı, Müftü Efendi o programa katılmamı istemişti, ancak cemaat ısrarcı olunca kıramayıp, onlara tespih namazı kıldırdım. Ertesi gün Müftülüğe çağrılıp, yemediğim hakaret kalmadı, neymiş efendim tespih namazı bidatmiş, cemaatle kılınmazmış, ben Of"ta yeni adetler icat etmişim, daha neler, neler. Bu söylenenleri duyduğumda beynimden vurulmuşa döndüm, ama anında toparlanıp, beni sorgulayan heyete dedim ki, şimdi ben Allah rızası için namaz kıldım oldu bidat, siz ise para alıp, Kuran okudunuz Sünnet işlediniz öyle mi? Cemaatle nafile ibadet yapmak ancak cemaatin talebi ve imamın rızası ile caizdir, ancak Kuran okuyup, para almak mütekaddimin (ilk alimler) ulemasına göre caiz değil, ancak müteehhirin uleması bakmış ki, bu hocalar para almadan Kuran okumayacak ve insanlar mağdur olacak, bari alsınlar da Kuran okunsun diye cevaz vermiş, siz bu cevazdan yararlanıp, para alıyorsunuz, oluyor sünneti seniyye, ben ise sırf Allah rızası için tespih namazı kıldırıyorum, oluyor bidati kabihe (Kötü bidat) cehenneminiz nerede ise beni oraya atabilirsiniz, ben sizin inandığınız dine değil, Kuran"da yazılı dine inanıyorum, deyip, yanlarından ayrıldım. Hafta sonu biraz dinleneyim diye Of"a gittim, ertesi gün komşumuz olan yaşlı bir teyze vefat etti, cenazesine gittiğimde köyün Kuran Kursu hocası vaaz ediyordu. Hoca efendi orta yaşlarda, uzun zamandır tanıdığım bir arkadaş olduğundan, dinlemeyi tercih ettim. Birde ne göreyim, bizim Hoca ipi kesmiş, nerede ise cemaate dümdüz gidecek, yanından gelip, geçenler ona uğramıyormuş, kendisini vebalı gibi görüyormuş, kursta 160 öğrenci olduğunu bunlarının iaşesinin nasıl yapıldığını kimse sormuyormuş. Cemaatin hakkında dedikodu yaptığını, bindiği arabadan bahsettiklerini, kendisine olan itimatsızlıktan ötürü kimsenin ne camiye ne de Kuran Kursu"na yardım etmediğini, bu yüzden kredi kartlarından ödemeler yapmak zorunda kaldığını, bu kartların paralarını ödeyemediğinden bankalara faiz ödemek zorunda kaldığını, bunlardan cemaatin sorumlu olduğunu, ahrette herkesten hakkını alacağını, filan, falan. Sizin anlayacağınız Hoca yüzdört kitabı indirmiş, açmış ağzını, yummuş gözünü dümdüz gidiyor. Camiinin kubbesi yapıldığından yardım etmeyi düşünüyordum, vazgeçtim. Bu arkadaş her ne hikmetse tüm kusurları cemaatte arıyor, hiç demiyor ki, eskiden bu bölgenin en mutemet hocalarından iken, şimdi kimse yanıma gelmiyor, acaba bunun nedeni nedir? Bize vaaz ederken Allah"a hesap vermeden, kendinizi hesaba çekin diyen kendileri, ama icraata sıra gelince dediklerini unutanlar da kendileri. Bundan beş on yıl önce bu arkadaşımıza yardım amacı ile bir çek vermiştim, o ara çekin ait olduğu Etibank kapanınca muadili olan bankaya gidip, çeki tahsil etmesi için kendisine telefon açtım. Muadil bankaya gitmek yerine bana çeki gönderdi ben de parayı gönderdim, ancak çeki bana gönderdiği arkadaşlara demiş ki, bakın Adnan borcunu ödemedi. Şimdi cemaate dedikodu yapıyorsunuz diyen adamın yaptığına bakar mısınız? Ben ömrü hayatımda onun başında bulunduğu kursa bir daha yardım eder miyim? Her ne hikmetse dinimizde yasak olmasına rağmen bu hocalar kendilerini ruhban gibi hissetmek istiyorlar. Onların iyi dediği cennetlik, kötü dediği cehennemlik. Bu konuda şehrimizde olup, bitenleri de yakında sizlerle paylaşmak üzere kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.