BİZ BAŞKALARI GİBİ ASLA OH OLSUN DEMEYİZ
BİZ BAŞKALARI GİBİ ASLA OH OLSUN DEMEYİZ
Hatırlarsanız bir köşe yazımda bela hususi olmaz umumi olur demiştim, hatta bu minvalde yazı başlığı dahi vardı. Bunu söyleme nedenim bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığının doğru olmadığını anlatmaktı, hatta enteresan bir ayrıntı da vermiştim bir arkadaşım çarşaflı bacılarımız baş örtülü eşlerimizin teminatıdır, şayet onlar çarşafla gezmeseydi onlara saldıranlar baş örtülülere saldırırlardı bu yüzden o kardeşlerimize sahip çıkmak zorundayız dediğini yazmıştım.
Bu tespit sadece başörtüsü ile sınırlı olmadığı muhakkak, ortada bir yanlışlık var ise o yanlışlığa hep birlikte karşı çıkmak zorundayız. Yanlış yapılan kişi bizim düşmanımız dahi olsa bu konuda dimdik ilkeli bir biçimde ayakta durmaz isek gün gelir aynı yanlışlık bizim kapımız çalar, işte o zaman yanımızda kimseleri bulamadığımız gibi Cenabı Hak'ta bizimle olmaz. Zira mümin kardeşine yapılan bir yanlışlığı kendine yapılmış gibi görmeyenlerin akıbetinin o kardeşlerinden daha kötü olacağı inancımızın ve imanımızın gereğidir.
Bundan üç yıl önce yazdığım köşe yazılarından rahatsızlık duyan bazı kişi ve siyasetçilerin bir araya gelerek beni birilerine havale etmeleri sonunda yaşadığım saldırı olayı sonrasında basın camiasından bir Allah kulu arayıp ne oldu arkadaşım demediği gibi, olayı tam aksine çevirerek sanki bana saldırılmamış da ben birilerine saldırıda bulunmuşum gibi haber yapmaları onların meslek ahlakının ve kişiliklerinin gereğiydi. Ancak ben bıkmadan usanmadan ve en ufak bir tereddüt göstermeden cezaevinden yazı yazmaya devam ettim, bana yapılan olayın asıl perde arkasında olanların peşini bırakmadan mücadele ettim, sonunda olayın azmettiricilerinden, planlayanlarına dek hepsi adaletin karşısına çıkmak zorunda kaldılar ve olay Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine intikal etti.
Yaşadığım bu olayın içerisinde olanların bir kısmı şehri öyle germişlerdi ki anlatamam. Basın yayın organlarından tutun siyasetçilere, bürokratlara varıncaya dek herkesi kontrolleri altına alıp adeta terör estiriyorlardı, onlara kimse sesini çıkaramadığı gibi diledikleri işi diledikleri kişiye yaptırma konusunda da keyiflerine diyecek yoktu.
Ne zaman ki biz işimizi adam gibi yapmaya başladık bu insanlarla hiçbir işimiz olmasa da herkese yaptırdıkları işi bize de yaptıracaklarını düşünüp üzerimize gelmeye başladılar. Ama bizim Allah'a verecek bir canımız vardı, kimseden değil sadece ve sadece Allah'tan korktuğumuz için işimizi adam gibi yaptık ama, şehirdeki egemen güçlerin işine gelmeyince bizi yok edebilmek için ellerinden geleni yaptılar.
Parti ayırımı yapmaksızın çete bozuntuları ile iş birliğine giden bazı siyasetçiler bizi çoktan birilerine ihale etmişlerdi bile. Çete bozuntuları bir araya gelip bizimle ilgili organizasyonu yaptıklarında o mecliste konuşulan rakamlar, vaat edilen işler, daireler kimler tarafından vaat edildiğini çok iyi biliyorum. Bu tür insanların partisi, ilkesi, imanı olmaz. Sadece menfaatleri söz konusu olduğundan çok rahat bir biçimde anlaşırlar ve anında bir araya gelirler. Siz yaptığınız işte samimi iseniz ve Allah'a imanınız tam ise yolunuza devam edersiniz, yok imanınız pamuk ipliğine bağlı ise birileri gibi korkar, bugün yaptığınız haberi kendi ellerinizle ters çevirecek kadar basitleşirsiniz.
Her zaman üzerine basarak söylediğim gibi Merhum Erbakan Hocanın dediği bir söz vardı diğer siyasi partiler ve milli görüş. İşte bizim meslekte durum aynen öyle, diğer basın ve DENGE .
Belki bu şehirde herkese her şeyi yaptırabilirsiniz ama DENGE Gazetesi'ne doğruların dışında bir şey yaptırmanız söz konusu olamaz. Dilerseniz tüm telefonlarımızı dinletin, elinizdeki tüm imkanları aleyhimizde kullanın hatta beş yüz tane çete bozuntusunu devreye koyun, velev ki çetelerin içerisinde akrabalarınız olsa yine de doğrudan şaşmayacağımızdan emin olabilirsiniz. Bizim için önemli olan iki şey var birisi Rabbimizin rızası, ikincisi vicdanımızın sesi, gerisi hikaye.
Dün bir meslektaşımız yolda yürürken birilerinin sözlü sataşmasına hedef olduğunu yazmış, nedeni de yazdığı köşe yazısı olduğunu belirtmiş. Biz bu konuda sonuna kadar meslektaşımızın yanında yer aldığımızı herkesin bilmesini isteriz ve olayı şiddetle kınarız. Velev ki meslektaşımızın saygıdeğer manevi üstatları Vezir Hazretleri ve Kayıkçıbaşının en iyi adamları olan personelleri bu adamların kader birliği arkadaşları olsa da bizim karakterimiz yanlış işlerin karşısında dimdik ayakta durmayı gerektirdiğinden meslektaşımıza yapılan olayı kınıyoruz.
Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığının ne kadar yanlış bir mantık olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Şayet ortada bir yılan var ise mutlaka başı ezilmelidir aksi halde bir gün sıranın sizlere de geleceğini unutmamak gerekir değil mi? Aslında bu konular Cemiyetin işleri ama olmayınca iş bize düşüyor. Umarım diğer meslektaşlarımız da dost düşman demeden ve korkmadan olayı kınarlar. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.